Dünya Mülkü
Sen bıkkınlık nedir bilirmisin?
Bir başına kalarak orta yerde Sokakları göz yaşlarınla yıkadınmı Yorganın ederek yıldızları, gökyüzü ile örtündünmü? Sen hiç nefes almaktan bıktın mı? Pamuk ipekli taşlardan, yastığın oldumu Kıskançlığın; kıstırılmış iki duygusunu İlkin’de nefreti aşarak, İkincisi’nde sevgiye düşüp yanıldın mı? Bir kuş kanadında veya serçe yavrusunun.. Kurt ile insanı, kıstırdımı hiç kapana? Hangimiz şanslı hangimiz şanssız? İkisinden biri kaybeden yok mu? sonunda! Kuş’a talih diyerek, oyun oynatıyor hayat insana Fırsatçı baykuşlar ürkekçe konar bolluğa Aç kaldığı günleri de, var değil mi? Sen kaybetin diye haysiyetin, şerefini Yadırgama yoksulun gururlu duruşunu! Altın kafese, konulan bülbülün çilesi mi bitti? Yoksa altın eğer takılan, eşeğin yükü mü indi? Gönlü sefiller, güçlüden yana yalaka Gönlü asiller zayıfı taşıyan taşıyana Sende mi koştun gönlü sefil olana Zirhtan giydin mi tenine altın elbise Pörtü böcekler, pullara bayılır kabirde Dünya mülkü için, incitme gönülden sevenini Altından giysende, kefeni sıratta yoktur ederi Dünya mülkün olsa; ezipte canlı nesneyi incitme! |