Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
UYUYAN GÜZEL
Cinayet Masasında çalışan Başkomiser Zehra kendine Prens diyen bir seri katili yakalamak için ekibiyle birlikte sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Prens'in öldürdüğü kadınlar Zehra'ya çok benzemektedir....
5. Bölüm

ŞÜPHELİLER ÇOĞALIYOR

46 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Gözüne ilk çarpan Deniz oldu. Sandalyesine yaslanmış, sağ elini saçlarının arasına geçirmiş avukatıyla konuşuyordu. Adam gözaltında, sorguda değil de, plajda gibi görünüyordu. Çok ama çok çekiciydi. Hem bu hem de rahatlığı sinir bozucuydu.
''Tanrı’m nasıl da yakışıklı! Kesinlikle benim tipim! '' diye düşündü Zehra. Sonra aklına Balım geldi. Sorgu sırasında adamı çok sevdiğini anlamıştı
‘’Neler düşünüyorsun Zehra? ‘’ diye kendini azarladı. Adam katil bile olabilirdi. Avukat; yeşil gözlerinden ateşler fışkıran kısa kızıl saçlı, 45-50 yaşlarında kilolu bir kadındı. Zehra'yı görünce, gülen gözleri buz tuttu. Gerçekten de vahşi bir hayvanın avına baktığı gibi baktı Zehra’ya.
''Müvekkilimin burada ne işi var acaba? Elinizde geçerli bir şey var mı? '' dedi. Zehra sandalyeye oturup sessizce mesajların yazılı olduğu kağıdı kadının önüne itti. Avukat, boynunda asılı sarı zincirli gözlüğü takıp mesajları okurken, Zehra onun yüzüne dikkatlice baktı. Her ne kadar tepki vermemeye çalışsa da; vücut ve yüz okuma konusunda uzman olan genç kadın, onun gözündeki minicik seğirmeyi ve çenesini hızlıca bir tarafa çekişini gözden kaçırmadı.
''Bu bir şeyi kanıtlamaz. '' dedi avukat. Ses tonu değişmişti.
''Eğer mantıklı bir izahı varsa... '' dedi Zehra sırtını sandalyesine yaslayarak. ‘’ Siz de biliyorsunuz ki; onu gözaltında uzun bir süre tutmama yetecek kadar ilginç şeyler var orada. Buraya da kendi isteğiyle geldi zaten. Bir gözaltı yok. Henüz… ‘’
''Ne demek istiyorsunuz? '' dedi tek kaşını kaldıran avukat ve bu doğru mu dercesine genç adama baktı.
‘’Sekreterim Sema aramış sizi. Ben aramasını söylememiştim. Doğru; kendi arzumla geldim. ‘’ dedi Deniz.
‘’Bu durumda yalnız konuşabilir miyiz? ‘’ dedi Zehra.
''Evet Neşe Hanım, Zehra benimle yalnız konuşmak istiyor. Siz gidebilirsiniz. '' dedi Deniz gayet seksi bir gülümsemeyle.
''Ama Deniz Bey, o sizin ağzınızdan laf almak için yapıyor. ''
''Yardımların için teşekkür ederim. Ben hallederim. '' Kadın toparlanıp çıkarken Zehra'ya sert bir bakış attı. Zehra da tek kaşını kaldırarak karşılık verdi. Deniz gülümsüyordu.
''Arkadaşım onu, beni parçalamaya hazır bir ayıya benzetmiş. '' dedi avukat çıktıktan sonra Zehra. Ortamı biraz yumuşatmakta fayda görüyordu. Deniz gülmeye başladı.
''Ayı ha! Ayı Neşe'yi görse korkar be! O tam bir canavardır. '' dedi. Güldüler.
''Deniz Bey, sizi buraya getirmek istemezdim. Babanız da aramış ama beni mecbur bıraktınız. Mesajları gördünüz. Ama açıklama yapmadınız. Belki de basit bir açıklaması var ama bunu açıklamazsanız, şüpheli konumunda olmaya devam edeceksiniz. Konuşmamakta kararlı değilsinizdir umarım. ''
''Burada bizi izleyen var mı? Ya da kayıt yapılıyor mu? Gizli ayna falan? ''
''Hayır. '' dedi genç kadın sıkıntıyla. Çünkü diğer tarafta baş komiser ve Aykut’un izlediklerine emindi.
''Sana güvenebilir miyim Zehra? '' dedi cazibeli gülümsemesiyle.
''Kes şunu! Bana adımla hitap etmeyi bırak. Avukatın önünde de yaptın. '' dedi Zehra sinirle. Ayağa kalkıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Bunu yapmamalıydı, biliyordu ama kontrolünü kaybetmek istemiyordu.
''Eğer yarın akşam benimle yemek yemeye söz verirsen sana her şeyi anlatırım ama aramızda kalması şartıyla. ''
''Cinayet soruşturmasındayız. Lütfen ciddiyet…'' Gitgide sinirlenmeye başlarken içindeki anlamsız heyecana da sinirleniyor, bu da genç kadını iyice geriyordu.
''Az önce '' sen '' diyordun. Öyle daha iyiydi. ''
''Bakın! Ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum; bu tarz tuzaklara düşecek bir kadın değilim ben. İşimi yapıyorum. Karşınızda bir kadın yok, bir komiser var. Şimdi; anlatmaya başlayın. ''
''Yemek sözü verirsen anlatırım. ''
''Ben neden sizinle yemek yiyeyim ki? Arkadaşım değilsiniz. Bir iki saat önce tanıştık. Katil bile olabilirsiniz. '' Deniz yine gülmeye başladı.
''Birazdan baş komiser gelecek ve sorgunuza o devam edecek. Görsel manzaranız epey değişecek. Bence acele edin. '' Yine kendine hakim olamayarak ironi yapmıştı.
''Sadece bir yemek Zehra. Cinayeti aydınlatmak istemiyor musun? Bütün bildiklerimi anlatırım ama sadece sana. Herkese açık alanda bir yemek. Neden korkuyorsun? ''
‘’Offf! Klasik erkek tuzağı. Korkmam için bir sebep yok ama yemek yemek için de bir sebep yok. Aykut’a neden yemek teklifi yapmadınız? Ayrıca bana anlattıklarınızı saklayamam zaten. O yüzden gizliliğin bir anlamı yok. ‘’
‘’Komiser sensin, Aykut değil. ‘’
''Bu yemeğin amacı ne peki? ''
‘’Onu yemekte anlatacağım. ''
''Olur! '' dedi Zehra birden.
''Nasıl, kabul ettin mi yani? '' dedi genç adam şaşırarak. O kadar tatlı görünüyordu ki, Zehra bakışlarını kaçırdı. Duygularını yansıtmayı asla istemiyordu.
''Evet, ediyorum. ''
''O zaman ben de sana anlatırım. ‘’ Güvenle arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı.
‘’Tülin'i yakından tanımıyorum. Başka birisinin evliliğini kurtarmak için görüştüm onunla. Bana bir konuda söz vermişti. Fakat sözünü tutmadı ve bazı olaylara sebep oldu. Kızdım haliyle. Dün akşam o yüzden görüşmek istedim. Azarlayıp verdiği zararı anlatıp kızacaktım, o kadar. Ama o Burçin'le buluşacağını yazınca gitmedim. Bu gün işim bitince arayıp görüşecektim. Hala öldüğüne inanamıyorum. '' Yüzünde, üzüldüğüne dair samimi bir ifade vardı.
''Kurtarmak istediğiniz evlilik kimin? ''
''Bunu söylemesem daha iyi olur. ''
‘’Derya kim? Evli bir sevgiliniz mi var? ‘’ Deniz sırıttı.
‘’Mesajda Derya diye bir kadından bahsetmişsiniz. ‘’ Deniz bu sefer içten bir kahkaha attı.
''Niye gerçeklerden bahsetmeyi denemiyorsunuz? Durmadan gülüyorsunuz. Balım’la sevgilisiniz ama bu Derya kim? '' Deniz şaşkınlıkla baktı.
''Bu kadar hızlısın yani. İyi bir polis olduğun belli. Nereden öğrendin? ''
''Soruları ben soruyorum.‘’ Deniz tekrar gülmeye başladı. Zehra artık onun gülmesine sinir olmaya başlamıştı. Doğru düzgün bir şey söylediği de yoktu. Ayağa kalktı.
''En iyisi siz baş komiserle görüşün. '' Deniz birden ayağa kalkıp Zehra'nın bileğini tuttu.
''Dur!''
''Deniz Bey lütfen! Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Hemen bileğimi bırakın! Bu tarz laubali davranışları sevmiyorum. Görürlerse! ''
''Kimse bir şey görmeyecek. Beni dinle! Balım sevgilim değil. ''
''Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Fotoğrafınızı gördüm. '' dedi Zehra bileğini bir aikido hareketiyle kurtararak.
''Balım'la beraber olan benim ikizim Derya. ''
''Bir ikiziniz mi var? '' dedi şaşıran Zehra. İçindeki rahatlamayı gözden kaçırmayı tercih etmişti. Büyük bir şaşkınlık içindeydi. Şimdi, neden Deniz’i görünce, fotoğraftakinden farklı olduğunu düşündüğünü anlamıştı. İkizlerdi ama bir farkları da vardı anlaşılan.
''Evet. Derya evli. Eşi kanser hastası. Günleri sayılı. Son günlerinde kocasının bir ilişkisi olduğunu duymasını istemedim. Bunu Tülin'e de söyledim. Önce kabul etti ama sonra araştırmalarına devam ederken Begüm'e ulaşmış ve her şeyi anlatmış.''
''Begüm kim? ''
''Derya'nın eşi. ''
‘’Yani Tülin, Derya Beyin Balım’la olan ilişkisini hasta eşine söylemekle mi tehdit etti sizi? ‘’
‘’Aynen öyle. ‘’
''Yalansa ortaya çıkartırım. '' dedi Zehra. Deniz birden Zehra’yı belinden tutup kendisine doğru çekti. Genç kadın hazırlıksız yakalanmıştı. Deniz'in vücuduna doğru düşer gibi yaslandı.
''Sana asla yalan söylemem Zehra.''
''Ne yapıyorsun, bırak beni! Bak uyarmadı deme; ileri derecede aikido biliyorum. ''
''Onu az önce fark ettim. Ama bana karşı kullanmayacaksın, değil mi? Bunu gerekmedikçe kullanmayacağını biliyorum. Zehra çok güzelsin. ''
‘’Ama şu an gerekiyor. ‘’ dedi sinirle Zehra. Kendini kurtarmak için hamle yapmak üzereyken kapı açıldı. Baş komiser, Aykut, Talat ve Ziya şaşkınlıkla kapıda durup ikisine bakıyorlardı.


KARMAKARIŞIK

Zehra ve ekibi baş komiserin odasındaydılar. Deniz ifadesini imzaladıktan sonra serbest bırakılmıştı. Baş komiser gördüğü manzara karşısında şoka girmişti. Diğerleri de tabii. Zehra bir ara kendisini Deniz’le göğüs göğüse gören Talat'ın pis pis güldüğünü fark etmişti.
''Bütün bu olanlar ne demek oluyor Zehra? '' dedi en sonunda baş komiser öfkeyle. Onun odasında toplanmışlardı. ‘’Ne yaptığını sanıyorsun! ‘’
''Ne yapmışım? Adam kendisine çok güveniyor ve anlaşılan beni etkilemek istiyordu. Bir anda bileğimden tuttu. O anda da içeriye siz girdiniz zaten. Bir şey olduğu yok. Ne olabilirdi ki başka? Aynadan yılışıklığını izlemişsinizdir mutlaka. ''
''Büroda bu tarz şeyler hoş değil! ''
''Bu tarz şeyler derken? '' dedi hışımla Zehra. '' Olanı anlattım. Klasik erkek tacizi. Sanırım bunun için beni suçlamayacaksınız. Sen de sırıtıp durma Talat! Siz odaya biraz daha geç girseydiniz; göreceğiniz tablo onun dağılmış suratı olacaktı. Tam yumruğu geçirecektim ki geldiniz. '' dedi hırsla.
''Aman aman! Gözaltındaki adamı dövmek de ne demek oluyor? Bunun altından kalkamayız! Sakın ha Zehra! Adamlar sadece bu şehirde değil, Türkiye'de güçlüler. ''
''O zaman tacizi hoş karşılayabiliriz yani! Az önce büroda bu tarz şeyler hoş değil diyordunuz!'' dedi Zehra kinayeli bir şekilde.
''Bak şimdi; her şeyi de yanlış anlıyorsun. Ben öyle mi dedim? Hadi siz gidip şu kayıp kızın durumuna bir bakın. Kayıp bürosu araştırıyor tabii henüz ortada bir ceset olmadığı için ama belki evde bir ipucu bulabilirsiniz. '' dedi konuyu değiştirerek baş komiser. Diğerleri odadan çıkarken Zehra’nın kolunu tutup yavaşça:
‘’O adamdan uzak dur! Anlaşılan sana kafayı taktı. Sen güzel kızsın, adam çok yakışıklı, bir hata yapmana sebep olabilir! ‘’ dedi. Zehra kızararak cevap vermedi. Baş komiser haklıydı ve belki de bir şeyler hissetmişti fakat görevini tehlikeye atacak bir şey yapmayacaktı elbette. Kolunu çekip diğerlerine yetişti. Ziya'ya:
''Siz ne yaptınız? '' dedi. Hala yüzü kıpkırmızıydı.
''Müstahdem temiz. Mesleğe ilk girişinde 3 yıl adliyede çalışmış. Daha sonraki bütün çalışma hayatı Morg'ta geçmiş. Çocukları olmadığı için eşiyle geçimsizliği varmış. Sonunda kadın boşanmak istemiş. Haa, bu arada ne kadar önemli bilmiyorum ama odasındaki dolabında 15000 bin lira para bulunmuş. '' dedi.
''Çok önemli bu! Ay sonunda 15000 bin lira… Bir de nafaka ödediği düşünülürse... Bu ara kredi falan çekmiş mi ya da birisinden borç falan almış mı, araştırdınız mı? '' dedi Zehra.
''Tabii ki! Belirli bir para kaynağı yok. Üstelik belirgin bir maddi sıkıntısı da yokmuş. Babasından kalan bir evi varmış. Kira vermiyor. İki günde bir çalışıyor zaten. Morg'ta yemek çıkıyormuş, akşam yemeğini yedikten sonra gidiyormuş. Sadece yemeği beğenmediği zaman dışardan istiyormuş. Yani başka bir harcaması yok. ''
‘’Bahis oynadığını söylemişti sabah bekçi. ‘’
‘’Onu da sordum; haftada bir kez o da en küçük miktardan sürpriz oynuyormuş. ‘’ dedi Talat. ‘’Tamamen temiz bir adam. ‘’
''Para karşılığı kullanılmayı saymazsak tabii. '' dedi Zehra.
''Kullanıldığı kesin değil daha! '' dedi Talat.
''Öldürülmesinin başka bir sebebi olamaz. Cebindeki para da bunu destekliyor. Şimdi şu kayıp kızın evine gidelim. Adresi aldın mı Aykut? ''
''Evet, buraya çok yakın. '' İki sokak ötedeki eve geldiklerinde kapının önünde birkaç kadının toplanıp konuştuğunu gördüler. Aralarında çok yaşlı bir kadın heyecanla, biraz da bağırarak konuşuyordu. Gece çuvallı adamı gören kadın bu olmalıydı.
''Merhabalar! '' dedi Talat abartılı bir gülümsemeyle. Kadınlar gelen yabancıları süzmek için sohbetlerine ara verdiler.
''Ne oldu, geri döndü mü Oya? '' dedi sevimli görünmeye çalışarak Talat. Diğerlerine fırsat bırakmayan yaşlı teyze atladı:
''Nerede dönecek! Gitti O gitti! Kıydılar gencecik kadına! ''
''Ne gördün sen teyzem! ''
''İri kıyım bir adam sırtına attı gitti. ''
''Nasıl bir adamdı?''
''Başında siyah bir şapkası vardı. Zaten karanlıktı, yüzünü göremedim. '' Kalabalıktan genç bir kadın ayrılarak Zehra'ya yaklaştı.
''Mediha Teyzenin beş söylediğinden ikisi doğrudur. Hem çok yaşlandı artık hem de biraz abartmak, gördüklerini farklı anlatmak huyudur. ''
''Yani kadının bir çuvalla evden çıkartıldığı doğru olmayabilir mi diyorsunuz?''
''Hayır, o doğrudur ama adamı tarif ederken söylediklerine fazla itibar etmeyin! '' dedi.
''Sevgilisi var mı? '' Bu gibi durumlarda ilk şüphelenilen eş ya da sevgili olurdu her zaman.
‘’Mediha Teyze’nin mi? ‘’ dedi kadın. Zehra dayanamayarak güldü.
‘’Hayır, Oya’nın… ‘’
''Hayır yoktu, zaten daha önce gelen polisler her bilgiyi aldılar. '' Kadına teşekkür eden Zehra 1. kattaki eve girdi. Henüz polisler oradaydı. İki oda bir salondan ibaret daire genel olarak temizdi. Katil çok dikkatli olmalıydı. Ya hiçbir şeye dokunmamıştı ya da izlerini temizlemişti. Notu saymazsalar, şimdilik sadece bir kaçırılma vakası gibi duruyordu. Fakat Tülin’in öldürülmesi, katilin bunu tekrar yapmış olabileceğini gösteriyordu. Henüz kadını öldürmemiş de olabilirdi. Yatak odasında, kayıp kadının bir fotoğrafını gördüler. Omuzlarına inen kızıl kahve saçları düz, kahverengi gözleri ışıl ışıl gülen, hayat dolu, oldukça güzel bir kadındı. Kim bilir nasıl umutları, planları vardı gelecek hakkında. Makyaj masasının üzeri ıvır zıvırla doluydu. Zehra kendi kullandığı parfümün aynısını gördü. Birkaç çeşit daha parfüm vardı. Bakımlı bir kadın olmalıydı. Oradaki polis memurlarından birisine yaklaşarak kendini tanıttı:
‘’Olayla ilgili soruşturma yaptınız mı? ‘’ dedi.
‘’İşten bir arkadaşıyla çıkmış. Yolda ayrılmışlar. Arkadaşıyla konuştuk. Kadın; Oya’nın, ayrılırlarken gayet neşeli olduğunu, bir sorununun ya da bir belalısının olmadığını söyledi. Sevgilisi de yokmuş. Yaşlı kadın yanlış görmüş diyeceğim ama evde bulunan not da bir şaka değilse eğer, durum pek parlak görünmüyor. ‘’ dedi polis memuru. Zehra da kadının öldüğünü düşünüyordu. Notta Tülin’den bahsedilmesi her şeyi ortaya koyuyordu. Tülin ve Oya tanışmıyorlarsa, ortak tanıdıkları yoksa, katil hiç tanımadıkları birisi olabilirdi.
‘’Tülin’in öldüğünü bilen birisinin sevimsiz bir şakası olabilir. ‘’ dedi polis memuru.
‘’Haklısınız. Küçük de olsa, böyle bir olasılık da var. Evde kan ya da parmak izi var mı? ‘’ dedi. Memur kalemini cebine koyarken, evin tertemiz olduğunu, hiçbir iz bulamadıklarını söyledi. Sadece Oya’nın parmak izleri vardı. İçinde bir kırgınlıkla evden ayrıldı Zehra. Elbette herkes ölecekti ama bu şekilde öldürülmeyi kimse hak etmiyordu. Katili ne kadar çabuk bulurlarsa, o kadar az insan ölürdü. Bu işin bir seri katil olayına dönüştüğü belliydi. Arabaya binip bir süre ilerlediler.
''Nereye gidiyoruz? '' dedi Aykut. Zehra arkaya döndü:
''Saat 16.45. Ben Burçin'le konuşmaya okula gideceğim. Siz serbestsiniz, yalnız telefonlarınız açık olsun. Nereye bırakalım sizi? ''
''Bir bira içelim mi bir yerlerde? '' dedi Talat Ziya'ya. Talat başını salladı.
''Biz buralarda inelim o zaman. '' Onlar arabadan indikten sonra, Zehra ve Aykut bir süre konuşmadılar. İkisi de düşüncelere dalmışlardı. Sonra Aykut Zehra'ya baktı:
''Bir şey sormak istiyorum ama yanlış anlamazsan.'' dedi.
''Sor bakalım. '' dedi Zehra.
''Deniz’le Balım’ın ilişkisi yokmuş yani bu durumda. ‘’
''Evet. Kardeşinin evliliği için işe karışmış. ''
''Sence katil o olabilir mi? Yengesinin son anlarında üzülmesini kaldıramamış olabilir. ''
''Bilmiyorum ki Aykut. Altı yıldır bu masadayım. En olmaz dediklerimizin bile katil olabileceklerini gördüm. Tamam biraz şımarık ama kötü birisine de benzemiyor. Gene de aklımızın bir kenarında şüpheli olarak durmak zorunda. Çuvalı iri yarı birisinin taşıması da yabana atılır gibi değil. Deniz gayet iri yarı. Fakat şu da var ki; Tülin’i, yengesi yüzünden öldürdüyse, Oya’yı neden kaçırsın? ''
''Doğru söylüyorsun. Yaşlı kadın bazı şeyleri değiştiriyormuş. Oya hem kısa boylu hem hafif bir kadınmış. Boyu 158, kilosu 45-47 civarındaymış. Yani onu taşımak için iri yarı olmak gerekmiyor. Ben Deniz’den çok olumlu hisler aldım. Oya’nın telefon kayıtlarından bir şey çıkmazsa, onu suçlayacağımız bir şey kalmıyor gibi. ''
''Oya bir sigorta şirketinde çalışıyormuş. Yarın bizim çocuklar şirketle Deniz’in bir bağlantısının olup olmadığını araştıracaklar. Yine de yarın Oya’nın evinin, iş yerinin birkaç blok çevresinin birkaç günlük mobese kayıtlarını inceletelim. ‘’
‘’Aslında sormak istediğim; o yani Deniz… Sana asılıyor gibi. Bir şeyleri kapatmak için olabilir mi? ? ‘’ Zehra sıkıntıyla derin bir nefes alıp verdi.
‘’Şımarık bir adam. Haddini aştı. O kadar. ‘’ dedi.
''Çok yakıştığınızı söylemeden duramayacağım. '' Zehra ne kadar kendine hakim olmaya çalışsa da kızardı. Ondan etkilendiğini inkar edemezdi fakat bunun diğerleri tarafından anlaşılmasını istemiyordu.
‘’Bir cinayet soruşturmasındayız ve o da şüphelilerden birisi. Nerede bu okul? '' dedi konuyu değiştirmek için. Aykut dürüst, edepli, zararsız bir adamdı. Onu azarlamak istemiyordu.
''Geldik sayılır.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL