Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
UYUYAN GÜZEL
Cinayet Masasında çalışan Başkomiser Zehra kendine Prens diyen bir seri katili yakalamak için ekibiyle birlikte sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Prens'in öldürdüğü kadınlar Zehra'ya çok benzemektedir....
2. Bölüm

OSMAN

41 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Melahat hemen yan taraftaki ikinci odaya girdi. Odada iki masa vardı. Fakat sadece birisi doluydu. 40-45 yaşlarında hafif kır saçlı, gri tüvit ceketinin içine, siyah el örgüsü süveter giymiş bir adam bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu. Artık çalışıyor muydu, fal mı bakıyordu karar veremedi Zehra. Bilgisayarın içine düşecek gibiydi.
‘‘Osman ağabey, cinayet masasından geldiler. Seninle görüşmek istiyorlar. ’’ dedi Melahat. Adam onlara bakınca şaşkınlıkla sendeledi ve kızardı.
‘‘Benimle mi? Neden ki? ’’ dedi ayağa kalkarken. Düğmelerini ilikledi.
‘‘Merhaba! Komiser Zehra, polis memuru arkadaşım Aykut. ’’ dedi elini uzatan Zehra. Adam Zehra’nın eline değişik ve ilk kez gördüğü bir nesne gibi baktı. Sonra yavaşça elini uzattı ve tokalaştılar. Koltuğa otururken:
‘‘Yardımınız için teşekkürler Melahat hanım. ’’ dedi. Kadın omzunu silkerek odadan çıktı.
‘‘Ne içersiniz? ’’
‘‘Teşekkürler Osman Bey. Hiçbir şey istemeyiz. Birkaç soru sorup gideceğiz. Dün Tülin’i eve siz bırakmışsınız. ’’
‘‘Evet, ne oldu? Benden mi şüpheleniyorsunuz? Savcı bey söyledi eve götürmemi. İsterseniz sorabilirsiniz. ’’ dedi Osman ucuna iliştiği koltuğunda kalkacakmış gibi öne eğilerek.
‘’Söyledi zaten. Rahat olun Osman Bey; şüpheli değilsiniz. ‘’ Osman gözle görülür biçimde rahatlayıp arkasına yaslandı.
‘‘Tülin’in ruh hali nasıldı? Dikkatinizi çeken bir şey oldu mu? Bu yüzden sizinle konuşmak istedim. ’’ dedi Zehra.
‘‘Neşeli görünüyordu. Hatta fazla neşeli… ’’
‘‘Neden? ’’
‘‘Galiba birisiyle buluşacaktı. ’’ dedi sıkıntılı bir ifadeyle Osman.
‘‘Kiminle? ’’
‘‘Bilmiyorum. Bu konuları babasıyla konuşsanız daha iyi olur sanıyorum. ’’ dedi adam sakıncalı ve bahsetmemesi gereken bir şey olduğunu ima edercesine.
‘‘Savcı beyle konuştuk. Gerekirse yine konuşuruz. Siz ne biliyorsanız söyleyin. Herkesin kendi penceresi vardır ve olayları buradan görür. O yüzden herkesin fikrini dinlemek isterim. ’’
‘‘Yani dedikodu etmek istemiyorum. Ne de olsa bekar bir kızdı. ’’
‘‘Osman Bey, artık ortada dedikodu edecek birisi yok. Failinin bulunması gereken bir ceset var. Ne biliyorsanız anlatın lütfen! ’’ dedi Zehra otoriter bir tonla.
‘’Eğer bir daha itiraz ederse suratını dağıtmamak için kendimi zor tutacağım! ‘’ diye düşündü içinden. Duyguları yüzüne yansımış mıydı yoksa Osman ses tonundaki sabırsızlığı anlamış mıydı, belli değil, konuşmaya başladı.
‘‘Giderken arabada bir telefon geldi. Yarım saate kadar hazırlanamam, bir saat olsun, dedi. Gülümsedi. Kapatırken de; ben de dedi. Adam öperim falan dedi galiba. ’’
‘’Siz karşı taraftaki kişinin konuşmasını duydunuz mu? ‘’
‘’Hayır. ‘’
‘‘Tülin Hanımın erkek arkadaşı mı vardı? ’’
‘‘O hayta var bildiğim. Ama babası hiç istemiyordu onunla görüşmesini. ’’
‘‘Neden? Kim o hayta dediğiniz? ’’ dedi Zehra cebinden not defterini çıkartırken.
‘‘Okuldan öğretmen arkadaşı. Ama çapkın, yaramaz herifin tekiydi! ’’
‘‘Neden böyle söylediniz? Ne yaramazlığını gördünüz? ’’
‘‘Ne görmedim ki! Bir kere buraya gelmişlerdi birlikte. İşte bilirsiniz öylelerini, aptalca bir neşeleri vardır, şımarıktırlar. Gözü devamlı kadınlardaydı. Hatta kalemdeki kızlardan birisine asılmış, Tülin Hanım da bunu duymuştu. Bir sürü kavga etmişler, ayrılmışlar. Tamamen bıraktı sanmıştım ama gene barışmışlar. ’’
‘’Siz nerden biliyorsunuz kavga ettiklerini? ‘’
‘’Kalemdeki kız söyledi. ‘’
‘’Adı ne? ’’
‘’Kimin? ’’
‘’Asıldığı kızın… ‘’
‘’Balım. ‘’
‘’Adama yüz vermiş miydi? ‘’
‘’Yani bu sorduğunuz sorunun cinayetle ilgisi var mı, kadınsı bir meraktan mı sordunuz? ‘’ Zehra adama ifadesiz bir yüzle baktı. Ama şaşırmıştı. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyordu. Sorgulanmak istemeyen yüzlerce kişiyle karşılaşmıştı. Genelde insanlar, suçsuz oldukları zaman, bunu dünyanın da bildiğini düşünür ve sorgulanmayı onurlarına bir saldırı olarak görür, sıkça problem yaratırlardı. Fakat Osman, adeta Zehra’yı yargılıyordu. Özel hayatında altında kalmayacağı bu saldırıya, iş hayatında tepkisiz kalmayı tercih etti.
‘’Yüz vermiş mi? ‘’ dedi tekrar.
‘’Vermedim diyor ama bence vermiştir. ‘’
‘’Neden? ‘’
‘’Balım’ı görürseniz anlarsınız nedenini. ‘’
‘’Ben sizin düşüncenizi öğrenmek istiyorum. ‘’
‘’Balım çok güzel bir kadın. Öyle afili tipler erkeksiz duramaz. Bilirsiniz; isterik olurlar. ‘’
‘’Yani bu tamamen sizin yorumunuz; aralarında bir ilişki olduğuna dair bir bilginiz yok. ‘’ Osman derin bir nefes alıp itiraz edecek gibiyken vazgeçti, alnı sıkıntıyla kırıştı.
‘’Yok. Kendisini rahatsız ettiğini söylediğini duydum. ‘’
‘‘Peki Tülin’le barıştığını nereden biliyorsunuz? ’’
‘‘Yani başka kiminle buluşacak ki? Odur. ’’ dedi adam.
‘’Bir tahmin daha. ‘’ dedi Zehra. Osman şaşkınlıkla baktı.
‘’O zaman arabadayken konuştuğu kişinin kim olduğunu bilmiyorsunuz. ‘’ Adam omzunu silkti.
‘’Tülin size göre bahsettiğiniz isterik kadınlardan mıydı? ‘’ Osman bir an durakladı.
‘’Tülin Hanım bakımlıydı ama öyle Balım kadar çarpıcı bir güzelliğe sahip değildi. Ama çekiciydi. ‘’
‘’Peşinde başka erkekler var mıydı? ‘’ Osman şaşırarak Zehra’ya baktı.
‘’Hiç denk gelmedim. Şimdi siz deyince düşündüm de; aslında olmaması pek normal değil ama başka bir erkekle görmedim onu hiç. ’’ dedi.
‘’Neden normal değil? ‘’
‘’Onda bir zarafet vardı. Hareketleriyle falan çok çekici bir kadındı. ‘’ dedi Osman. ‘’ Yanlış anlamayın; bir yeğenimiz sayılırdı. Bizde yanlış olmaz. ‘’
‘’Eve kaçta bıraktınız? ‘’
‘‘16.00 sıralarında. ’’
‘‘Hemen geri mi döndünüz? ’’
‘‘Evet, mesai devam ediyordu ve bir yığın dosyam vardı. Evine bırakıp geri döndüm. Zaten savcı bey çıkarken; eve bırak, hemen dön, sağda solda postacı gibi dolanma, demişti. ’’ Aykut dayanamayıp güldü. Osman ters bir şekilde ona baktı.
‘’Siz ayrılmadan eve girdi mi? Eve girip kapıyı kapattığını gördünüz mü? ‘’ dedi Zehra. Osman bir an durakladı. Sonra bariz bir şekilde kızardı.
‘’Ne oldu? ‘’ dedi Zehra.
‘’Ben… Ben.. ‘’ Önüne baktı. ‘’Ben içeriye girmesini… ‘’ Adam kıpkırmızı olmuştu ve başını masaya doğru eğmişti. Zehra ayağa kalkıp yanına gitti.
‘’İyi misiniz, ne oldu? ‘’ dedi. Osman birden başını kaldırdı.
‘’Sebze falan almıştı. Alışveriş çantalarını eve taşıdım. Bana kahve teklif etti ama kabul etmedim. İçeriye girseydim, belki onu kurtarabilirdim. ‘’ dedi. Suçluluk hissi normaldi. Tülin’i en son gören oydu ve belki de katil genç kadını evde bekliyordu. Zehra elini adamın omzuna koydu. Osman bir an onun eline bakıp irkildi ama sonrasında tekrar önüne baktı.
‘’Adliyeye döndüğünüzde mesaiyi erken terk eden birisi var mıydı? ‘’ dedi Zehra tekrar yerine otururken.
‘’Bunu nerden bilebilirim ki? Adliye binası çok büyük. ‘’
‘’Siz girerken birisi çıkıyordur ve karşılaşırsınız, o zaman haberiniz olur. ‘’ dedi Zehra not defterine bir şeyler karalarken.
‘’Haklısınız. Sadece kapı nöbetçisi vardı. O da Naci Savcının beni sorduğunu söyledi. ‘’
‘’Niçin sormuş? ‘’
‘’Niçin soracak; ayak işlerini yaptıracak. ‘’ dedi sinirli bir tavırla Osman. Zehra ayağa kalktı. Tam teşekkür edip çıkıyordu ki, masanın üzerindeki bahis kuponunu gördü.
‘‘Bahis mi oynuyorsunuz? ’’ dedi. Adam gülümsedi.
‘‘İşte, aradasırada. Bir umut. ’’
‘‘Hiç kazandınız mı? ’’
‘‘Nerede bende o şans! En fazla 400 lira. ’’
‘‘O da iyiymiş. Ben bir yıldır oynuyorum, hiç kazanmadım. ’’ dedi Zehra. Osman gülümsedi. Ve ilgiyle baktı:
‘‘Kadınlar bahis oynamayı pek tercih etmezler aslında. Yani bayiide bazen görüyorum ama genelde çirkin tipler… Sizin gibisini hiç görmedim. ’’ dedi terbiyeli bir gülümsemeyle. O sırada Zehra’nın telefonu çaldı. Ekranda baş komiserin numarasını gören Zehra kaşlarını kaldırdı.
‘‘Morg müstahdemi ölü olarak bulunmuş. Başından vurulup Kuyu Köy uçurumuna atılmış. Köylüler bulmuş yarım saat önce. ’’ dedi adam.
‘’Nedense hiç şaşırmadım. ‘’ diyen Zehra telefonu kapattı.
‘‘Morgta hiç tanıdığınız var mı Osman Bey? Bahis oynayan birisini tanıyor musunuz? ’’ dedi. Osman düşünürken burnunu kaşıdı.
‘’Epeydir gitmiyorum morga. Nereden baksan 1 yıl olmuştur. Ama iddia oynayan kimseyi tanımıyorum. Neden sordunuz? Önemli bir şeyse, yarın gidip bakarım tanıdık var mı diye. Tüyo mu lazımdı? ’’ dedi. İster istemez gülen genç kadın:
‘‘Önemli bir şey değil. Yardımlarınız için teşekkür ederiz. ’’ dedi. Katil müstahdemi kullanmıştı. Konuşmaması için de öldürmüştü. Artık bu açıktı. Ama neden cesedi çalmıştı? Zehra katilin ya Savcı Üstün’e kin duyduğu için bunu yaptığını ya da Tülin’e karşı saplantılı hisleri olduğunu düşündü. Bir ceset başka ne işe yarardı ki? Üzerinde DNA kaldı diye çalmış olacaklarını zannetmiyordu çünkü Olay Yeri İnceleme Ekipleri zaten olabilecek her yerden örnek almışlardı. İnceleme raporunda, tırnaklarından da örnek alındığı yazıyordu. DNA varsa, ortaya çıkardı zaten. İnceleme yapıldıktan sonra cesedin çalınması, bazı olasılıkları ortadan kaldırsa da, otopsi yapılmaması çok kötü olmuştu. Tecavüz gerçekleşmiş bile olabilirdi. Ceset bulunduğunda çıplak değildi ama yine de otopsi yapılmadan net bir şey söylemek mümkün değildi. Zehra telefonunu çıkartarak Ziya’yı aradı.
‘‘Ziya, müstahdemin telefon kayıtları için de savcı beyden izin al. 12.00’de Martı kafede olun. Bu arada; müstahdemin cesedi bulunmuş. ’’ dedi. Sonra bir an durdu, alnı kırıştı.
‘’Morgtaki müstahdemin… Hani bugün ortadan kaybolan var ya! ‘’ dedi ve telefonu kapattı. Başını iki yana sallayarak Aykut’a baktı:
‘’Hangi müstahdemin diye soruyor adam ya! ‘’ dedi. Aykut bir kahkaha attı.
‘’Onun karnı acıkmıştır. Kafası çalışmaz yemekten önce. ‘’
‘’Önce Balım’ın ifadesini alalım. Sonra da cinayet mahalline gidelim. ‘’ dedi. Osman’ın tarif ettiği odaya giderken Aykut:
‘’Bu Osman’dan hiç hoşlanmadım. Dedikoducu, ahlaksız bir herif! Katil oysa hiç şaşırmam. Hatta kızı eve bırakırken öldürüp geri dönmüştür. ‘’ dedi. Zehra gülümsedi.
‘’Balım hakkındaki konuşmaları son derece seviyesizdi. Tülin’i de epey övdü. Seni de çok güzel bulduğu belliydi. ‘’
‘’Bunu da nereden çıkarttın? ‘’ dedi Zehra sıkıntıyla. Kadınlığıyla ilgili övgülerden hoşlanmazdı.
‘’Sizin gibisini hiç görmedim, dedi. ‘’
‘’Onu kibar görünmek için söyledi.‘’ Aykut şaşkınlıkla karşısındaki kadına baktı. Zehra duru, beyaz teniyle hemen dikkat çeken bir kadındı. Pürüzsüz bir teni vardı. Kocaman, badem şeklinde ela gözleri yüzünün en dikkat çekici yeriydi. Düzgün burnu, küçük dudakları, gür kumral saçları ve 1.74 boyuyla girdiği her ortamda çok dikkat çekiyordu. Spor giyinmesine rağmen makyajı çok severdi. Çoğu zaman ekiptekiler ona yönelen bakışlar yüzünden rahatsız oluyorlardı. Zehra hem şık giyinirdi hem de ne giyse onun üzerinde dikkat çekerdi. Kısacası alımlı ve gösterişli bir kadındı. Fakat kendisi bunun farkında değilmiş gibi davranıyordu. Belki de gerçekten farkında değildi. Aykut onun arkasından, Balım’ın çalıştığı odaya girdi.
***
DİĞER TARAFTA TALAT okul müdürünün odasında oturmuş çay içiyordu. Müdür Talat’a, Tülin’in sık görüştüğü öğretmen arkadaşlarını kendi odasında sorgulamasını teklif etmişti. Kapı açıldı. 20li yaşlarının ortalarında sarışın, kıvırcık saçlı, kısa boylu bir kadın odaya girdi. Vücuduna yapışan yeşil tonlarında, uzun, kareli bir elbise ve kısa siyah bir ceket giyiyordu. Ağlamış gibiydi. Ürkek yeşil gözleriyle Talat'a bir bakış atmış, sonra elindeki buruşuk mendile odaklanmıştı.
‘‘Otursana. ’’ dedi Talat son derece lakayt bir tavırla. Müdürün koltuğunda oturuyordu ve iki yana açtığı bacakları, şapşal gülümsemesiyle birleşince, oldukça itici bir görüntü oluşturuyordu.
‘‘Müdür bey beni sorgulayacağınızı söyledi. Şeyyy, Tülin hakkında.’’
‘‘Sorgu değil de, küçük bir sohbet diyelim. Tülin’in en samimi arkadaşı sizmişsiniz. ’’ dedi Talat sırıtarak. Bir cinayet soruşturması için hiç uygun bir ruh halinde değildi. Onun zaafı da kadınlardı. Kadınlarla flört etmeden konuşmak adamın doğasına aykırıydı.
‘‘Evet. Ben şey, çok üzgünüm. Hala inanamıyorum. ’’ Önce bacak bacak üstüne attı. Sonra ne düşündüyse hızlıca bacaklarını indirdi. Talat’a bakmıyordu. Gözleri önündeki sehpanın üzerindeki çiçeğe sabitlenmişti.
''Onu en son ne zaman görmüştünüz? '' dedi Talat.
''Dün… Ders aralarında… Öğretmenler odasında… Öğle yemeğini de okulun karşısındaki lokantada birlikte yemiştik. '' dedi burnunu çekerek kadın. Gözleri kızarmıştı.
''Nasıl görünüyordu? ''
''İyi; kırmızı bir kazak ve siyah etek giymişti. ''
''O şekilde değil; moral olarak... ''
''Çok neşeliydi. '' dedi kadın ağlamaya başlayarak. ‘’Her zamanki gibi. ‘’
‘‘Tülin hanımın sevgilisi var mıydı? ’’ dedi Talat neden neşeli olduğunu sormadan.
‘‘Bunu neden soruyorsunuz? Yoksa onun yaptığını mı düşünüyorsunuz? ’’ Kadın şimdi gözlerinin içine dikkatlice bakıyordu. Ağlamayı bırakmıştı.
‘‘Neden olmasın? Bu da bir seçenek değil mi? ’’ dedi Talat kendince çapkın bulduğu bir gülümsemeyle. Nerede olduğunu unutuvermişti. Müdürün, arkadaşlığı çok uzun yıllara dayanan zavallı, yorgun, yaşlı koltuğuna acımadan, olabildiğince gerildi arkaya doğru. Altındaki biçare koltuk sızlanarak çatırdadı. Biraz daha zorlasa kırılacaktı.
‘‘Kesinlikle olamaz. O katil olamaz. Hiç olamaz! Katil olamaz. ’’ diye adeta feveran etti genç kadın tekrar tekrar, artık iyice incelmiş kağıt mendile bakarak. Cinayetin sırrı o peçetede saklıymış gibi sıkı sıkıya elinde tutuyordu. Talat bilmiş bilmiş gülümseyip öne doğru eğildi. Üzerindeki adamın bir arkaya bir öne değişen iri kıyım formundan iyice ezilen koltuk bir daha gıcırdadı.
‘‘Katillerin belirli bir tipi olsaydı keşke! Kolayca toparlardık hepsini. ’’ Genç kadın gülümsemedi. Aksine; adamdan ve söylediği şeyden hoşlanmamış gibi dudaklarını büzdü.
‘‘Adınız neydi? ’’
‘‘Aygül. ’’
‘‘Tülin Hanımın sevgilisi kimdi Aygül? ’’
‘‘Şey, o da bu okulda öğretmen. Fakat bunu söyledim diye onu tutuklamayacaksınız, değil mi? ’’ dedi ürkek bir tavırla.
‘’Neyi söylediniz diye? ‘’ dedi Talat öne doğru iyice eğilerek. Kadının savunmacı tavrı sonunda dikkatini çekmişti. Ona yaklaşırsa, ağzından bir şeyler alabilecekmiş gibi düşünerek psikolojik baskı uyguluyordu.
‘’Onlar pek anlaşamazlardı. Ama bu bir şeyi kanıtlamaz tabii. ‘’ dedi Aygül. Hafifçe kızarmıştı.
‘‘Sadece sorgulanacak. Eğer suçluysa tutuklarız. Suç işlemediyse bizden korkmasına sebep yok. Peki… Kavga ederler miydi? ’’ Kadın sıkıntılı bir şekilde oturduğu koltukta kıpırdandı:
‘‘Bakın, bu bir şeyi kanıtlamaz. Aslına bakarsanız sık sık kavga ediyorlardı. Bilmiyorum; Tülin biraz kıskanç bir tipti. Burçin de yakışıklı adamdır. Kadınlar peşinde koşar her zaman. ’’
‘‘Burçin kim? ’’
‘‘O işte. Tülin’in sevgilisi. ’’
‘’Yani kıskançlık yüzünden mi kavga ediyorlardı? ‘’
‘’Evet. ‘’
‘‘Dün kavga ettiler mi peki? Dikkatinizi çeken bir şey oldu mu? ’’
‘‘Hayır, tam aksine çok neşeliydiler.’’
‘‘Neden?’’ Aygül küçümser gibi dudağını büzerek az önceki haline tamamen ters bir ironiyle:
‘‘Tanışma yıldönümleri miymiş, neymiş! ’’ dedi.
‘’Anlaşılan bu sizin pek hoşunuza gitmemiş.’’ dedi Talat. Aygül hışımla ayağa kalktı. Gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu. Üzüntüsü de tedirginliği de uçup gitmiş gibiydi.
‘’Ne demek istiyorsunuz? Neden hoşuma gitmeyecekmiş? Böyle günleri saçma buluyorum o kadar. Diğer günlerde kavga edip tek bir günde iyi olmak bana pek gerçekçi gelmiyor. Siz ne demeye çalışıyorsunuz? Eğer sorularınız bittiyse ben gidiyorum. Zaten dersimin yarısını harcadınız. ’’
‘’Sakin ol güzelim, sadece soru sordum. Bu benim işim. ‘’
‘’Gidebilir miyim? ‘’
‘’Şimdilik gidebilirsin. Gerek olursa tekrar çağırtırım. Şimdi Burçin’i yollayın bana.’’ Aygül tam kapıdan çıkıyordu ki:
‘’Aygül hanım, evli misin? ’’ dedi Talat.
‘’Hayır, neden sordunuz? ’’
‘’Önemli değil. ’’ Aygül bir şey söyleyecekmiş gibi durdu. Sonra dudaklarını büzüp kıvırcık bir saç tomarını kulağının arkasına sıkıştırarak kapıdan çıktı. Kadın Talat’tan hoşlanmadığını gayet güzel belli etmişti.
‘’Şıllık! ‘’ dedi kendi kendine adam. ‘’ Güzel değil ama iş görür. Belli ki sevgilisi yok ve o ikisinin aşkını kıskanıyor! ‘’ Not defterine bu fikrini yazarken sırıtıyordu.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL