Tanıtım Yazısı
Sosyal hareketler hem niceliği hem de niteliği açısından çok boyutlu ve girift bir karakteri kendi bünyesinde taşıyan fenomenlerdir. Zira herhangi bir sosyal harekete katılmış olan bir birey, hangi sosyal harekete katılmış olursa olsun bu tercihindeki katılım gerekçelerini kendine göre usa vurur ve bu usa vurma edimini farklı motivasyonlarla besleyerek retorize eder. Bu durum olay, olgu, ortam, kavram ve sembollerle diyalektik ilişki içinde olan bir bireyin bağlam, aidiyet, güç, özdeşim ve temsillerle olan analizini gerektirir. Dolayısıyla bu gereklilik bireyin herhangi bir sosyal hareketle ne tür bir ilişki içinde olduğunun da cevabını zorunlu kılar. İşte bu zorunluluk hem siyaset sosyolojisi açısından hem de sosyal hareketler sosyolojisi açısından çok büyük bir önem arz etmektedir. Çünkü her birey hayatla kurduğu ilişkide bir tasavvurdan nemalanır ve bu tasavvurun beklentileriyle bir alış verişe girer. Haddizatında her toplumun onu oluşturan bireyler açısından kendine göre bir sinir ucu vardır. Bireyler sosyal hareketlere katılmakla bu sinir ucunun kendi tasavvurlarına ve beklentilerine göre aykırı olanın izdüşümünü yansıtırlar. Bu yansıtma bireylerin bir tepkimesi olduğu gibi, aynı zamanda bireylerin kendilerini var kılmasının da entelektüel gerekçesidir. Bu gerçekten hareketle 15 Temmuz 2016?daki darbe girişimi ve sonrasında yaşanan ağır sinir harbinde Türkiye bir kez daha sosyal hareketlerin ne olduğunu ve ne olmadığını bütün boyutlarıyla tartışmak zorunda olduğunu görmüştür. Maalesef ülkemizde darbe girişiminden sonraki süreçlerde kitle iletişim araçlarında uzmanmış gibi görünen lafebelerinin bol keseden kestiği ahkâmların sosyolojik açıdan ne kadar eften püften yorumlar ve saptamalar olduğuna gün be gün şahit olmaktayız. Bu yorumlar ve saptamalar güya toplumsal gerçekliğimizle yüzleşme adına hem siyaset sosyolojisi açısından hem de sosyal hareketler sosyolojisi açısından toplumsal bir hasar tespiti yapılması amacına matuf olarak dile getirilmektedir. Ama bu dile getirme edimini yerine getirenler, bir sürü yaman çelişkiyi ve toplumsal sorunu aynı anda örten niteliksiz kategoriler ve sığ genellemeler yaptıklarının farkında bile değiller. İşte tam da bu esnada ülkemizin yaşadığı bu ağır sinir harbinde Toplumsal Fay Hatlarının Anatomisi adlı bu kitap yaşadığımız tarihsel durumu anlama çabasını içeren ve ideolojik körlükten yoksun bir çalışmadır. Kuşkusuz bu kitap, sosyal hareketlerin gerçek karakterinin ne olduğuna dair nedenlerin ve sonuçların korelasyonunu içermektedir. Ama bu içeriğin analizini yaparken yazar Doç. Dr. Cahit Aslan hiçbir zaman aktüel hazır reçeteler sunmaz. Zaten kitabın böyle bir iddiası da yoktur. Bu kitabın asıl amacı, sosyal hareketlerin ve bu hareketlere katılan bireylerin sosyolojik pozisyonlarını bize göstererek bir perspektif sunmaktır. Yani gerek sosyal hareketlere gerekse bu hareketlere katılan bireylere (Sosyalist, Ülkücü, İslamcı vb.) kimin kamerayı nereden ve nasıl tuttuğuna dair sosyolojik, entelektüel ve psiko-sosyal izahlar yaparak bir paradigma inşa etmektir. Açıkçası ihtiyacımız olan da bu değil midir? Dolayısıyla “Toplumsal Fay Hatlarının Anatomisi” adlı bu kitap, hem sosyal hareketlerin hem de bu hareketlere katılmış olan bireylerin kendi gerçeklerini görüp yaşamla sağlamalarını yapmaları açısından muhasebe niteliğindeki bir fırsattır.
daha fazla
Yazar: Cahit Aslan
Yayınevi: Karahan Kitabevi
ISBN: 9786059374132
Sayfa: 170s.
Boyut: 14x21
Kapak: Ciltsiz
Tarih: 2016
Kağıt Tipi: 2. Hamur