1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1037
Okunma

Islak gözyaşlarım da boğuldun gittin gideli
Çıkmaz sokaklarıma uğraman imkânsız ben duruyorum sokağın başında
Ben suskun sokaklarım karanlık gecem suskun
Tüm ihanetini içinde saklayacak kadar gece karanlık
Tüm yalnızlığımı feryadım gözyaşımı yutacak kadar cesur
Ayrılık kokan kelimeler boğazımda düğüm düğüm
Sen gidince gelecek sanma ölüm sancıların koynundayım
Seni darağacında asmaktayım asamıyorum kırılıyor ellerim gecenin karanlığında
Adressiz kaldırımların sokakların burcundayım benim gibi paramparça olmuş
Benim gibi hasretin ağırlığı ile yürüyenlerin yükünden
Dudaklarım gönlüm hecelerim boşluğun darağacında sallanırken
Ben sensiz hasretin sancılarında acılarının mirasını yiyorum acı acı
Biter mi bilmem bu sancı ne sen hancı nede ben hancı
Ben sancıların dudak kenarında bir yolcuyum
Kusmak isterken sancılarımı dökülen devrik cümlelerin arasında sensizliği
Heyhat sensizliğin anaforunda dolaşıyorum kayboluyorum
Birazdan ceset olacak bedenime ölümün soğuk rüzgârı eserken
Üşüyorum sokaklar kaldırımlar gibi
Kan gibi sızarken hasretin acısı sancısı damarlarımda
Kaldırımlar sokaklar kan revan içinde üzerine basarak yürüyorum çaresizliğime
Gömüversem cümlelerimi hecelerimi seninle bu gecenin karanlığına
Gömemiyorum terk ederek sevmemeyi deneyemiyorum boğuluyorum
Ben boğuluyorum gecem kaldırımlar sokaklarım boğuluyor
Kendi cenazem kalkmadan bir damla soluk alamam artık sanki
Musalla taşı ilerde soğuk ürkek gecenin içinde kapkaranlık
Açsın bana karanlıkla musalla taşı kollarını
Sen saramadın onlar sarsın beni senden daha şefkatli
Belki gözünde bir damla yaş dökülür musallada ben toprağa giderken
Ben toprağa gülerken toprak bana gülerken sen sancılarla başımda beklerken
Şimdi gör gerçeğini
Ayrılığını
Hasretini
Sancılarımı
Ölümüme sebep olan vefasızlığını
Suskunluğunun zehrini
Mezarımın başında gör
Ve çek git mezarımın başında
Beni saran toprakla baş başa bırak
Ve çek git başımdan
Akıtma o timsah gözyaşlarını
Akıtma vefasızlığını acıyı pişmanlığı gözyaşlarınla mezarımın üstüne
Şimdi haykır eksikliğini dökme akıtma dışarı içinde kalsın sancısıyla
Sökülmesin eskimiş yamalar gibi ihanetinin yanlışlığının feryadı yüreğinde
Parçalasın ben gibi yüreğini lime lime
Çevirme başını gökyüzüne
ihanetinin ağır kor alevi yeryüzüne akacak yeryüzüne bakma gökyüzüne
Atma adımlarını her attığın bir adım çelme kendi adımın çelmesinde düş
Güzel bir söz söylemedi de bekleme artık konuşan diller artık oldu lal
Ahvalim seni bir ömür boyu kovalasın
Şimdi gör gerçeğini
Ayrılığını
Hasretini
Sancılarımı
Ölümüme sebep olan vefasızlığını
Suskunluğunun zehrini
Mezarımın başında gör
Duymadın yıllarca binlerce kez okunan salayı
Benimdi o okunan sala
Musallaya binlerce kez yatıp ta bir türlü ölemediğim
Musallada sevdamıza ait bir hıçkırık sesi bile duyamadığım
Ağlamak isterken ağlamayarak kan kustuğum
Sevdasız’lığının tüm kelimeleri birer ok oldu saplandı göğsüme
İşte ben o zaman öldüm
Her bir kelimenin oku binlerce kez saplandı yüreğime
Hasretin gidişim bana sarılırken
Kefenime yapışırken
Binlerce kez kazıdım
Kazıdım
Kazıdım
Kazıdım
Suskunluğun tetiğine basarak tam sustum
Musalla üzerine ancak öyle uzandım sessiz kaldım
Ah musalla taşı senden sıcaktı
Ah o betonlar feryadım ile çatladılar
Eteklerinle taşıdığın
Pişmanlığını
Timsah gözyaşlarını
Sancılarımı yere dökmeden çekte git
Seslerim sözlerim sancılarım dudaklarında yankılansın
Anla beni hisset
Şimdi gör gerçeğini
Ayrılığını
Hasretini
Sancılarımı
Ölümüme sebep olan vefasızlığını
Suskunluğunun zehrini
Mezarımın başında gör
Ve çek git
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
5.0
100% (2)