Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
YÜZYILIN IŞIĞI Mustafa Kemal Roman Hüseyin TURHAL
Ateşten Doğuşun Hikayesi Bu, sadece bir Mareşalin biyografisi değil; bir idealin, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun romanıdır. Mustafa Kemal. Bir liman şehri olan Selanik’in tozlu sokakları...
37. Bölüm

Bölüm 3: Zulme Karşı İlk Kıvılcım

9 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Ana Odak Noktası: İlk görev yerleri, Meşrutiyet mücadelesi ve siyasi fikirlerinin olgunlaşması.
Tematik Vurgu: Fen, İlim, Bilim (Gözlem ve Analiz)
1905 yılının Şam'ı, Mustafa Kemal için bir sürgün yeri değil, siyasî laboratuvar olmuştu. Kurmay Yüzbaşı olarak atandığı bu şehir, İmparatorluğun merkezden en kopuk, en çürümüş bölgelerinden biriydi. İstanbul’daki okullarda öğrendiği teorik bilim, burada acımasız bir sosyal deney alanı bulmuştu.
Harp Akademisi’nde öğrendiği her şey, şimdi uygulama alanı arıyordu: Strateji, sadece cephede askerî harekât planlamak değildi; aynı zamanda toplumsal çözümlemeler yapmaktı. O, bir bilim insanının bir hastalığı teşhis etmesi gibi, İmparatorluğun çöküş nedenlerini analiz ediyordu.
Kemal’e göre, en büyük ihanet cehalet değil, cehaleti ve zulmü sürdüren yönetim sistemiydi.
Şam’da kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti , işte bu bilimsel analizin sonucuydu. Bu, duygusal bir tepki değil, çöküşü durdurmak için atılmış rasyonel bir adımdı. Cemiyet, gizli toplantılarla örgütleniyor, üyeler arasında modernleşme, eğitim ve hürriyet fikirlerini yaymaya çalışıyordu.

Kemal’in buradaki tecrübesi, ona Anadolu halkının gerçek sorunlarını, köylünün dertlerini ve sarayın uzaklığını yakından görme fırsatı verdi. Geleneksel yöntemlerle yönetilen bir coğrafyada, akılcı yönetimin ne kadar hayati olduğunu kanıtlamak zorundaydı. Cemiyetin tüzüğü bile fen ve ilmin yol göstericiliğini temel alıyordu.
1907 yılında, zorlukla Selanik’e tayinini çıkardı. Bu, Kemal’in asıl mücadele alanına, fikirlerinin filizlendiği topraklara dönüşüydü. Selanik, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en güçlü olduğu merkezdi. Kemal, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni İttihat ve Terakki ile birleştirdi, ancak Cemiyetin eylemselliğini ve militarist yapısını eleştirmekten çekinmedi.
"Siyasî düşünce kılıçtan keskin olmalıdır," diyordu Cemiyet toplantılarında. "Eğer bir devrimi askerler yapacaksa, önce o askerlerin zihinleri çağdaş fikirlerle donatılmalıdır. Aksi takdirde bir despotluğu yıkıp yerine yenisini inşa ederiz."
Kemal’in yaklaşımı, duygusal vatanperverlikten çok, somut veriye ve bilimsel analize dayanıyordu. O, İmparatorluğun ordusunu da yenilemek istiyordu. Subayların sadece savaşı değil, uluslararası ilişkileri, ekonomiyi ve sosyolojiyi bilmesi gerektiğine inanıyordu. Bu, onun çağdaş eğitim temasının askerî alana yansımasıydı.
1909’daki 31 Mart Olayı ise, Kemal için ilk büyük askerî ve siyasî sınav oldu. Meşrutiyet’e karşı çıkan gerici ayaklanma, İstanbul’da anayasal düzeni tehdit ediyordu. Kemal, bu isyanın kökeninde yatanın cehalet ve fanatizm olduğunu biliyordu.
Hareket Ordusu'nun kurmay heyetinde görev alan Mustafa Kemal, isyanı bastırmak için İstanbul'a geldi. Onun planları, sadece askerî değil, aynı zamanda psikolojik ve stratejikti. Ayaklanmayı bastırarak, meşrutiyet rejimini kurtardı.
Ancak bu zafer, Kemal’in siyasete bakışını daha da keskinleştirdi. Gördü ki, zulmü yıksanız bile, gericilik ve cehalet, uykudan uyanmış bir canavar gibi tekrar ortaya çıkabilirdi. Gerçek zafer, sadece bir isyanı bastırmakla değil, ülkenin yönetim biçimini fenin ve ilmin rehberliğinde kökten değiştirmekle mümkündü.
Bu dönemin sonunda, Mustafa Kemal’in kimliği artık netleşmişti: O, sadece cesur bir subay değil, aynı zamanda aydınlanmacı, reformist ve radikal bir siyasi düşünürdü. Onun sönmez ışık niteliği, sadece cephede değil, karanlık zihinlere karşı verdiği bu entelektüel mücadelede de parlamaya başlamıştı.
Bölüm Sonunun Vurgusu
Kemal, Meşrutiyet’in kırılgan yapısını kurtarmıştı, ama siyasî ortamın entrikaları ve Ordunun siyasete karışma tehlikesi onu rahatsız ediyordu. O, cephede kazanılacak büyük zaferlerin, ülkenin kaderini siyasî tartışmalardan daha net belirleyeceğini biliyordu. Gözü, artık çok daha büyük bir savaş alanına, ülkenin sınırlarına çevrilmişti.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL