...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Küçük bir kız görmüştüm.. Yolun kenarında ürkekçe oturmuştu. Deniz rengi gözlerinden yaşlar ahenkle düşüyordu... Yanından öylece geçip gitmek istemedim ama acelem vardı. Bende yüzüne bakıp sadece gülümsedim. Ama o yine de gülmedi, suratından hüzün akıyordu sanki. İçime çok işledi onun öylece ağlaması... Ama o anda yapabileceğim bir şey de yoktu işte...
Eve döndüğümde kendimi odama kilitledim ve sadece o kızı düşündüm... Sonra da bu mısraları yazmak geldi içimden... Amatörce de olsa bir yazınca içim rahatlamıştı... Sonrasında o kızın olduğu yere çok baktım ama bir daha karşıma çıkmadı. Ondan bana kalan yalnızca bu mısralar oldu işte.
Bir sen gördüm bugün..
Ağlamak istedikçe içime kaçan bir hıçkırık kadar çaresiz, Ama bir o kadar da asil vuruyordu kıyılara dalgaları.. Yosunlu yelelerinden tut ateş dolu yüreğine kadar tam bir sen.. Ne kadar da benziyorsunuz bir bilsen! Bir sen gördüm bugün hüzünlü kız.. Daha gençliğinin baharında yağmurla beslenen.. Bir de bir kırlangıç vardı uzaklarda, Yağmur damlalarını taşımayı üstlenen... O kadar da sendin ki sorma! Tıpkı sen gibi hüzün kokuyordu çehresi! Çaresizce vuruyordu kıyılara o berrak sesi! Sen kadar da temizdi üstelik, Uzaklardan geliyordu yosun kokan nefesi! Ben bir sen gördüm hüzünlü kız, En az senin kadar imkânsızdı gülümsemesi! |