Ömür/ Hayatın TadıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın çocuktum!..
dağlar eteğinde rakımı 2000’lerde olan bir dağ köyü yaz aylarında dağ bayır gezmelere zirvelere, kayalıklara tırmanmaya derelerde çimmeye bayılırdım çiçek türleriyle botaniğimiz kenger, kuzukulağı vs.yendiğini bildiğimiz onlarcasıyla doğal besin depomuzdu, yanı yöresi köyümün doğa sevgisiyle aşınmışız çocukluğumuzda... Hele arılar gibi çiçek keyfime doyum olmazdı Çiçeklerime konan arıları kovar, güneşten gömleğimle korur, her pınarda köklerini suya tutardım... Bir gün mevsim ilkbahardı, dağlar alaca kardı Dere boyunca domura durmuş söğüt, kavak uzayıp giden servilerle ne güzel vadi idi, canım iğde deresi... Sarı, beyaz, maviş çiğdemlerden, sair çiçeklerden bir demet edindim anacığıma verecektim... yolda kar serpişti, rüzgar vurdu eve varmadan hepsi soldu... İşte ogün, kır çiçeğim için ağladım, ağladım!.. Anam, üşümüşlüğünden değil de, çiçeklerimin solmuşluğuna ağladığımı bildi öptü!.. öptü!.. gözyaşlarımı sildi... Mustafa (muster) Not: eski notlarımdan çocukluk anılarından
1-
Gülün çiçeği, arının balıyla hayat bir tadımlık Ömür ise topal karınca adımıyla bir adımlık Yaşam miadımız madem ki bir nefeslik erim Sarıarı gibi değil, aranan bal arısı olunmalı derim... 2- Bir tas malhuta çorbası içmiş bizim hıdır emmi Tuzunu sormuş, anası, osmanlı kadın afe hatun Tuzuna bakmadığını söyleyip, tası uzatmış hıdo Yaş yaşamış, varlıklı günler, yoksulluklar görmüş Seferberlik günlerin kızı halil ağanın hatunu; " Ah oğlum, hayat sana iki kez tadına baktırmaz ki!.." köyümüzde hala söylenegelen yanıtı vermiş. |