sana sarı güneş yaptımgeceler hep kör, gündüzler hep afili beyaz.. mavi, umuttan bir buket yüm karamsarlıklara yafta.. heyecanlı.. lalalala.. hadi bana cevap yazalım siz beni izlerken ben de kalemimin ucunu açayım kısa metrajlı kabuslarımın karasını basalım beraber.. hadi ama.. koşalım..bahar marmelatlarını sağmış göğsünden.. aksanlı palavralardan disiplin cezalı uydurmalar yağdı gökten amatör jönler sahte tercihlerle dolandırıldı martin luther tutkalladı ırkçı beyazların koca .. gergin bir bağnazlığın tedirginlik ertesinde galerilere klakson bakışlı dönenceler düştü iki çıra yakıldı mors alfabesine tüm diktatörler kıbleye döndü.. uygar monologlar arefesinde.. dermatologlar bu monarşiyi test ederlerken ve henüz pireler tellallara düşman iken nineleri beşiklerine bağlayıp kırlara koşan kardeş çocuklardık.. kepenkler veto etti bu karanlığı haşarat ıslık çalıyordu arkandan duymadın endüstriyel bir nekahattaydın o sıralar sonra tansiyonun şalteri attı marquez küfür ediyor arkandan.. lalalala.. yüreğine sağlık yamur afiyet olsun.. |
söz eden taş yolun uzantısında
tarzında başlayan,
mukavva üzerine karalanan
şiirden bozma abidelerdik önce
ne olduysa akabinde
"imitasyon düşler"’e sebep spilhaus saat oluverdik.
narsist-atak idi zat, ukala bir de..
Linda Lovelace’e karaciğer,
O’na ise aşkın gaz yapmayan hali mubahtı,
zaten tatlıydı da.. ikimizden birisi mutlaka fazlaydı;
ya istanbul hatıraları ya da kısa metrajlı gidişler
baş köşeye konmalıydı. şeytan baldan tatlıdır,
pasteur bile ağlar, derda derim ben sana; hayra alamet değildir
rüyada freddy krueger’i görmek
lakin görülmüşse bir kere
elm sokağından susam sokağına taşınmanın zamanı
geldiğine delalettir.. airbag’siz yola çıkan ’yamur’
sensöre zaten bel bağlamamıştır.. evet evet!,
üç yılda bir içilen sigaranın dumanı, onun saçı ya o,
e zaten mor,, yakışmalı yakışmalı!.. gider mi ki şimdi?..
sanmam.. ama kalmalı,, zaten O’da bir tanrıydı... / =B
sarı güneş yapana renksiz 'yamur'um var benim.