Kuşbakışı Haritası
Yok yere cümleler kuracağım sana. Ne ilk ne son bahara dair.
Ne eski şarkılar kadar can yakacağım, ne bir fincan kahve kadar kalacağım aklın da. Can çekişen kuşlar kadar özgürüm. Kanatları kopmuş kuşlar kadar hürsün. Biliyorsun, aynı mavi olamaz ikimize zahir olan. Sen başka inanmışlıkların eserisin. Ben reddedişlerle büyüdüm. Oysaki konduğumuz dal kırıldığın da düştüğümüz toprak aynı toprak. Oysa avcı yaklaştığın da ettiğimiz aynı dua, umudumuz aynı umut. Lisanımız bir sözcüklerimiz eş sesli yalnızca. Mesela; mesela güneş çıksa tam tepeye yaz dese, yaz! Sen satar gelirsin güneyi, ben kalırım yanan bir şairin kalemine. Mesela el dese kalem tutan elleri şairin, ben beş parmağını bilirim senin, sen yeşil dal ararsın. Yani evvelidir kış benim anımın. Ondandır, sen eylülü anlamazsın. Dert etme eylül de seni anlamaz. Çünkü her can apaçık bilir dönmek için bahara kışın da gönlünü alacaksın. Alacaksın ki çiçek açtığın da dalına don vurmasın. Dedim ya can çekişen bir kuş kadar hürüm. İşin dördüncü boyutu ben cirim kadar yer kaplarım fezada. Sense küp küp boşluksun. A benim geçmişi yaralı serçem, kumrudan sanırken kendini göz oyan kargasın. Bir bilsen aklın da yüreğin de mülteci senin. A benim sıladan bi haberim, toprağın ısırgan, güneşin zifiri, suyun katran senin. A benim yalancı baharım, gökyüzü hep çivit mi sanırsın. Uç kana kana, yanına kalan bir buram nefes. Zerdali bellediğin ökse, yuva bildiğin kafes. Ve özgürce yaşamak bir dala muhtaç kalmadan, öylesine süzülmek eylül telaşesi olmadan. Ve kalakalmak bir çocuğun omuzun da… Bin ah işit her satırda… |