Yedi Yaman'ın Güneşi
Adıyaman. Tütünün ve Nemrut Dağı'nın katı kurallarıyla yönetilen, gençlerin hayallerinin birer birer karardığı yer. Bu topraklarda iki tür insan vardır: Geleneksel düzeni koruyan...
BÖLÜM 5: GÜNEŞİN İLK IŞIĞI Abuzer, eski bir taş köprünün orta yerinde, Nemrut Dağı'ndan süzülen güneşin ilk ışıklarını bekliyordu. Hava hem serin hem de gergindi. Abuzer, Ayşegül aracılığıyla Fatma'ya gizli bir buluşma notu göndermişti. Babasının sesi, ailesinin hayal kırıklığı ve Fatma’nın haftaya gerçekleşecek nişan ihtimali; her şey, omuzlarına ağır bir yük bindiriyordu. Tam umudu tükenirken, köprünün diğer ucunda, bir gölge belirdi. Fatma'ydı. Üzerinde sadece ince bir şal vardı ve nefes nefeseydi. Ailesine, sabah erkenden ders çalışmak için bir arkadaşına gittiğini söylemişti. İlk kez, koruyucu duvarlarının dışında, Abuzer'in karşısındaydı. "Geldin," diye fısıldadı Abuzer. Sesi, kendi kulağına bile yabancı gelmişti. Fatma, Abuzer'e doğru birkaç adım attı, gözleri korkuyla ama aynı zamanda merakla parlıyordu. "Ayşegül notunu bana ulaştırdı. Yapmak zorundaydım. Haftaya nişanlanıyorum Abuzer. Ya da nişanlanmak zorunda bırakılıyorum." Abuzer, elini uzattı ama dokunmaya cesaret edemedi. "Kaçalım mı?" Bu, her ikisinin de zihninde dönüp duran, ama yüksek sesle söylemeye çekindikleri kelimeydi. Fatma gülümsedi, ama bu hüzünlü bir gülümsemeydi. "Kaçarsak, hem seni hem kendimi bitiririz. Benim kaçışım fiziki değil, Abuzer. Benim kaçışım diplomayla olacak." "Senin müziğin de öyle," dedi Fatma, kararlılıkla. "Düğünde çaldığın o türkü... Benim türküm müydü?" Abuzer başını salladı. "Benim türküm, senin de türkündü. İkimizin bu toprağın kurallarından kaçma türküsüydü." O an, Nemrut'un zirvesinden yükselen güneşin ilk ışını köprünün kemerlerini aydınlattı ve iki genç, ortak bir umudu paylaştıklarını anladı. Onların aşkı, gizlice beslenmesi gereken, sanat ve eğitim üzerine kurulu bir direnişti. Aynı saatlerde, kentin diğer ucunda Ayşegül, Hasan'ın "Yitik Kahvehaneler"den kurtardığı atölyesinin önündeydi. "Merhaba," dedi Ayşegül, sesi gergin ama kararlıydı. "Ben Fatma'nın kuzeniyim. Düğünde çalan Abuzer'in arkadaşı sizmişsiniz." Hasan şaşkınlıkla elindeki aleti bıraktı. "Evet, benim. Hasan. Abuzer de burada kalıyor. Bir şey mi oldu Fatma'ya?" "Olacak," dedi Ayşegül acı bir tonda. "Haftaya nişanlanıyor. Ve benim buna engel olmak için sana ihtiyacım var." Hasan, Ayşegül'ün gözlerindeki isyanı ve zekayı anında fark etti. "Bana kooperatif fikrini anlat," dedi Ayşegül. "Bir iş kuralım. Fatma'nın nişanını erteleyecek kadar ciddi bir iş. Ailemize, Fatma'nın bu işte hayat kurtaran bir rolü olduğunu göstermeliyiz. Belki bu, zaman kazanmamızı sağlar." Hasan gülümsedi. "Sana sadece bir fikir değil, bu şehrin gençlerinin geleceği için bir plan anlatacağım. Ama bu, sadece bir erteleme değil, gerçek bir savaş demektir." Ayşegül gülümsedi. "Savaştan korkmuyorum. Benim tek korkum, Fatma'nın hayallerini bu gölgenin altında kaybetmesi."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.