Cinayet Masasında çalışan Başkomiser Zehra kendine Prens diyen bir seri katili yakalamak için ekibiyle birlikte sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Prens'in öldürdüğü kadınlar Zehra'ya çok benzemektedir....
''Talat birden ellerini birbirine çarparak ayağa kalktı: ''Sevgilin mi? Seni aldatıyor muymuş? İnanmıyorum yaa! Senin gibi birisini bulmuş, daha ne istiyormuş!'' Zehra şaşkınlıkla Talat'a baktı. Gördüğü dişi sineğe kur yapan, erkeklerin çok eşliliğine inanan bir adam mı bu cümleleri kuruyordu? Üstelik; '' Senin gibi birisi '' derken beğenisini de açıkça ortaya koyuyordu. İyi geçinemedikleri için, Talat'ın kendisini beğendiğini, rüyasında görse inanmazdı. Yan masalardan, Talat’ın dediklerini duyan birkaç kişi acıyarak Zehra'ya baktı. ''Ses tonunu ayarlasana be adam! Herkes bize bakıyor. Adamı tanımıyorum bile! Bir saat önce fotoğrafını görmüştüm. Balım'ın erkek arkadaşı bu. '' dedi. Talat çıkışından utanarak yerine otururken: ‘’Balım da kim? ‘’ dedi. ‘’Of of of, sen hiç görme Balım’ı! ‘’ dedi Aykut sırıtarak. ‘’Lütfen ciddiyet! ‘’ dedi Zehra. Aykut başını uzatıp ekrandaki fotoğrafa baktı. ‘’Vay anasını! Ne kadar yakışıklı bir adam! ‘’ dedi. ''Balım bu adamla sevgili olduğunu söyledi ama gösterdiği fotoğraf eskiydi. Eğer bu konuda yalan söylediyse, sakladığı bir şeyler var demektir. '' ''Ne yapacağız peki? '' ''Onu bana bırak. Mesajlar ve görüşmeler için adamı sorgularken ağzından laf alırım. Bu arada üç kez mesajlaştıklarını söylemiştin. '' dedi Zehra. ''Ah! Unutuyordum; ölmeden yirmi dakika falan önce bir mesajlaşmaları daha var. '' Zehra merakla Ziya’nın uzattığı kağıdı alıp baktı.
DENİZ: ''Sana bunu yapmamanı söylemiştim. Amacın neydi? Şimdi sonuçlarına katlanacaksın. Neredesin, söyle hemen geliyorum. '' TÜLİN: ''Bilmediğin şeyler var. Eve girmek üzereyim ama bugün vaktim yok. Burçin'le çıkacağız. Yarın anlatırım. '' ''Bu da ne demek şimdi? '' dedi Ziya. ''Bu demek ki; katilimiz bu herif! '' dedi Aykut. ''Acele etmeyin. ‘’ dedi Zehra. ‘’Cinayet mahalline, oradan da Burçin'le görüşmeye gidecektim ama önce bu adamla konuşmak şart oldu. '' dedi Zehra. Garsona eliyle hesabı getirmesini işaret etti. Masanın üzerine para bırakırken: ‘’Ben elimi yıkarken siz hesabı ödersiniz. ‘’ dedi. Zehra elini, ağzını yıkayıp aynada kendisine baktı. Sabah topuz yaptığı yarı ıslak saçları kurumuştu. Dağılan saçlarını açıp taradı. Temiz saçları dalgalar halinde omuzlarından aşağıya aktı. Göz kalemini ve rujunu tazeledi. Kafeden çıktığında ekibinin kapının önünde kendisini beklediğini gördü. ''Biz Aykut'la bu adamın işyerine gidelim. Talat siz de gidip müstahdemi araştırın bakalım. Kimlerle arası iyiymiş, arkadaşları kimlermiş? Nerelere takılırmış? Nöbet değişikliği yaptığı arkadaşlarını, ha bir de güvenlik kamerasının başındaki görevliyi de araştırın. Belki de, cd yi kendi çıkarttı ve suçu müstahdemin üzerine atmaya çalıştı. Ayrıca eski eşiyle de görüşün. Başkasıyla evlendiyse, eşinin evde olmadığı bir saatte gidin, sorun yaşamasın. '' '' İyi de, müstahdem katil olsa ölmezdi ki. '' dedi Talat. ''Cinayeti birlikte işlemiş olabilirler. İş tehlikeye girince bir katilin diğerini öldürdüğü görülmemiş bir şey değil. Ayrıca katil değilse bile kullanıldığı kesin. Kullanıldıysa da, yakın çevresinden birisi tarafından olabilir. Bugün bir bilgi akışı daha yaparız. '' dedi Zehra. ''Aykut, sen de Deniz’in internetten adresini al.'' dedi. Aykut bulduğu adrese doğru arabayı sürerken Zehra Balım'ı düşünüyordu. Tülin, Balım, Burçin ve Deniz arasında bir şeyler döndüğü ortadaydı ama cinayete gidecek kadar büyük bir şey var mıydı, öğrenmesi gereken buydu. Telefonunu çıkartıp adamın adını yazdı. Gülümseyen başka bir fotoğrafı çıktı. Balım'la olan fotoğrafında da adamı yakışıklı bulmuştu ama burada çok daha çekici görünüyordu. Sanki bir farklılık var gibiydi ama ne olduğunu bulamadı. Oldukça esmer teni, simsiyah saç ve gözleriyle dikkat çekici bir adamdı. Hakkındaki bilgileri okumaya başladı. İnşaat mühendisiydi. Üç yıllık bir Holdingin başındaydı. İnşaat, tekstil, yiyecek, yapı malzemeleri ve mobilya sektörlerinde geniş bir skalada çalışıyorlardı. Ailesinin durumu da iyiydi ama Deniz son yıllarda ciddi anlamda zenginleşmişti. Okulu bitirip doktora yapmıştı. İyi ama nasıl bu kadar kısa bir zamanda bu kadar zengin olmuştu? Ailesi oldukça varlıklıydı ama o sermayeyle bu duruma gelmesi de ya çok büyük bir başarıydı ya da altında başka bir şeyler olmalıydı. Yoksa yasa dışı bir işle mi uğraşıyordu? Adamın hayatı hakkında çok ayrıntılı bir bilgi yoktu. Diğer fotoğraflarına baktı. Beyaz gömlekli bir fotoğrafında yine gülümsüyordu. Elinde bir şarap kadehiyle yanındaki birisine baktığı belliydi. Acaba kime bakıyor diye düşündü Zehra. 37 yaşında bekar erkeklere çok da rastlanmıyordu. Acaba neden evlenmemişti bu yaşına kadar? ''Geldik.'' dedi Aykut arabayı park ederken. Zehra daldığı düşüncelerden sıyrılıp önünde durdukları binaya baktı. Kübik bir binaydı. Uçuk mavi, uçuk sarı ve beyaz Amerikan Siding ile kaplanmıştı. Hemen yakınındaki zevksiz binaların arasında hemen dikkat çekiyordu. ''Adam inşaat mühendisiydi değil mi? Bu binayı kendisi yapmışsa, adamın kısa sürede işlerini nasıl bu kadar büyüttüğü anlaşılabilir. '' dedi Zehra. Binanın her yerinden zarafet akıyordu. Danışmadaki görevliye Deniz’le özel bir konu hakkında görüşmek istediğini ve adını söyledi. Polis olduklarını söylemek istememişti. Beş dakika sonra sarışın, orta yaşlı, güler yüzlü bir kadın yanlarına geldi. ''Merhaba!'' diyerek elini uzattı. Tokalaştılar. Kadın bekleme bölümündeki deri koltukları işaret etti. Anlaşılan Deniz Beye ulaşmak biraz zor olacaktı. ''Ben Deniz Beyin asistanı Sema. Tahmin edersiniz ki; Deniz Bey çok yoğun. Bana konu hakkında bilgi verirseniz, belki işinizi daha kısa zamanda halledebiliriz. '' dedi. Zehra gülümseyerek bu kibar kadına baktı: ''Danışmaya söylememeyi tercih ettim. Cinayet Bürosu Amirliğinden Komiser Zehra ve memur arkadaşım Aykut. Bir konuda Deniz Beyin bilgisini almamız gerekiyor. Hemen almamız gerekiyor daha doğrusu. Bize yardımcı olabilirsiniz sanırım. '' Sema Hanımın yüzündeki gülümseme aniden silindi ve şaşkın bir ifadeyle bir saniye ne diyeceğini bilemedi. ''Bana bir dakika izin verir misiniz? '' dedi elindeki telefonu göstererek. Zehra konuşmadan, eliyle onaylar gibi bir işaret yaptı. Kadın biraz ilerleyerek bir görüşme yaptı. Çok kısa süren görüşmenin ardından tekrar gülümseyen ifadesine kavuşmuştu. ''Buyurun, Deniz Bey sizi bekliyor. '' dedi. Birlikte asansöre bindiler. Oldukça geniş asansörün için yumuşacık vizon rengi bir halıyla kaplıydı. ''Binayı Deniz Bey mi yaptı? '' dedi Zehra. ''Evet.'' ''Gerçekten muhteşem!'' ''Yapı işlerinden anlıyorsunuz o zaman. '' dedi Sema merakla. ''Bu binayı takdir etmek için anlamak lazım değil.'' dedi Zehra gülümseyerek. Aslında mimarlık mezunuydu ama bunu söyleme gereği duymamıştı. Aykut şaşırarak baktı niye söylemedin der gibi ama Zehra onunla göz göze gelmedi. Bunu ne zaman birisine söylese; şaşırıp neden işini yapmadığını sorması ve gerçeğin Zehra’nın kalbini acıtması, artık bu konuya değinmekten kaçınmasına yol açmıştı. Asansör durunca önlerinden yürüyen Sema'nın peşine takıldılar. Binanın dışı gibi, içi de çok güzeldi. Avangard bir stil ve pastel renkler hakimdi. Sema bir kapının önünde durdu. ''Buyurun! '' dedi. Aykut kapıyı açıp önden girdi. Zehra, ilk anda Aykut önünde olduğu için adamı göremedi. Gördüğü zaman, adamın önündeki dosyalara bir şeyler karaladığını fark etti. Anlaşılan Aykut'a oturmalarını işaret etmişti ki; Aykut masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. Zehra da diğerine oturdu. Adam bir dakika kadar yazmaya devam etti. Kendince sakin görünmeye ya da onları bekleterek ezmeye, suçlamalarını önlemeye çalışıyordu belki de. Belki de, gerçekten acil bir işi vardı. Bu gibi durumlara alışık olan Zehra bekledi. Neyse ki adam uzatmadan kalemini bırakıp Aykut'a baktı. ''Hoş geldiniz! '' dedi. Sonra bakışlarını Zehra'ya çevirdi. O anda yüzü birden değişti. Aykut da, Zehra da bu hızlı değişimi fark etmişlerdi. Hemen doğrulup elini uzattı. ''Hoş geldiniz! Ben Deniz! Siz, sizi görünce şaşırdım açıkçası. Asistanım cinayet masasından geldiğinizi söylemişti. '' dedi. ''Evet, ben komiser Zehra, arkadaşım da Polis Memuru Aykut. '' Adam bir kahkaha attı. ‘’Komik olan nedir? ‘’ dedi Zehra sakin bir sesle arkasına dayanarak. ''Kabalık olarak almayın ama buna inanmak çok zor! '' dedi adam. Ayağa kalkınca Zehra onun en az 1-90 boyunda olduğunu tahmin etti. Uçuk mavi, uzun kollu bir gömlek ve krem rengi keten pantolon giyiyordu. Kravat takmamıştı. Kapıyı açıp: ''Sema Hanım bakar mısınız lütfen! '' dedi. Zehra sekreteri telefondan çağırmayıp kapıya gitmesinin sebebini düşündü bir an. Tekrar gelip yerine otururken devamlı Zehra'ya bakıyordu. Aykut odada yokmuş gibi davranıyordu. Fotoğraflarından çok daha yakışıklı ve çekici bir adamdı. Buna rağmen, Zehra onun hareketlerinden huylanmıştı. Sema içeriye girip patronuna baktı. ''Misafirlerimize özel şarabımdan getirebilir misiniz? '' dedi. Sema bir an şaşırdı. Zehra: ''Deniz Bey, görev sırasında içki içmiyoruz. Ayrıca gerek yok. Biraz konuşmamız lazım sadece.'' dedi. Deniz başıyla Sema'ya bir işaret yaptı. Sema kapıyı yavaşça kapattı. ''Bana biraz izin verir misiniz? Şu an bir şoktayım. Sizi devamlı görüyorum; polis olduğunuzu mümkün değil tahmin edemezdim. '' dedi masaya dirseklerini dayayıp ellerini birbirine kenetleyerek. Bütün vücuduyla öne doğru eğilmişti. ''Nasıl, nerede görüyorsunuz? '' Zehra adamın samimi tavırlarından rahatsız olmuştu. Aykut'un bakışlarının ikisi arasında gidip geldiğinin farkındaydı. Böyle çapkın zamparalara alışkındı ama bu adamın diğerlerinden farkı; olağanüstü çekiciliğiydi. ''Tepe'deki Koru'da sık sık yürüyorsunuz. ‘’ deyip bekledi. Zehra konuşmadı. ‘’Doğru muyum? ‘’ dedi adam. ‘’Olabilir. ‘’ dedi Zehra. Gerçekten de koru onun en sevdiği yerlerden birisiydi. Sık sık orada yürür, koşar, piknik yapar ve Piştov’u gezdirirdi. ‘’Hatta birkaç kez size laf attım ama kulaklıktan dolayı duymadınız. '' dedi muhteşem bir şekilde gülümseyerek. Zehra kıpkırmızı olduğunu, kulaklarına kadar bütün başının, hatta boynunun yandığını utançla hissetti. Beyaz tenli olduğu için, kızardığı zaman karşısındakinin gözünden kaçması imkansızdı. Durumu kurtarmak için: ''Laf mı attınız? Bir de bunu sırıtarak mı söylüyorsunuz? Şu an çok sinirlendim. Sizin yerinize ben utandım. Durumunuz tacizde bulunmanızı engellemiyor anlaşılan! Bize gelen tacizciler genel olarak eğitimsizlerin arasından çıkıyor oysa. Doğrusu beni çok şaşırttınız! '' dedi. Genç adam başını arkaya atarak bir kahkaha attı. İşin sinir bozucu yanı; Aykut da adama katılmıştı. Zehra sinirle arkadaşına bakıp kafasını salladı. ''Biliyor musunuz; o kadar güzelsiniz ki; sizden başka kimse beni size laf attığım için suçlayamaz. '' dedi genç adam gülmeye devam ederek. Öksüren Zehra: ''Rica ederim! Buraya bir cinayet soruşturması için geldik. '' dedi. O sırada kapı tıklatıldı ve Sema yanında bir garsonla içeriye girdi. Garson üçünün önüne de açık sarı bir şarap ya da şampanyayla dolu kristal kadehlerden bırakıp çıktı. ''Lütfen için! Bir kadeh sizi sarhoş etmez. Gazoz gibi bir şey diyebilirim. Alkol oranı çok düşük.'' dedi Deniz. Zehra'nın elleri titriyordu ve yüzünün kızarıklığı hala geçmemişti. Bu ruh durumuyla duygularını bastıramamaktan korktu. Kendisi de ne yaptığına inanamayarak kadehi alıp büyük bir yudum içti. ''Sanırım bir kadehten sarhoş olmayız. '' dedi Aykut'a. Aykut dünden hazırmış gibi kadehi başına dikti. Gerçekten de çok lezzetli bir şampanyaydı. İçinden Baş komiserin bunu duymamasını diledi. ''Tülin'i nerden tanıyorsunuz Deniz Bey? '' dedi birden Zehra. ''Tülin mi? '' dedi Deniz alnını kırıştırarak. Ya çok iyi oyuncuydu ya da gerçekten o an idrak edememişti. Güzel siyah gözlerinde meraklı bir ifade vardı ve çok gerçek görünüyordu. ''Tülin YILDIRIM. Matematik öğretmeni. '' Deniz'in yüzü birden sıkıntıyla değişti. Bu Aykut'un da gözünden kaçmamıştı. Zehra'yla bakıştılar. Zehra kadehini sehpaya bırakıp adama baktı. Biraz rahatlamış, üstünlük kazandığını hissetmişti. ''Bu özel bir konu. ‘’ dedi adam. ‘’Siz cinayet masasından geldiğinizi söylemiştiniz. Yoksa... Yoksa adamı öldürdü mü? '' ''Hangi adamı?'', ''Burçin'i… Sevgilisini…'' ''Onunla tanıştınız mı? '' dedi Zehra ilgiyle. ‘’ Bakalım adam Balım’dan bahsedecek miydi? ‘’ ''Çok değil, birkaç kez gördüm. '' dedi. Az önceki neşeli ve abartılı havası değişmişti. Şimdi bariz şekilde sıkıntılı görünüyordu. ‘’Anlatabilir misiniz? ‘’ ‘’Bakın bu özel bir konu. ‘’ ''Dün akşam saatlerinde Tülin öldürüldü. '' dedi Zehra. Deniz şaşkınlıkla yerinden fırladı: ''Neee! İnanmıyorum! Hatta, birazdan arayacaktım, görüşecektik. Nasıl, kim öldürmüş? '' ‘’Bunu araştırıyoruz. ‘’ ‘’Bir ilişkiniz mi vardı? '' dedi ilk kez söze karışan Aykut. ''Hayır hayır! Öyle bir şey değil ama bu gerçekten de özel bir konu. Sizinle paylaşamam. '' ''Ne demek paylaşamam? Sizden dedikodu istemiyorum. Bu bir cinayet soruşturması. Tülin'e gönderdiğiniz mesajlar pek hoş değil. Tehdit olarak algılanabilir. Aramalar da var'' ''Oooo, çok hızlısınız! Bir günde mesajlara da ulaşmışsınız. '' ''Babasının savcı olduğunu düşünürseniz, gayet normal. '' dedi Zehra. ‘’Mesajların deşifre edilmesi özel hayata bir saldırı değil mi? ‘’ ‘’Zaten mesajları alamıyoruz. Sadece sayıları ve saatleri var. Yalnız Tülin’in cep telefonundaki mesajlarınız silinmemiş ve size buradan ulaştık. Ortada bir cinayet olunca, özel hayatın pek gizliliği kalmıyor. Hele de katil belli değilse. Siz ne dersiniz? ‘’ dedi Zehra. ''Neyle suçlanıyorum? '' dedi tebessümle arkasına yaslanarak Deniz. ''Bir şeyle suçlanmıyorsunuz. Sadece bilginize başvuruyoruz. '' Adam kendisine gülümseyerek baktıkça Zehra ısınıyor, vücudunun her yerinden ateş fışkırıyor gibi rahatsız oluyordu. Bir an üzerindeki montu çıkartmayı düşünse de, kendine hakim oldu. ''Korkarım size yardım edemem. Dediğim gibi; bu çok özel ve hassas bir konu. '' Zehra zarif bir hareketle ayağa kalktı. ''O zaman sizi gözaltına almak zorunda kalabilirim Deniz Bey. '' dedi. Deniz ayağa kalkıp bileklerini Zehra'ya uzattı. ''Kelepçeleyebilirsiniz! '' dedi. Ne düşünüyordu acaba? Yapamayacağını mı? Zehra Deniz'e kelepçe takmadı ama küstah davranışına sinir olmuştu. Dediğini yaptı. ‘’Buyurun o zaman, şubede devam edelim. ‘’ dedi. Deniz karşısındakinin sinirlerini bozacak kadar rahat, gülerek askıdan pantolonuyla aynı renkte bir ceket alıp giydi. Kolunu geriye atarken gerilen göğsüne gözleri takılan Zehra onun vücudunu beğendi. Onun bir katil olmamasını dilerken buldu kendisini. ‘’Ne saçmalıyorum? ‘’ diye düşündü. ‘’Adam Balım’ın sevgilisi. Üstelik züppe ve gevşek de… Önden yürürken, sırtında Deniz’in bakışlarını iri böcekler gibi hissetti. ‘’ Ekip arabasında arka tarafa oturan Deniz’in konuşma çabalarına Zehra cevap vermedi. Ondan garip bir şekilde etkilenmiş olsa da, küstah hareketlerine göz yumamazdı. Büroya girdiklerinde: ''Deniz Beyi sorgu odasına götürür müsün Aykut? Ben birazdan geleceğim. '' dedi. Kendisi de baş komiserin odasına girdi. Sorguya girmeden önce olanları anlatması iyi olurdu. Baş komiser telefonla konuşuyordu. Oturmasını işaret etti. Zehra oturmadı. Gergindi ve ayakta bir ileri bir geri giderek telefon konuşmasının sonlanmasını bekliyordu. Baş komiserin masasında karısıyla oğlunun fotoğrafları vardı. Gelen giden görsün diye koyduğu, fotoğrafın oturanlara dönük olmasından belliydi. ''Aptal! '' dedi içinden. Bu adama bir türlü ısınamamıştı. Baş komiser telefonu kapatıp Zehra'ya baktı: ''Size söylemem gereken önemli bir şey var. '' ''Bırak şimdi. Dün gece 35 yaşında, yalnız yaşayan bir kadın kaybolmuş. Yaşlı komşusu, gece yarısı kapüşonlu iri yarı siyah paltolu bir adamın kadını çuvalla evden çıkardığını görmüş. Olay yeri ekibi evde bir boğuşma olduğunu doğrulamış. Bulunan DNAlar kadına ait. Başka birisine ait DNA örneği elde edilememiş.'' ''Bizimle ne ilgisi var? Henüz 24 saat bile olmamış. Ortada ceset de yok.'' Derken elini salladı Zehra sabırsız bir şekilde. Baş komiser ters ters Zehra'yı süzdü. ''Oraya geliyorum. İzin verirsen anlatacağım. '' dedi. Zehra susarak beklese de, içinden parendeler atıyor, sorgu odasındaki Deniz’in tüm varlığını kesif bir şekilde hissediyordu. ''Evde daktiloyla yazılmış bir not bulmuşlar. ‘’ Baş komiser masanın üzerinden bir kağıt alıp okumaya başladı: ‘’Tülin ilk göz ağrım, Oya seçimim. Birbiri ardına gelecek mabedime bütün Uyuyan Güzeller! ‘’ ‘’Altında da Prens olarak bir imza var. '' Zehra kendine hakim olamayarak öne doğru fırlayıp elini uzattı. Kağıdı işaret ederek: ‘’O elinizdekinin orijinal olmadığını ümit ediyorum. ‘’ dedi. Elleri titriyordu. Bir ipucuna ulaşıp aklında çözüme yönelik bir düşünce şekillendiği zaman heyecanlanır, titremeye başlardı. Baş komiser sinirle kafasını salladı. ‘’Tabii ya biz kimiz ki? Delilleri bozmakta üstümüze yoktur. Tabii ki kopya. ‘’ Tombul yüzü kat kat gerdanına kadar kızarmıştı. Zehra onun bozulduğunu fark edememişti bile. ‘’Tülin ilk göz ağrım dediğine göre ilk cinayeti bu. Ama diğer kadına seçimim demesi de ilginç. Tülin’i zorla mı öldürttüler sanki? ‘’ Birkaç saniye susarak gözlerini kapattı. Birden açarak: ''Adam iri yarı mıymış? Kamera görüntüleri var mı peki? Eve giriş çıkış görüntüleri... '' dedi Zehra adamın sorularına cevap vermesini beklemeden. Böyle bir ipucu, cinayeti çözümleme yolunda mükemmel bir basamak olabilirdi. Genç kadın kendini, savcıya, katilin bulunduğunu söylerken hayal etti çok kısa bir an. O an, gözaltındaki Deniz tamamen aklından çıkmıştı. ''Apartmanda kamera yok.'' diyen baş komiserin sesiyle kendine geldi. ''Mobese? '' ''Anlaşılan kör noktaymış. En yakın kameralarda da işe yarar bir görüntü saptanmadı. '' Zehra düşünürken hep yaptığı gibi, sol elinin işaret parmağıyla burnunu kaşıdı. ‘’Birbiri ardına gelecek her uyuyan güzel derken… Aslında onları bayıltıp bir yere mi hapsediyor acaba? Ama olamaz, Tülin öldü. Bir ceset koleksiyoneri mi acaba? ‘’ ‘’Ne saçma bir fikir bu böyle! Sen çok Amerikan filmi izlemişsin sanırım. ‘’ ‘’Bizim katiller daha mülayimler mi diyorsunuz? ‘’ dedi Zehra sırıtarak. İronik bir üslubu vardı ve arada, baş komser sinirini bozduğunda çaktırmadan iğnelemeyi seviyordu. ‘’Benimle dalga geçmediğini düşünmek istiyorum. ‘’ diye bağırdı baş komiser. ‘’Fırıldak cinayetlerinde de, o çocuk katilse ben mesleği bırakırım demiştiniz. ‘’ diye bağırdı Zehra da ona uyarak. Adam her cinayet olayında, bulduğu katil adaylarına karşı çıkar, sonrasında söylediklerini unuturdu. ‘’Hala buradasınız ve o zamanda saçmaladığımı söylemiştiniz! ‘’ ‘’Senin sorunun ne biliyor musun Zehra? ‘’ dedi baş komiser kısık bir sesle. ‘’Sizin üslubunuz… ‘’ diye yapıştırdı cevabı Zehra. Adam la havle çekerek başını sağa sola çevirdi. ''Gidip şu kızı araştır. '' dedi sesini iyice yükselterek. Gözleri siyah bilyeler gibi fır fır dönüyordu. Baş komiser, Zehra’yla kişilik olarak çok farklı olmalarına ve genç kadına bunu belli etmemeye çalışsa da, aslında seviyordu onu. İş disiplini ve aldığı bütün olayları kısa sürede çözümlemesiyle masadaki en değerli adamlarından birisiydi. ''Gideceğim fakat hemen değil. Önce söylemek… '' ''Ne demek hemen gidemem? Sana bu bir seri cinayet olayı diyorum, sen durmuş...'' Telefonu çalınca konuşmayı kesip cevap verdi. Bir süre dinledi. Sonra Zehra'ya bakarak kafasını azarlar gibi salladı. ''Durumdan haberim yok. Haklısınız; olacak iş değil, hepimiz sizi tanıyoruz. Ne demek efendim! Birazdan size bilgi veririm. '' Suratı kıpkırmızı olmuş, kılcal damarları patlayacak gibi şişmişti. Telefonu kapatıp kötü kötü bakarak ayağa kalktı. Zehra kollarını göğsünde kavuşturarak gelecek fırtınayı karşılamaya hazırlanmıştı bile. ''Sen ne halt ettiğini zannediyorsun? '' diye bağırdı. Sesi kapının dışına taşacak kadar yüksekti ve şubedekiler artık onların tartışmalarına çoktan alışmışlardı. ‘’Ne halt etmişim? ‘’ dedi Zehra sakin sakin. ''Şehrin sayılı iş adamlarından birisini gözaltına alıp bana haber vermiyorsun. Babası arayıp hesap soruyor. '' dedi baş komiser kükreyerek. Boynundaki damarlar öylesine belirginleşmişti ki, Zehra bir an onun kalp krizi geçirmesinden korktu. ''Onu söylemeye çalışıyordum. Fırsat vermediniz ki! Mesajlarda Tülin'i açıkça tehdit etmiş. Ama nedenini söylemedi. Ne yapmamı bekliyordunuz? Ayrıca buraya gelmeyi kendisi istedi. Savcı o mesajları görecek, bunu biliyorsunuz değil mi? '' ''Ne diyorsun? Katil o mu diyorsun şimdi? Hay Allah! Bu çok kötü oldu! '' dedi baş komiser yerine oturarak. Öfkesi sönmüş ama ne yapacağını bilmez bir hale bürünmüştü. ‘’Dinime imanıma bir gün bu yüzden bu işi bırakacağım. Ulan ben ne diyeceğim bu adama şimdi? Katil o mu diyorsun? ‘’ dedi ensesini kaşıyarak. ''Sadece konuşmuyor diyorum. Bu da onu gözaltına almam için yeterli bir sebep. Ayrıca maddi durumu iyi diye onu şüpheli listesinden çıkartacak değiliz herhalde. ‘’ Baş komiser dişlerini sıkarak Zehra’ya kötü kötü baktı: ‘’Yemin ederim; bazen katillerden daha sinir bozucu oluyorsun. ‘’ dedi. ‘’Tekrar hatırlatmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama fırıldak cinayetlerini ve diğerlerini çözdüğümde böyle konuşmuyordunuz. Şimdi müsaadenizle gidip ifadesini alacağım. '' ''Ben de geleyim. '' diye ayağa kalktı baş komiser. Zehra elini havaya kaldırarak onu durdurdu. ''Lütfen bana sadece on dakika verin. Önce ben bir konuşayım. '' dedi. Baş komiser kısa bir an durakladı ama sonunda olumlu bir şekilde başını salladı. Adamlar güçlüydü ve bu işi Zehra’nın üzerine yıkmak işine geliyordu. Genç kadın sorgu odasına giderken Aykut’la karşılaştı. ''Deniz'in avukatı gelmiş. Seni aynen bir ayı gibi parçalamaya hazır, haberin olsun! '' dedi gülerek. ''Öyle mi? Ben de kolay lokma sayılmam diyorum. '' dedi Zehra odaya girerken
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.