Tanıtım Yazısı
Bilindiği gibi hukuk dili, herkesin kolaylıkla anlayamadığı bir dildir. Bunun başlıca nedeni, bir bilim dalı olarak hukukun kendisine özgü bir terminolojisinin (teknik terimlerinin) bulunmasıdır. Bir başka neden ise, ülkemizde genel olarak yasaların dilinin oldukça eski ve ağır olmasıdır. Öyle ki, yasaların halk için yapılmasına ve yasayı bilmemenin özür sayılmamasına karşın, hukuk metinlerini okuyup anlayabilmek, az da olsa hukuk bilgisini gerektirmektedir.
Hukuk öğrenimine yeni başlayan ve hukuka ilgi duyan herkes, hukuk metinlerini anlayabilmek için, hukuk terminolojisini içeren kitaplara büyük gereksinme (ihtiyaç) duyar. Ülkemizde bu gereksinimin yeterince karşılandığı pek söylenemez. Bilim adamları, 1944 yılında Türk Hukuk Kurumu tarafından yayımlanmış, daha sonra tıpkı basımı yapılmış olan çok değerli ve ancak bugün için oldukça “eskimiş” bulunan, “Türk Hukuk Lügatı” dışında, bu konuya pek ilgi göstermemişlerdir. Bilim adamları dışındaki bazı hukukçuların ve hatta (ilginçtir ki) hukukçu olmayan (!) bazı kişilerin yayımlamış bulundukları hukuk sözlüklerinin de amaca hizmet edebildiğini söylemek oldukça zordur.
“Hukuk Sözlüğü’’m, yeni sözcüklerle devamlı olarak genişletilerek 1982’de ikinci, 1986’da üçüncü, 1992’de dördüncü, 1996’da beşinci; 2001’de altıncı; 2002’de yedinci, 2004’de sekizinci 2005 yılında dokuzuncu baskısına ulaştı. Hedefim, yapabileceğim “en zengin hukuk sözlüğü’’ne varmaktır.
“Hukuk Sözlüğü’’m, bu şekilde yürüdüğü yolda büyümeye devam ederken ve gerek öğretide gerek Yargıtay kararlarında gittikçe artar bir şekilde atıf yapılan bir eser haline gelirken; bir süredir kitabın hacminin öğrenciyi aştığı uyarısı ile karşılaşır oldum. Uzun zaman yaşadığım tereddütten sonra, “Hukuk Sözlüğü’’mün sırf öğrencilere yönelik küçültülmüş bir baskısının yapılmasının uygun olacağı sonucuna vardım.
Elinizdeki “(Öğrenciler için) Hukuk Sözlüğü’’, işte böyle bir düşünce içinde ortaya çıktı. Diğer bir anlatımla “Hukuk Sözlüğü’’m, “ana’’ oldu ve “(Öğrenciler için) Hukuk Sözlüğü’’ adlı bir yavru doğurdu.
Bundan böyle, “Hukuk Sözlüğü’’m ile onun yavrusu olan “(Öğren¬ciler için) Hukuk Sözlüğü’’m, kendi işlevleri çerçevesinde birlikte büyüyecekler.
Aslında hukukçular, bütün Dünya’da, kelime hazinesi en zengin meslek gruplarının başlarında yeralır. Çünkü, hukukçu olarak örneğin bir hakim, top¬lumda çıkan hertürlü uyuşmazlığı çözme görevini yüklen¬miştir ve vereceği karar sonucu dağıtacağı adaletin doğruluğu açısın¬dan hakim, herkesin (başka başka bilim dallarının teknik terimleri de dahil) ne konuştuğunu ve/veya yazdığını tam olarak anlamalıdır. Bu açıdan, hakimin tarafların söylediği herhangi bir kavram/sözcük/kelimeyi bilmemesi (bilmiyorsa, öğrenmemesi), yaptığı işin önemi ve özelliği ne¬deniyle düşünülemez.
Burada, bizzat yaşadığım bir sigorta davasında, “aktüerler arasından bilirkişi seçimi talebi”ni, “aktüer” kelimesini, “aktör” ile karıştırması sonucunda, “mahkemede aktörün ne işi var” diyerek ısrarla reddeden değerli bir hakimin, daha sonra yapılmak zorunda kalınan açıklama üzerine içine düştüğü mahcubiyeti samimi olarak itiraf ettiğini, kendisini rahmetle anarak, hoş bir anı olarak hatırladığımı ifade etmeden geçmek istemem.
Aynı husus avukatlar bakımından da kaçınılmazdır. Zira avukat, kendisine güvenerek gelen ve iddiasını/savunmasını aldığı vekillik ve¬reninin (müvekkilinin) haklarını en iyi şekilde koruyabilmek için, onun ne dediğini (başka başka bilim dallarının teknik terimleri de dahil) an¬lamalı, bilmediklerini veya bilemediklerini öğrenmeli ve hakime (onun da anlayabileceği bir şekilde) anlatmalıdır. İşte bu gerçek (olgu), hu¬kukçunun kelime hazinesini artıran çok önemli bir etkendir.
Hukuk öğrenimine yeni başlayan ve hukuka ilgi duyan herkes, hukuk metinlerini anlayabilmek için, hukuk terminolojisini içeren kitaplara büyük gereksinme (ihtiyaç) duyar. Ülkemizde bu gereksinimin yeterince karşılandığı pek söylenemez. Bilim adamları, 1944 yılında Türk Hukuk Kurumu tarafından yayımlanmış, daha sonra tıpkı basımı yapılmış olan çok değerli ve ancak bugün için oldukça “eskimiş” bulunan, “Türk Hukuk Lügatı” dışında, bu konuya pek ilgi göstermemişlerdir. Bilim adamları dışındaki bazı hukukçuların ve hatta (ilginçtir ki) hukukçu olmayan (!) bazı kişilerin yayımlamış bulundukları hukuk sözlüklerinin de amaca hizmet edebildiğini söylemek oldukça zordur.
“Hukuk Sözlüğü’’m, yeni sözcüklerle devamlı olarak genişletilerek 1982’de ikinci, 1986’da üçüncü, 1992’de dördüncü, 1996’da beşinci; 2001’de altıncı; 2002’de yedinci, 2004’de sekizinci 2005 yılında dokuzuncu baskısına ulaştı. Hedefim, yapabileceğim “en zengin hukuk sözlüğü’’ne varmaktır.
“Hukuk Sözlüğü’’m, bu şekilde yürüdüğü yolda büyümeye devam ederken ve gerek öğretide gerek Yargıtay kararlarında gittikçe artar bir şekilde atıf yapılan bir eser haline gelirken; bir süredir kitabın hacminin öğrenciyi aştığı uyarısı ile karşılaşır oldum. Uzun zaman yaşadığım tereddütten sonra, “Hukuk Sözlüğü’’mün sırf öğrencilere yönelik küçültülmüş bir baskısının yapılmasının uygun olacağı sonucuna vardım.
Elinizdeki “(Öğrenciler için) Hukuk Sözlüğü’’, işte böyle bir düşünce içinde ortaya çıktı. Diğer bir anlatımla “Hukuk Sözlüğü’’m, “ana’’ oldu ve “(Öğrenciler için) Hukuk Sözlüğü’’ adlı bir yavru doğurdu.
Bundan böyle, “Hukuk Sözlüğü’’m ile onun yavrusu olan “(Öğren¬ciler için) Hukuk Sözlüğü’’m, kendi işlevleri çerçevesinde birlikte büyüyecekler.
Aslında hukukçular, bütün Dünya’da, kelime hazinesi en zengin meslek gruplarının başlarında yeralır. Çünkü, hukukçu olarak örneğin bir hakim, top¬lumda çıkan hertürlü uyuşmazlığı çözme görevini yüklen¬miştir ve vereceği karar sonucu dağıtacağı adaletin doğruluğu açısın¬dan hakim, herkesin (başka başka bilim dallarının teknik terimleri de dahil) ne konuştuğunu ve/veya yazdığını tam olarak anlamalıdır. Bu açıdan, hakimin tarafların söylediği herhangi bir kavram/sözcük/kelimeyi bilmemesi (bilmiyorsa, öğrenmemesi), yaptığı işin önemi ve özelliği ne¬deniyle düşünülemez.
Burada, bizzat yaşadığım bir sigorta davasında, “aktüerler arasından bilirkişi seçimi talebi”ni, “aktüer” kelimesini, “aktör” ile karıştırması sonucunda, “mahkemede aktörün ne işi var” diyerek ısrarla reddeden değerli bir hakimin, daha sonra yapılmak zorunda kalınan açıklama üzerine içine düştüğü mahcubiyeti samimi olarak itiraf ettiğini, kendisini rahmetle anarak, hoş bir anı olarak hatırladığımı ifade etmeden geçmek istemem.
Aynı husus avukatlar bakımından da kaçınılmazdır. Zira avukat, kendisine güvenerek gelen ve iddiasını/savunmasını aldığı vekillik ve¬reninin (müvekkilinin) haklarını en iyi şekilde koruyabilmek için, onun ne dediğini (başka başka bilim dallarının teknik terimleri de dahil) an¬lamalı, bilmediklerini veya bilemediklerini öğrenmeli ve hakime (onun da anlayabileceği bir şekilde) anlatmalıdır. İşte bu gerçek (olgu), hu¬kukçunun kelime hazinesini artıran çok önemli bir etkendir.
daha fazla
Yazar: Ejder Yılmaz
Yayınevi: Yetkin Yayınları
ISBN: 9789754643848
Sayfa: 785s.
Boyut: 11,5x16,5 cm
Kapak:
Tarih: 2000
Kağıt Tipi:
İncelemeler ve Yorumlar
11,5x16,5 cm kitabı hakkında sen ne düşünüyorsun?