Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
YÜZYILIN IŞIĞI Mustafa Kemal Roman Hüseyin TURHAL
Ateşten Doğuşun Hikayesi Bu, sadece bir Mareşalin biyografisi değil; bir idealin, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun romanıdır. Mustafa Kemal. Bir liman şehri olan Selanik’in tozlu sokakları...
10. Bölüm

Yedinci Bölüm: Bandırma Vapuru ve Milli Mücadelenin Başlangıcı

15 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

İşgal Altındaki Başkent
Kasım 1918'di. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasının ardından Mustafa Kemal İstanbul'a döndü. Ancak gördüğü manzara içler acısıydı. Boğaz'ın sularında İtilaf Devletleri'nin savaş gemileri demirlemiş, İstanbul fiilen işgal altındaydı. Türk ordusu dağıtılmış, halk umutsuzluğa kapılmıştı.
Mustafa Kemal, o meşhur sözünü, işgal gemilerini gördüğünde söyledi: "Geldikleri gibi giderler." Bu söz, sadece bir temenni değil, aynı zamanda onun sarsılmaz iradesinin bir ilanıydı.
İstanbul Hükümetleri ise işgal kuvvetleriyle uzlaşma ve teslimiyet politikası izliyordu. Mustafa Kemal, bu teslimiyetçi tavra karşı direnişin ancak Anadolu'dan başlatılabileceğini biliyordu. Amacı, Anadolu'ya geçmek ve dağıtılmış olan ulusal kuvvetleri tek bir çatı altında toplamaktı.
Kritik Görev ve Planın Gizlenmesi
Mustafa Kemal, uzun ve sabırlı diplomatik çabalar sonucunda, İstanbul Hükümeti'nden bir görev almayı başardı. Karadeniz bölgesinde Türkler ve Rumlar arasında çıkan karışıklıkları önlemek ve dağıtılmış ordu birliklerinin silahlarını toplamak üzere 9. Ordu Kıtaları Müfettişliği'ne atandı. Bu görev, ona Anadolu'da geniş yetkilerle serbestçe hareket etme imkanı sağlıyordu.
Hükümet, onun sadece bir asayiş subayı olarak hareket edeceğini sanıyordu. Oysa Mustafa Kemal'in zihninde tek bir hedef vardı: Milli direnişi başlatmak.
Planlarını yakın arkadaşlarıyla gizlice paylaştı. Gemiye yüklenecek her mühimmat, her evrak, aslında Anadolu'daki direnişin ilk tuğlasıydı.
19 Mayıs 1919: Kurtuluşun İlk Adımı
16 Mayıs 1919 Cuma günü, küçük, eski bir vapur olan Bandırma Vapuru, İstanbul'dan yola çıktı. Vapurda, Mustafa Kemal ve küçük bir subay heyeti vardı. Yolculuk tehlikelerle doluydu; Boğaz'daki işgal kuvvetlerinin kontrolünden geçmek zorundaydılar.
Fırtınalı denizde geçen meşakkatli bir yolculuğun ardından, 19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı, Mustafa Kemal Samsun'a ayak bastı.
Bu, bir askerin bir limana inişi değil, yeni bir ulusun doğumunun ilk adımıydı. Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak basması, "Ya İstiklal Ya Ölüm" parolasıyla başlayacak olan Milli Mücadele'nin resmi başlangıcı oldu.
Anadolu’da Ateşi Yakmak
Samsun'da fazla kalmayan Mustafa Kemal, işgal kuvvetlerinin gözünden uzaklaşmak için hızla Havza ve ardından Amasya'ya geçti. Amasya’da, kendisi gibi düşünen komutanlarla bir araya geldi ve tarihe Amasya Genelgesi olarak geçen bildiriyi yayımladı.
Bu bildiri, Milli Mücadele'nin ruhunu dünyaya ilan ediyordu:
"Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir."
"Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
Bu, İstanbul Hükümeti'ne karşı bir başkaldırı, millete ise bir çağrıydı. Bu genelge ile Mustafa Kemal, kendisine verilen yetkileri aşmış, müfettişlik görevinden ayrılmış ve bir lider olarak ortaya çıkmıştı.
Mustafa Kemal'i durdurmak isteyen İstanbul Hükümeti, onu geri çağırdı ve görevden aldığını ilan etti. Mustafa Kemal ise cevabını "Sine-i Millete Dönmek" ile verdi.
"Artık resmi sıfatım kalmamıştır. Bundan sonra milletin bir ferdi olarak mücadeleye devam edeceğim."
Böylece, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Milli Mücadele'nin örgütlenme aşaması başladı. Mustafa Kemal, bu kongrelerde Anadolu'nun dört bir yanından gelen temsilcilerle birleşti, ulusal iradeyi temsil eden bir Temsil Heyeti kurdu ve yeni bir devletin temellerini atmaya başladı.
Artık o, bir padişahın subayı değil, milletin seçilmiş lideri ve direnişin başkomutanıydı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL