Cinayet Masasında çalışan Başkomiser Zehra kendine Prens diyen bir seri katili yakalamak için ekibiyle birlikte sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Prens'in öldürdüğü kadınlar Zehra'ya çok benzemektedir....
DİĞER YANDA ZEHRA VE AYKUT Balım'ın çalıştığı odada, lavaboda olduğunu öğrendikleri Balım’ı bekliyorlardı. Aykut Zehra’nın karşısına oturmuştu. ''Bu Balım ve Tülin’in sevgilisi kızı birlikte öldürmüş olabilirler. Birbirlerine aşık olmuşlardır, sonra da kızı aradan çıkartmak istemişlerdir. '' ''Ah Aykut, az önce de Osman'ı katil yapmıştın. Niye öldürsünler ki? Burçin ondan ayrılırdı, olur biterdi. '' ''Ne de olsa savcı kızı; korkmuş olabilirler. '' dedi Aykut sırıtarak. Hem konuşmayı hem de fikir yürütmeyi severdi. ''Savcı bey, olsa olsa ikisine de madalya verirdi. Kızıyla adamın görüşmesini istemiyormuş zaten. Osman öyle söyledi ya. '' ''Haklısın! O da var. '' dedi Aykut. Konuşmaya devam edecekti ki; kapıdan içeriye giren kadını görünce sustu. Odaya giren Balım’dan başkası olamazdı. Gerçekten de Osman haklıydı; dikkat çekici bir kadındı gelen. Uzun boylu, dolgun, siyah saçları beline kadar düz fönlü, kırmızı rujlu, vücuduna yapışan dar yeşil bir elbise giymiş, çok seksi bir kadındı. Zehra ve Aykut'u görünce şaşırdı. ''Nasıl yardımcı olabilirim? '' dedi. Zehra ayağa kalkıp elini uzattı. ''Merhaba. Ben cinayet masasından Komiser Zehra. Polis Memuru Aykut. Tülin Hanımla ilgili konuşmak istiyoruz.'' Aykut hayretle Zehra'yı izliyordu. Çünkü Zehra genellikle kimseyle mecbur kalmadıkça tokalaşmaz, temas etmezdi. Ama bugün hem Osman’a hem de Balım’a elini uzatıyordu. Galiba bir samimiyet kurup onları konuşturmaya ve katili çabucak bulmaya çabalıyordu. Baş komiser ve savcı enselerindeydi. Balım Zehra'dan 3-4 cm kısa olmalıydı. Elini uzatırken kıpkırmızı oldu. ''Ben... Ben çok üzüldüm. '' Birden ağlamaya başladı. Yerine düşer gibi oturup eliyle yüzünü kapatmış, hıçkırarak ağlıyordu. Bir iki dakika sonra Balım biraz sakinleşip Zehra'nın uzattığı mendile burnunu gürültüyle sildi. Sonra masanın üzerindeki su şişesini açıp kafasına dikti. Zehra sessizce onun konuşmasını bekledi. ''Hiçbir samimiyetimiz yoktu. Babasının yanına geldiğinde rastlardım bazen ona. O pislik yüzünden çok üzüldü. İnanın ben buna sebep olmadım. Ben hiçbir şey yapmadım. Ama herkes ne düşünüyor biliyorum. Yemin ederim onu üzecek hiçbir şey yapmadım. Başkaları gibi o pis adamı yakışıklı bile bulmuyordum. Benim aşık olduğum bir adam var. '' Sözlerini bitirince tekrar ağlamaya başladı. ''Kim sizin hakkınızda ne düşünüyor bilmiyorum. Açıkçası beni tek ilgilendiren şey gerçekler. Ön yargılarım yok. Lütfen rahat olun ve bana her şeyi anlatın. '' Balım iri kahverengi gözlerini Zehra'ya dikti. Sonra Aykut’a baktı. Aykut hafifçe gülümseyerek başını salladı. Rimeli ve oldukça kalın çekilmiş siyah kalemi dağılmış, yanaklarında mini mini kara derecikler oluşmuştu. Bu haliyle bile çok güzel görünüyordu. Zehra, kadının kendisinin ne derece güvenilir olduğunu ölçtüğünü, bakışlarından anlıyordu. Hafifçe tebessüm etti. Islak bir mendille çantasından aynasını çıkartıp uzattı. Balım akan boyaları bir parça sildi. ''Tülin Hanımla nişanlısı iş için yanıma gelmişlerdi. Adamın kardeşleriyle miras davası vardı. Savcı Bey bazı evrak işlerini çabuklaştırmamı istemişti. Sanırım o zaman Tülin Hanım babasına adamı normal bir arkadaşı gibi tanıştırmış. '' ''Savcı Beyin bu ilişkiyi onaylamadığını duymuştum. '' dedi Zehra. ''Öyle duyuyorduk ama Tülin Hanım yetişkin bir kadındı, annesi olmadığı için sanırım Savcı Bey onu biraz şımartmıştı.'' Balım uzun, gümüş rengi ojeli tırnaklarına baktı. ''Olay Savcı beyin de kulağına gitmişti. Ondan sonra beni çağırıp sordu. Sanırım, Tülin Hanıma tepkisini o zaman koymuş. '' ''Olay derken? '' dedi Zehra. Balım bir süre konuşmadı. Nasıl anlatacağını bilemiyor gibi bir hali vardı. ''Bu çok çirkin bir süreç ve beni çok utandırıyor. Adamın bakışlarından anlamıştım. Hani böyle pis gözlü denilen çapkın tipler vardır ya; işte tam onlardandı. Uzun boylu, iri yapılı, sarışın, yeşil gözlü. Benim hiç hoşlanmadığım bir tip. Tülin'in yanında bile rahatsız edici bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Dosya dolabına giderken kalçama baktığını fark ettim. Ters ters baktım ama bundan rahatsız olmadı bile. Aksine pişkin pişkin sırıttı. Kendisini dayanılmaz zanneden ama beş para etmeyen tiplerdendi. '' dedi Balım hırsla. Elindeki buruşuk mendili yuvarlayarak çöp sepetine fırlattı. Kağıt tüm güçsüzlüğüne karşın, göndericisinin hırsıyla hedefini buldu. Zehra'nın aklına Talat geldi. O da bir yere gittiklerinde kadınlara fazla samimi davranırdı. Kaç kez uyarmıştı bu şekilde davranmaması için. Fakat Balım çok fazla hırslı görünüyordu. Başka bir şey daha olmalıydı. Onu rahatlatarak gerçekte olduğu kadarını öğrenmeliydi. ''İyi bilirim öylelerini. '' dedi. ‘’Kibirli davranırlar, oysa içleri boş, son derece ucuz adamlardır.‘’ Balım rahatladı ve anlatmaya devam etti. ''Ertesi gün yalnız geldi. Oysa çıkarken Tülin Hanım birlikte geleceklerini söylemişti. Evraklarını tamamlamıştım. Bundan sonra mahkemeye katılmaktan başka bir işiniz kalmadı dedim. O da buna üzüldüğünü, beni bir daha nasıl göreceğini merak ettiğini söyledi. Kendine gelmesini söyleyip ikaz ettim. Çıkıp gitti ama hemen aynı gün büyük bir gül demeti gönderdi. Sonra her gün tek bir kırmızı gül gelmeye başladı. O kadar fütursuzdu ki; çiçekleri adıyla göndermekten bile çekinmiyordu. Telefon açıyor; Tülin'le ciddi olmadıklarını, sadece biraz eğlendiklerini, bana aşık olduğunu söylüyordu. '' ''Telefonunuzu nereden bulmuş? '’ ''Adliye santralından arıyordu. Çiçeklerini kabul etmeyip geri yolladığımı söyledim. Eğer tacize devam ederse Tülin Hanıma anlatacağımı bile söyledim. Ama bunu yapamadım. Zaten bundan korkar gibi bir hali yoktu. Söyleyebilirsin diyordu. '' ''Neden anlatmadınız peki?'' ''Bu hiç kolay bir şey değil. Adamı çok sevdiği belliydi. Bir kadına nasıl söylenir ki; o bana asılıyor, beni rahatsız ediyor diye. Bu çok kötü bir durum! Onu üzmek istemedim. Yanlış belki ama yapamadım. '' ''Hiç dışarıda buluştunuz mu? '' dedi Zehra yem atarak. ''Elbette buluşmadık! Birkaç kez iş çıkışına geldi. Erkek arkadaşımın beni aldığını görmüş. Erkek arkadaşım almaya gelmediği zamanlarda eve servisle gidiyordum. Servise kadar da arkadaşlarla gittiğim için yanıma gelemiyordu. '' ''Sonra ne oldu peki? '' ''Ben bir hafta izin alıp İzmir’e ailemin yanına gitmiştim. O hafta doğum günümdü. Nereden öğrendiyse artık; yine çiçek yolladı. Kalpli kutulu çikolata falan da varmış çiçeklerin yanında. Kızlardan birisi üzerinde adını görüp Tülin'e yetiştirmiş. O da gelip kutuyu kendisi görmüş. Hatta alıp okula gitmiş. '' ''Sana kızdı mı? '' ''Gelip sordu. Sadece öğrenmek istiyorum; bir ilişkiniz mi var, dedi. Ben de olan biteni anlattım. Gönderdiği ve almadığım çiçekleri, santraldekilere o ararsa bağlamamalarını söylediğimi falan... Her şeyi kanıtlarıyla anlattım. Sevgilimle fotoğraflarımı gösterdim. İster istemez ezilmiştim. Sanki ben sebep olmuşum gibi kendimi kötü hissediyordum. '' ''Peki Tülin'in tepkisi ne oldu?'' ''Asil bir insandı. Beni suçlamadı. Sadece; kendisinin doğum gününü hiç hatırlamadığını söyledi. Çok üzülmüştü. Gözleri doldu ve odadan kaçar gibi çıktı. Bir saat sonra beni Savcı Bey çağırttı. Durumu öğrenmiş. Olanları anlattırdı. İşin garibi benden o pisliğin yerine özür diledi. Bir daha rahatsız ederse kendisine haber vermemi istedi. '' ''Etti mi? '' ''Aslında birkaç kez dışarda karşıma çıktı. Ben de Savcı beye söylememi istemiyorsa beni rahat bırakması gerektiğini söyledim. Benim özel hayatıma kimse karışamaz falan diye havalı sözler söyledi ama bir süre hiç görünmedi. Sonra barıştıklarını duydum.' ' ''Nereden duydunuz? '' ''Diğer kalemdeki kızlardan. Buralarda dedikodu boldur. Belki de özellikle önümde söylediler. Tepkimi ölçmeye çalışmış bile olabilirler. İnsanları bilirsiniz; ne yapsanız, ortada hiçbir kanıt olmasa bile sizi suçlamayı severler. '' ''Savcı Beye Tülin mi anlatmış durumu? '' ''Hayır, çünkü Savcı Bey, Tülin Hanımın benimle konuştuğunu duymamasını rica etti. Tülin kalemde fenalaşmış. Bayılır gibi olmuş. Osman manyağı anlatmıştır. Çok affedersiniz ama! '' ''Osman Beyi sevmiyorsunuz anlaşılan. '' ''Duygularımız karşılıklı. O da beni sevmez. Pis, dedikoducu, sinsi herifin tekidir. Olayları anlamaya çalışmaz, kendisi anlamlandırır! Adliyede dönen her şeyi de Savcı beye yumurtlamasıyla ünlüdür. '' ‘’Sizi niye sevmiyor? ‘’ dedi Aykut ilk kez söze karışarak. Balım, sanki onun odada olduğunu unutmuş gibi şaşırarak baktı: ‘’O… Nasıl desem? Geri kafalıdır. Öyle süs püs makyaj gibi şeyleri sevmez. Klasik giyinmeyen kadınlar hakkında sevimsiz şeyler söyler. ‘’ dedi. ‘’Peki böyle bir şey yapmış olabilir mi? ‘’ Balım şaşırarak baktı: ‘’Cinayet mi yani? ‘’ dedi. ‘’Adamı sevmiyorum ama katil de diyemem. O pısırıkta böyle bir potansiyel olamaz zaten. ‘’ Zehra gülümsedi. ''Tülin’le sevgilisinin barışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? '' ''Herhalde çok aşıktı Tülin. Yoksa bu affedilecek bir şey değil. Yani ben olsaydım asla affetmezdim! Hem okulda hem burada herkes onların dedikodusunu yapıyordu. '' ‘’Okulda derken? ‘’ ‘’Birlikte çalıştığımız arkadaş söylemişti; Tülin, okulda herkesin diline düştüğünü söylemiş ona. Tülin’in kalemdeki kızlarla samimiyeti vardı. ‘’ ''Sevgilin durumu biliyor muydu? '' Balım’ın gözleri doldu. ''İlk zamanlar bilmiyordu. O çok kıskançtır, Akrep Burcu! Uçan kuştan nem kapan bir tip. Anlatmamam en doğrusuydu! Ama bir gün ikimiz beraberken mesaj geldi. O da gördü. Çok kızdı. O zaman durumu anlattım. Beni suçladı. Sakladığına göre bir şey var, dedi. '' Balım tekrar ağlamaya başladı. ‘’Cep telefonunu bilmediğini sanıyordum. ‘’ dedi Zehra. ‘’Bilmiyordu ama son zamanlara doğru bulmuş. Nereden bulduğunu sorduğumda, operatörde çalışan bir tanıdığının olduğunu söyledi. Zaten hemen numaramı kapattırıp başkasının adına yeni bir hat aldım. ‘’ ''Tamamen merakımdan soruyorum. Erkek arkadaşınla olan fotoğraflarından yanında varsa görebilir miyim? '' dedi Zehra. Balım bir an durakladı. Tekrar ellerine baktı. ''Var ama onunla konuşmazsınız, değil mi? Yani benim yüzümden böyle bir şey yaşamasını istemem. Bu olay yüzünden bana hala kızgın zaten. '' dedi. ''Kesinlikle hayır! Dediğim gibi; sadece merak ettim. İstemiyorsan göstermeyebilirsin! '' Balım telefonundan bir fotoğraf bulup Zehra'ya uzattı. Bir gece kulübünde çekilmişe benziyordu. Esmer, çok yakışıklı genç bir adamla Balım masada birbirlerine sarılmış gülümsüyorlardı. Balım'ın saçları burada daha kısa ve kızıldı. ''Yakışmışsınız!'' dedi gülümseyerek telefonu uzatırken. Balım da gülümsedi. ‘’Kızıl saç da yakışmış. Neden siyaha boyattın? ‘’ dedi Zehra. Balım bir an susup önüne baktı. ‘’Mesaj geldikten sonra, olanları ona anlatmadığım için erkek arkadaşım bana küstü. Bunalıma girdim. O siyah saçın bana çok yakışacağını söylerdi her zaman. ‘’ dedi. Birkaç saniye ikisi de konuşmadı. ''Şey! Ben şüpheli değilim, değil mi? '' dedi ürkek bir sesle Balım sessizliği bozarak. ''Şimdilik bir şüphelimiz yok. '' dedi Zehra ayağa kalkarken. ‘’Belki daha sonra tekrar yardımına ihtiyaç duyarsak görüşürüz. İş birliğin için teşekkür ederim. ‘’ Odadan çıkınca Aykut yavaşça eğilip: ''O mu öldürmüş? '' dedi. Zehra gülmeye başladı. ''Belki de öldürmüştür. Sen öğleden sonra araştır bakalım; sevgilisi var mıymış gerçekten. Bir fotoğraf gösterdi ama orada saçı kızıldı. Anladığım kadarıyla eski bir dava. Ayrıca cep telefonu kimin üzerine kayıtlı, eski numarasını ne zaman kapattırmış, Tülin’in sevgilisiyle her iki numara arasındaki arama ve mesajlaşma kayıtlarını da çıkarttır. Yoğunluğa göre bir fikrimiz oluşur. Hem de doğru söyleyip söylemediğini anlamış oluruz. '' ''Olur. Saat 11.30. Martı kafeye gidiyoruz, değil mi? '' ''Gidiyoruz ama önce bir işim var. '' dedi merdivenlere yönelen Zehra. Çıkış kapısına geldiklerinde nöbetçi Polis Memuruna yaklaşıp kimliğini gösterdi. ''İyi çalışmalar! Dün gündüz kim görevliydi burada? '' diye sordu. ''Ben görevliydim. Bu hafta gündüzcüyüm. Bir hafta boyunca gündüz ben çalışıyorum. '' ''Savcı Bey’in Kalemindeki Osman gün içinde dışarıya çıktı mı? '' ‘’Bu sabah geldikten sonra hiç çıkmadı. ‘’ dedi polis. ‘’Bugün değil, dün… ‘’ dedi Zehra. ''Savcı Bey’in kızını eve götürdü. Sonra geri geldi. '' ''Ne kadar sürede döndü? '' ''20-25 dakikada falan sanırım. Tukacı’ya gidip döndü. Yoksa... '' ''Nasıldı döndüğünde? '' ''Her zamanki gibi suratsızdı. Yoksa o mu öldürmüş! '' ''Hayır, başka bir konuyla ilgili sordum. Siz ondan mı şüphelendiniz? '' ''Dedikoducu bir adamdır ama cinayet işleyebileceğini de sanmam doğrusu! İşte bildiğiniz sıradan tiplerdendir. Birisini öldürse, eminim her tarafına kan sıçratıp geri dönerdi. '' Polis kocaman bir kahkaha patlatarak kendi esprisine güldü. ''Teşekkür ederim! '' diyen Zehra telefona baktı. ‘’ Buradan santrali arayabilir miyim? ‘’ ‘’Tabii. ‘’ dedi polis. Zehra adamın arkasından başıyla bir hareket yapınca, Aykut Polis Memurunu konuşturarak uzaklaştırdı. Zehra santraldaki görevliye Balım’ı rahatsız eden birisinin olup olmadığını sordu. Santral memuru Balım’ın sözlerini doğruladı. Anlaşılan genç kadın, Burçin ararsa kesinlikle bağlamamalarını üstüne basa basa birkaç kez söylemişti. Arabaya doğru giderlerken: ‘’Balım’ın anlattıklarının sağlamasını yapmalıyız. Osman için de pasif diyorlar ama belli olmaz tabii. Sıradan görünüyor ama her deliğe girip çıkan bir tipe benziyor. ‘’ dedi Zehra. ''Esas sessiz tiplerden korkacaksın.'' dedi Aykut. ''Osman'a sessiz demek pek doğru değil. Gevezenin tekiymiş baksana. Karar ver artık; Balım mı öldürdü, Osman mı? '' Aykut başını kaşıyarak Zehra'ya baktı şaşkın bir ifadeyle: ''Bir de şu çapkını görelim önce, sonra karar veririz. '' dedi. Arabayla Martı kafeye giderlerken Zehra hala düşünüyordu. Bu olayı bir an önce çözmeleri gerekiyordu. Sonrasında izin alıp bir tatile çıkmayı planlıyordu. Üst üste iki ağır davadan sonra bunalmıştı. Kafeye girdiklerinde Talat'la Ziya bir masaya oturmuş yemek yiyorlardı. Zehra ve Aykut da oturdular. Garson sipariş almaya geldi. Zehra mayonezsiz hamburger ve patates kızartması; Aykut da günün yemeğinden istedi. Garson gidince Zehra diğerlerine baktı. Yemeklerini bitirmek üzereydiler. ‘’Yemeğinizi bitirince bir bilgi akışı yapalım. ‘’ dedi. Birkaç dakika sonra Talat’la Ziya çaylarını içerken: ''Eeee, ne buldunuz? Anlatın bakalım. '' dedi. ''Okuldaki öğretmenlerle konuştum. İşe yarar bir şey bilen yok. Tülin'in en yakın arkadaşı, onun çok kıskanç olduğunu, sevgilisiyle sık sık kavga ettiğini söyledi. Bütün kadınlar adamın peşinde koşuyormuş ama ben adamı o kadar da beğenmedim. '' dedi Talat. ''Zaten senin beğenmene gerek yok Talat. Bilmediğimiz bir durum yoksa eğer. '' dedi Zehra. Talat: ''Nasıl yani? '' derken Aykut’la Ziya gülmeye başladılar. ''Kadınların adamın peşinden koştuğunu kim söyledi? Kendisi mi, Tülin'in en yakın arkadaşı mı? '' diye sordu Zehra. ''Aslında ikisi de... Müdür de benzer şeyler söyledi. Adam Burçin’den yaka silkmiş ama arkası sağlam olduğu için okuldan uzaklaştıramamış bir türlü. Aygül, yani Tülin'in arkadaşı kıskanmış gibiydi. Kendi ilişkisi olmadığı için onların mutluluğunu çekemediği belli. ‘’ Garson gelip yemekleri masaya koyarken sustular. Kısa bir süre tabakları yerleştiren garsonu izlediler. Garson gidince Zehra ayranını açtı. Aykut yemeğe dalmıştı bile. ''İlişkisi olmadığını nerden biliyorsun? Bunu sordun mu? '' dedi Zehra. ''Evet sordum. Bariz şekilde belliydi kıskançlığı. Hatta yıldönümlerini kutlamalarını saçma bulduğunu söyledi. '' ''Anlamadım! Bunu neden söyledi ki? '' dedi Zehra. ''Öldüğü gün çok mutlu olduklarını, yıldönümlerini kutlayacaklarını, bunu saçma bulduğunu söyledi. Tabii kendi ilişkisi olmadığı için.'' ''Talat benim de ilişkim yok ama arkadaşlarımın mutluluğunu kıskanmıyorum. Durup durup aynı şeyi tekrarlıyorsun. Aygül müydü kadının adı? '' Zehra bir yandan hamburgerini açıp içine bolca ketçap ve acı sos döktü. ''Evet. Kısa boylu ama fena sayılmaz. Fakat son derece itici. '' dedi Talat. Anlaşılan kadın Talat’a yüz vermemiş diye düşündü Zehra. Hamburgerinin yarısını yedikten sonra ayrandan büyük bir yudum aldı. Ziya büyük saman kağıdı bir zarf çıkartıp masaya koydu. ''Savcının forsu işe yaradı. GSM Şirketini de aradılar. Telefon kayıtlarını aldım. Tabii bizzat gitmem gerekti. Müstahdem çok konuşan bir adam değilmiş anlaşılan. Öldürüldüğü gün kimseyle konuşmamış. Bir aylık görüşmelerini kontrol ettik. İş yerinden mesai arkadaşlarıyla çok kısa ve karşıdaki kafeden yemek siparişi konuşmaları dışında bir şey yok. Adam temiz. Kullanılmış ama belli ki bunu telefonla yapmamışlar. O günkü kamera görüntüleri zaten yok.'' ''Bilişime gönderseydiniz, silinen görüntüleri geri getirebilirler. '' dedi canı sıkılan Zehra. Hamburgeri bitirip ayranı kafasına dikti. ''İçinde cd yok ki gönderelim. Boş bir cd konmuş ama çekim yapılmadığı için bir şey yok. Gene de Bilişim Büroya gönderdim. '' ''Aferin. Peki Tülin'in telefon kayıtları? '' ''Onlar da tamam. Çok uzun olduğu için Teknik'teki arkadaşlarla birlikte inceledik. Işıl bana çok yardım etti. '' Işıl Teknik Büroda çalışıyordu. Zehra’nın samimi arkadaşıydı. ''Işıl baktıysa, bir şeyler yakalamıştır. '' dedi Zehra. ''Evet; senin bu işin başında olduğunu duyunca özel olarak ilgilendi. Tülin'le aynı kuaföre gidiyormuşsunuz. Bunu söylememi istedi. Faydası olabilirmiş. '' ''Kayıtlarda mı varmış ? '' dedi Zehra ilgilenerek. ''Evet, haftada 2-3 kez arıyormuş. En çok okuldan birkaç öğretmenle görüşmüş. ‘’ ‘’Doğal olarak… ‘’ dedi Ziya. ‘’Bir de ara sıra müdürle…’’ ‘’Müdür moruğun teki, cinayet işlese bile oradan ayrılırken yakalanırdı. Çok şişman bir adam, götünü zor kaldırıyor. Zaten dün akşam 19.00’a kadar okulda toplantıdaymış. ‘’ dedi Talat. Zehra, Talat’ın jargonundan rahatsız olduğunu belli edercesine yüzünü buruşturdu. ‘’Konuştuğu öğretmenlerin isimlerini şuraya yazdık. Babasıyla, kalemden birkaç kızla ve evine çok yakın büfeyle de sık ama kısa görüşmeleri var. Büfeye gidip bir göz attım. Oldukça geniş bir soğuk sandviç servisi var. Tülin haftada birkaç kez buradan bir şeyler sipariş veriyormuş. Büfeyi şişman bir kadın işletiyor. Bir ay içinde 248 aramayla Burçin Kanyon baş sırada. Sevgilisi… 1457 tane de karşılıklı mesaj var. Işıl Hanım, Burçin’in telefonu için de izin çıkartmamızı istedi. Onun görüşmelerini de inceledik. '' ''İyi yapmışsınız. Telefon kayıtlarını akşam evde inceleyeceğim tabii ama sizin gözünüze çarpan bir şeyler oldu mu bu arada? '' dedi Zehra. ‘’Bomba haberi en sona sakladım. ‘’ dedi Ziya. Zehra tabaktan bir patates kızartması alıp ağzına attı. ‘’Evden alınanlar arasında Tülin’in telefonu da varmış. İçinde bazı mesajlar vardı. Zehra’nın iri gözleri iyice açıldı. ‘’Ne buldun? ‘’ dedi. ''Son üç gün içinde Deniz BARIŞKUŞU adında bir adamla on beş kez görüşmüşler. Üç kez de mesajlaşmışlar. Oldukça ilginç mesajlar bunlar. '' ‘’Deniz BARIŞKUŞU mu? Göster bakayım. '' dedi Zehra merakla. Ziya uzattığı kağıt tomarında bir yeri işaret etti.
DENİZ: ''Sizi tekrar uyarıyorum. Derya'yı bu konuyla ilgili aramayın, yalnız olmayabilir. '' TÜLİN: ''Neden? Gizlediğiniz bir şey mi var? '' DENİZ: ''Size durumu anlatacağım ama telefonda olmaz. Rica ediyorum beni dinlemeden önce bir şey yapmayın. '' TÜLİN: ''O zaman bir saat sonra aynı yerde bekliyorum. '' ''Demek başka sevgilisi de varmış. Olay aydınlanmaya başlıyor. '' dedi Talat. ''Ne sevgilisi? Kraliyet mensupları bile sevgililerine siz diye hitap etmez. '' dedi Zehra. ''Burada bir şantaj olayı var gibi. '' dedi Ziya. ‘’Bana da öyle geldi. ‘’ dedi Zehra. ''Belki de bir velidir. Tülin’e asılmıştır. Kadın eşine söylerim diye tehdit edince de korkup sakın Derya’yı aramayın demiştir. Derya karısı olmalı. '' dedi Aykut. ‘’Olamaz, çünkü adam bekar. ‘’ dedi Ziya. Üçü de Ziya'ya bakıp düşüncelere daldılar. ‘’O zaman Derya kim? ‘’ dedi Aykut. ‘’Sevgilisidir. ‘’ dedi Talat. ''Kimmiş bu adam peki? Araştırdınız mı? '' dedi Zehra Ziya’ya. ''Araştırmaya gerek kalmadı. Işıl'un dediğine göre; çok zengin bir iş insanıymış. Onu tanımayan mı var dedi. '' ''Ben mesela…’’ dedi Zehra. ‘’Tülin'in bu adamla ne işi olabilir ki? Yaşlı mı, nasıl bir adam bu? Tülin’in okulunda çocuğu falan var mı, araştırdınız mı? '' Ziya başparmağını havaya kaldırdı: ‘’Elbette. Hiç evlenmemiş. Çocuğu da yok. ‘’ dedi. ‘’O zaman bu Derya kim? ‘’ dedi yine Aykut. ‘’Dur sana fotoğrafını göstereyim. '' dedi Ziya. Uzattığı telefonu alan Zehra şaşkınlıkla bağırdı: ''Ama bu o! ''
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.