Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
YÜZYILIN IŞIĞI Mustafa Kemal Roman Hüseyin TURHAL
Ateşten Doğuşun Hikayesi Bu, sadece bir Mareşalin biyografisi değil; bir idealin, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun romanıdır. Mustafa Kemal. Bir liman şehri olan Selanik’in tozlu sokakları...
20. Bölüm

Beşinci Bölüm: Cephede Savaş – İstiklal ve Zafer Yolu

9 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

“Millî Mücadele’nin en zorlu safhası başlıyordu. İğneden ipliğe her şeyin yok olduğu, ancak imandan başka hiçbir şeyin eksik olmadığı bir savaş.”
İç Düşmanlar ve Düzenli Orduya Geçiş (1920)
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açılmıştı, ama Ankara'nın otoritesi henüz tüm yurda yayılmamıştı. İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri, TBMM'yi içeriden çökertmek için her yolu deniyordu. Anzavur isyanlarından Kuva-yi İnzibatiye'ye (Halifelik Ordusu), Anadolu'da birçok cephede Türk, Türk’e karşı savaşıyordu.
Mustafa Kemal, bu iç kargaşayı sona erdirmek için Meclis’in tüm yetkilerini kullanarak İstiklal Mahkemelerini kurdu. Disiplin ve adalet hızla sağlandı.
Ancak asıl büyük tehdit, Batı'dan geliyordu. Yunan orduları, İngilizlerin desteğiyle hızla Anadolu içlerine ilerliyordu. Dağınık ve düzensiz Kuvâ-yi Milliye birlikleri, bu modern ordu karşısında yetersiz kalıyordu.
Nutuk'ta bu zorunlu dönüşümün acı bir gereklilik olduğunu belirtecekti: “Kuvâ-yi Milliye ruhu kutsaldı, ama disiplinsizdi. Vatanı ancak düzenli bir ordu kurtarabilirdi.”
Batı Cephesi Komutanlığı görevi, düzenli ordunun kurulması için en güvendiği isim olan İsmet Paşa'ya verildi.
İnönü: İlk Zafer ve Umut Kıvılcımı (1921)
Düzenli ordu yeni kurulmuştu; silahları eksik, erleri yorgun ama ruhları çelik gibiydi. Yunan ordusu, bu yeni yapıyı ezmek ve Ankara'yı ele geçirmek için Bursa'dan ileri atıldı.
Ocak 1921. Birinci İnönü Muharebesi yaşandı. Genç ve yeni ordu, tecrübeli düşman karşısında destansı bir direniş gösterdi ve Yunan birliklerini geri püskürttü.
Bu zafer, Anadolu'ya yayılan ilk büyük umut kıvılcımıydı. TBMM Hükümeti'nin otoritesi pekişti, halkın orduya güveni arttı.
Mart 1921'de Yunanlar daha büyük bir güçle saldırdı. İkinci İnönü Muharebesi daha kanlı ve zorlu geçti. Ancak sonuç değişmedi. İsmet Paşa, düşmanı bir kez daha durdurdu.
Bu zaferin ardından Mustafa Kemal, İsmet Paşa'ya çektiği telgrafta, tarihe geçecek o cümleleri kullanacaktı: "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz!"
Kütahya-Eskişehir: Felaketin Eşiği (Yaz 1921)
İnönü'de yenilen Yunanistan, tüm gücünü toplayıp, İngilizlerin de teşvikiyle, nihai darbeyi indirmeye karar verdi. Temmuz 1921’de başlayan Kütahya-Eskişehir Muharebeleri'nde TBMM ordusu ağır kayıplar verdi.
Düzenli ordu, düşmanın sayı ve teçhizat üstünlüğü karşısında tutunamadı. Ankara'da büyük bir panik yaşanıyordu. Yunan toplarının sesleri Polatlı'ya kadar duyulmaya başlamıştı. Ankara'nın tahliyesi bile konuşuluyordu.
Mustafa Kemal, bu yenilgi karşısında en zor kararı verdi: Ordunun tamamen yok olmasını engellemek için, birliklerin Sakarya Nehri'nin doğusuna çekilmesi emrini verdi.
Meclis'te fırtınalar kopuyordu. Yenilginin faturası ona kesiliyor, muhalifler "Orduyu Mustafa Kemal yönetemiyor!" diye bağırıyordu.
Başkomutan: Tek Başına Bir Yük (Ağustos 1921)
Kriz anı gelmişti. Meclis'te günlerce süren gergin tartışmaların ardından, milletvekilleri çaresizlik içinde tek bir ismi işaret etti.
5 Ağustos 1921. Meclis, Mustafa Kemal'e, Başkomutanlık yetkisini verdi. Bu yetki, Meclis’in tüm yasama ve yürütme yetkilerini üç aylığına tek elde toplaması anlamına geliyordu.
Mustafa Kemal, Meclis kürsüsünden bu yetkiyi kabul ederken, sorumluluğun ağırlığını hissetti: "Bu kutsal vazifeyi yapabilmek için gerekli olan şart, bende Meclis’in tüm yetkilerinin bulunmasıdır."
Başkomutan olduktan hemen sonra, ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için tarihi Tekâlif-i Milliye (Millî Yükümlülükler) Emirlerini yayımladı. Halktan, ordunun her türlü ihtiyacını karşılaması istendi. Her evden bir çift çorap, her aileden bir parça yiyecek, her kağnı sahibinden ayda bir kez orduya malzeme taşıma... Ulus, topyekûn savaşa dâhil oldu. Sakarya Meydan Muharebesi: Kaderin Çizgisi (Eylül 1921)
Yunan ordusu, Sakarya Nehri'ne dayanmıştı. Türk ordusunun son mevzisiydi burası. Eğer bu hat düşerse, Ankara düşecekti ve İstiklal Savaşı sona erecekti.
23 Ağustos 1921. Tarihin en uzun meydan muharebelerinden biri başladı. 22 gün, 22 gece süren kanlı ve çetin bir mücadeleydi bu.
Savaşın en kritik anında, Mustafa Kemal, tüm ordunun moralini ve stratejisini tek bir emirle değiştirdi. Bu emir, Türk askerlik tarihine altın harflerle yazıldı ve Nutuk'un en parlak kısımlarından biri oldu:
"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz!"
Bu, klasik cephe savaşından, alan savunması ve topyekûn imha savaşına geçiş emriydi. Her asker, bulunduğu yeri son nefesine kadar savunacak, düşmanı yıpratacaktı.
13 Eylül 1921. Yunan ordusu, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Sakarya, Millî Mücadele’nin dönüm noktasıydı. Savaş, savunma aşamasından taarruz aşamasına geçmişti.
TBMM, bu büyük zaferin ardından Başkomutan Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesini ve Gazi unvanını verdi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL