ŞEYHİM'İN / OLDUM
ŞEYHİM’İN...
Yıl 1954 bir Mart ayında, Eli Aras’ın bu bir tayında, 21 Nevruzun kutlu çayında, Ailesinin yüzü güldü ŞEYHİM’in. Gözünü açmıştı el obalı Alut’ta, Obada tuttan oldu,dağda kuruttan, Tutturamadı bina,obadan yurttan, Eller atlı , bineği yok ŞEYHİM’in. Büyüdü duruldu vardı gitti okula, Okudu yazdı hep güvendi akıla, Mihnet etmez kainatta her kula, Ay-Güneşe tamahı yok ŞEYHİM’in.. Aldı kitap defter, gider Iğdır’a Dertler kuyruk olmuşlar ardı sıra, Moral,maddiyatlar indi sıfıra, Ne yaparsa yüzü gülmez ŞEYHİM’in. Büyüdü boylandı oldu kayıt liseye, Sahip oldu, toplumda bir hisseye, Arar Cami , yol çıkar kiliseye, Yol iz bilmez, hal perişan ŞEYHİM’in. Yazan yazmış yolu çıktı Meryem’e, Sarpa sardı başlar oldu hengame, Eller demiş olsa bile, sen deme, Serde sevda cebi delik ŞEYHİM’in. Gayret kudret yolu çıktı düzlüğe, İnsan gibi bakmadı yüzsüzlüğe, Hayattır bu taviz yok güçsüzlüğe, Cevr-ü cefa destanıdır ŞEYHİM’in. Okumaktı tek umudu hayali, Zor zanaat işin gidişat hali, Yol yürüdü oda derviş misali, Dar zamanda Hızır yeter ŞEYHİM’in. Bitti derken bitmez oldu okumak, Yollar bitti sonunda çıkmaz sokak, Garibim dert, çareler oldu tokmak, Sabır sebat dayandırır ŞEYHİM’in. Nihayette gel git zaman evlilik, Elde son olanlar, onda oldu ilk, Aleme kötü olmaz,onaysa iyilik, Tahtı bahtı hiç olmadı ŞEYHİM’in. Bin dert ile eyledi toyla tozak, Yazı gömlek olmaz, kışta da kazak, Bulsa kalem defter oturup yazak, Dertleri çok sayfası az ŞEYHİM’in. Ah vah ile yolu düştü gurbete, Ne ekmeğe doydu nede ki ete, Hasret kaldı yıllar boyu sohbete, Türküsü söz,avazı saz ŞEYHİM’in. Bazı zaman hasret kaldı yurduna, Has gönlünde rüzgar,bora, fırtına, Kavuşursa Oğuz Çağrı oğluna, Derdi biter,ümit artar ŞEYHİM’in. Sıra sıra umutlarına bal katar, Kötü gider, iyilikler yol tutar, Mertlere de bazı bazı mal star, Yüzü dönmüş hayırlara,ŞEYHİM’in. Ardın sıra gelmiş Fatih Muhammet, Başlamıştır artık devri sahavet, Vermiş Rabbim bu kuluna rehavet, Keyif sürmüş, devranıdır ŞEYHİM’in. Günü gelmiş terki diyar eylemiş, Gönül açıp her bir kese söylemiş, Yüreğinden açmış kucak ağlamış, Tebdil mekan ferahlıktır ŞEYHİM’in. Şeyhim;Derki el açmışım Rabbime, Hak sevgisi doldurmuşum kalbime, Adem oğlu bakmaz benim derdime, Kula kulluk olmaz Rahman Rahime. Nurettin GÜLBEY Saat : 01.08 10.04.2016 Yalova OLDUM… Seherde bir bağa girdim, Bağbanını görmez oldum, Elim attım bir gül alam, Yar yanağın bilmez oldum. İpek atlas tel saçının, Eteğinden yırtmacının, Baba- Analı kız bacının, Gamzelerin görmez oldum. Bastı uyku gördüm rüya, Ellerinden tuttum güya, Avlusundan akan suya, Bir tas alıp içmez oldum. Yürü Ceylan salınarak, Her bir sözden alınarak, Başı açık yalın ayak, Yürüyüşün duymaz oldum. Önündedir hep kafası, Elindedir sefer tası, Giymiş ipekten atlası, Fistanına bakmaz oldum. Keklik gibi seker canan, Hem kandıran hemi kanan, Sevdasından yürek yanan, Ateşinden almaz oldum. Kaşı kara gözü kara, Selam söyle nazlı yara, Bizim semte ara sıra, Haberini sormaz oldum. Penceresi bize bakar, Her bakışı bircan yakar, Yarı bele kadar sarkar, Zülüflerin yolmaz oldum. Yürüdükçe bakar bana, Her gülüşü değer cana, Ay kız seni yaradana, Kurbanını kesmez oldum. Pervane ol dön başıma, Gelmişim altmış yaşıma, Ölür isem baş taşıma, İsimlerin yazmaz oldum. Karada denizde yürün, Olaydım elinin kirin, Bazı bazı ben fakirin, Elin yüzün yumaz oldum. Bineydim senle paytona, Yazam meramım kartona, Sanki suda yüzen suna, Ötüşünü saymaz oldum. Şeyhim;Derki sanki Huri, Ben ölüyüm sanma diri, Artık bilmem bundan geri, Köşk sarayın yıkmaz oldum. Nurettin GÜLBEY Saat : 03.32 10.04.2016 Yalova |