YALANCI ÇAVUŞ
Yıllanmış çınara yaslamıştı heybetini...
Tepsinde kavuran güneş e sitem edercesine. Tarlasını sulamış,bostanını bellemişti. Söylediği türkü, beni kendine döndürmüştü. O gün hiç girmediğim yollara sürdüm aracımı. Tekerler beni yola değil,yar’a götürmüş. Yüzünden aşağı döküyordu matarasından suyunu, Islanmış tenini nede güzel sarıyordu soğuk soğuk... Ani bir frenle durdum ayaklarının dibine, Islanmış suratıyla,kirli sakallı yanakları, Güneşten kıstığı bakışlarıyla süzdü baştan aşağı... Ayakkabımın topukları gömülürken toprağa Tökezledim bakışlarında... Sen sordun,ben sordum... Sen konuştun ben,ben konuştum sen dinledin... Ne kadar da ortak yönümüz vardı. Şaşırmamak içten değildi. Yanlış yola girdiğimi zannederken, Doğru yolu bulmuşum meğer. O günden sonra başladı işçi sevdamız... Sen hep çınara dayadın sırtını Ben ise sana... Sen hep su ile meydan okudun güneş e, Ben ise dudaklarınla... Sonra birgün boştu çınarın altı... Tarla sulanmamış,bostan ekilmemişti. Gözlerim koca arazide aradı heybetini. Topuklarım yoktu artık,batmıyordu toprağa. Koşturup duruyordum adeta... Ertesi gün geldim yoktun. Sonraki gün ve daha sonraki günde... Ellerim başımda,dizlerim üstüne çökmüş ağlarken, Ayak sesleri duydum ... Sen zannetip heyecanla kalktım ayağa. Bir yaşlı amcanın cılız adımlarıymış oysa... Seni sordum yıllanan yüreğe... O gitti dedi.nereye dedim evine kızım dedi. Velhasıl öğrendim ki evlenmiş,evini kurmuşsun. İşte o günden sonra anladım ki; Bir adam sırtını çınara değil,ALLAH a dayayacak. Bir adam kuruyan damağına teyemmüm ettirecek. Toprağa tohum ekerken,yüreğinde filizlendirecek. |
Gönlüne sağlık.
Kutlarım.
Beğendim.
................................................. Selam ve saygılar...