Benim de köyüm var
BENİM DE KÖYÜM VAR
Sapakta indik önümüz tuztaşı Sardı mı beni çocukluk telaşı Köyüme vardık dolaşı dolaşı Ocakta kurudu çorabın yaşı Sabah uyandım davarın sesine Düştüm oğlak gütmenin hevesine Vardım yürüdüm Kızlar Kalesine Yuvarlandım işim gitti tersine Atatürk sağken yapıldı okulu İki köyün okurdu kızı oğlu Düğünde çalınır zurna davulu Yad ellere gider toplar bavulu Savaşta göç etti küçük büyüğü Yemedi buğday mısır bulgur düğü Mecburen gurbette yaptı küptüyü Asker mevzile di köye bölüğü Kalede vardı çilli keklik tüyü Gurbette olan insan özler köyü Gelir unutur keder üzüntüyü Köy mezarına da koyar ölüyü Köyden uzaktır aygır,yıldız gölü Dağda açar rengarenk ayı gülü Toplanır herdem güzeli sümbülü Çok güzel öterdi çalı bülbülü Aşağı giderken kayanın önü Çarık kın olurdu camızın gönü Dağda pus olur bulamazsın yönü Şenlik olurdu Hıdırellez günü Köylünün aleti bel yaba dirgen Patoz geldi yakacak oldu düven Dağdan toplanırdı çaşurla geven Köye cenaze gelir gurbet elden Çift öküz kağnı vardı o zamanda Tahta düven sürülürdü harmanda Buğdaydan başka çıkardı samanda Gözlerim yanardı tozda dumanda Çimdim arındım yanun pınarında Tuğlar dikilir köyün mezarında Gurbete gider erkekler yazında Tutiye çiçeği biter sazında Mola verilir Çiçekli çayırda Ayı, kurt,domuz gezer dağ bayırda Mal davar eşek yaşardı ahırda Sabah akşam toplanırdı nahırda Yemek yenilirdi yerde sofrada Bit bulunur çocukların kafada Köyün halkı gurbet elde cefada Hep öldü gitti sürmedi sefada Davar yayılırdı mera yazıda Define gömü aranır kazıda Çileli büyür erkeği kızı da Unutmadım Cemde çalan sazıda Köyün üstü ormanlık dağ taş kaya Mısır buğday fiğ ekilir tarlaya Yazdan varılır kelifli yaylaya Yaşlı çocukla oflaya puflaya Şirana gidilir eskiden yaya Süt yoğurt olur tutturursan maya Dağa gidilir anuk toplamaya Kemençe çalar başlanır oynamaya Zor aşılırdı züğüdün kaçağı Kız erkek belinde taşır bıçağı Dağda gezip ot yer keçi oğlağı Yosun tutar çeşme, kurun, yalağı Kutsal sayılır Abdal Dede dağı Çoruhta benekli alabalığı Evlerin önünde bostan kabağı Sütten çıkardı kaymak tereyağı Yaylada vardır şifalı kaynağı Keş olur kuruyunca kaymağı Çiğ sütten yapılır yenir kuymağı Kağnıyı tutardı sırık dayağı Köylü oruç tutar Muharrem ayı Onüç ocakta sayılırdı sayı Derde deva içilir kekik çayı Dede çözerdi köyde ki davayı Aşılırdı Petekliğin kıranı Yoğurt dökülürdü yerdi yılanı Cenazede olur namaz kılanı Mısır tarlası ayının talanı Yemyeşil Karadoruk çam ormanı Yücesinde eksik olmaz dumanı Köylü güz gelir savurur harmanı Kışa hazır eder otu samanı Gökte uçar karga kartal doğanı Unutmam gardif börülce soğanı Arı petek bal doldurur kovanı Mezarlıkta eksik etme duanı Cenikten gelirdi entari fistanı Söylenir Küçük İsmail destanı Tarlada çift sürer karasabanı Oyunda yüzük saklardı fincanı Ormanlıktır köyümüzün arkası Kır çiçeği olur balının hası Tatlıydı Fevzi dayının elması Mal yayar koyarız heybeye tası Zor çıkardı tencerenin karası At eşek öküz köyün vasıtası Ormanı kesti girebi baltası Büyük halamdı Coruhla Patası Bezdirdi iki köyün su davası Yardım etti İstanbul Ankarası Dava uzadı piç oldu parası Bitmedi sorun merasa kalası Dedemden mirastır Göbek Çayırı Olmuyor hiç kimseye bir hayırı Çiçekle bezenmiş kırı bayırı Eksik olmadı çile gam kahırı Ulu sayılır kuşağın ardıcı Kızların başında çiçekli tacı Otacı yapardı ottan ilacı Yetmezdi kimseye köyün kazancı Güzel yerlerden biri Paltuçukur Ekinin sonunda zahralar yunur Ölenin ardından kuran okunur Kış gelmeden kazak çorap dokunur Erkekler harmanda buğday savurur Kadınlar fırında fırıç kavurur Genç kızlar yaylada tezek yoğurur Türkü söyler sevdiğine duyurur Celal, Bilal bıçak oynar vuruşur Nişanlılar şenlik yapar buluşur Kadınlar kavgada saç baş yoluşur Küçükler susar büyükler konuşur Değirmenin derede un öğünür Dibekte yarma bulgur düğ dövülür Yün kırkılıp kazak çorap örülür Kışın Cemde canlar darda görülür Şenlik olur Karaburga gününde Piknik yapılır kayanın önünde Silahlar atılır şenlik dügünde Karnımız da doyardı bir öğünde Çocuklar yıkanırdı leğende Taşırdı kadınlar çaşur gevende Gülünürdü Deli Şükrü sövende Mazi oldu loğ, köstüre düvende Güvercin pişirdim kuru derede Çok kara pancar pişer tencerede Demirler bulunurdu pencerede Eski köyümüz yok hani nerede Köstek saat taşınırdı yelekte Ot ,saman, çaşur olurdu merekte Bakır çini sahan tası terekte Türküde dillenir kahpe felekte Doğar kuzu oğlak dana her bahar Hasat çok olursa dolardı ambar Ormanda büyür beyaz çaşur mantar Terazi ölçüsüydü köyde kantar Köyün ucunda Sofugil Kalesi Mis gibi kokar gelincik lalesi Zararsız olurdu köyün delisi Düğünlerde keşkek,siron,sinisi Buz gibi akar Abdallı çeşmesi Sütü verir inek koyun memesi Anılır Molla Salihin demesi Yılan çıyan saklar çalı kömesi Mindevaldan gelir türlü meyvesi Davarında olur vezi kenesi Evde tahtakuru, biti, piresi Güssün anamda doktoru ebesi Yayla yolunda Soğukpınar gözesi Tavuk ,horoz, civciv besler kümesi Atarsın köyde gam keder sitresi Kalmadı öğretmeni hemşiresi Köyde ulu Hıdırıllez Tepesi Dağdan duyulur uykurmanın sesi Yaşlıların vardı para kesesi Allahtan dilek köyde son nefesi Düğün olur gelin ata binerdi Töre için kaynatadan sinerdi Otacı nazara kurşun dökerdi Kış gelince canlar semah dönerdi Ayısı kurdu davara saldırır Köylü ekin biçer deste kaldırır Gece olur gaz lambası yandırır Somun ekmeği yoğurdu bandırır Mahmudun Gözesinden su içilir Orak tırpanla ekinler biçilir Civrişondan kasabaya geçilir Nahır gelir koyun inek seçilir Lezzetlidir pişi, kete, pağacı Bölükmeşede ulu çam ağacı Sütü yoğurdu taşırdı bakracı Çamaşır yıkardı tahta tokacı Fırında kavrulur fırıç ahlatı Yeşilken yeme buruk olur tadı Kim koymuş bilinmez Kırıntı adı Köyde gömülmek çoğunun muradı Köylü ormanı kesti ocak yaktı Senelerdir deresi boşa aktı Babamın hayali baraj yapmaktı Yiğit Halil öldü yüreği yaktı Ormandan toplar kozalak, çırayı Gelincik taşında yakar kınayı Mezarda Tuğuna asar aynayı Yaylasına çıkar güle oynayı Gezerken eksik etmezdik değneği Trahom yapardı kara sineği Ahırda kadınlar sağar ineği Gecede ürerdi köyün köpeği Fırında sırayla ekmek pişerdi Davar merada yonca yer şişerdi Düven sürerken öküzler işerdi Kutlar davarın karnını deşerdi Geç geldi köye telefon elektrik Bahçede büyür kiraz vişne erik Kırda yeşerir madımak evelik Kızlara analar örerdi belik Fatsa doğum demem köyden bana ne Yaşar perisi rastlanmaz görene Dedemin ocağı olmuş virane Bunları söyledi Dertli Divane Cemal AYDOĞAN ANKARA 25 Mart 2011 ---------------------------------------------- |