Cinayet Masasında çalışan Başkomiser Zehra kendine Prens diyen bir seri katili yakalamak için ekibiyle birlikte sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Prens'in öldürdüğü kadınlar Zehra'ya çok benzemektedir....
''Kimsiniz? '' ''Zehra ben Deniz. O öpüştüğün adamı hemen def etmezsen, biraz sonra onun ağzını-burnunu kıracağım. Sana beş dakika süre veriyorum. '' ''Sen ne! '' Zehra kapanan telefona bakıp kaldı. Çevresine baktığında tam karşıda duran jeepi gördü. İç ışığı yandığı için şoför koltuğunda oturan adamı gayet net görüyordu. Birden utandı. Bu adama bu haliyle yakalanmak onu utandırmıştı. Fakat o kim oluyordu da, Berkay'ı dövmekten bahsediyordu? Bununla birlikte Berkay'ın haberi olursa çok çirkin bir durum ortaya çıkacaktı. Bu iki adamın kapısının önünde dövüşmesi Zehra için hiç iyi olmazdı. Olay iş yerindekilere aksedebilirdi. Komşulardan birisi mutlaka şikayet ederdi. ''Berkay, benim çok uykum var ayrıca içkiliyken karar vermek istemiyorum. Lütfen şimdi git! '' dedi. ''Ne oldu şimdi? Arayan kimdi? '' ''Talat. Soruşturmayla ilgili bir şeyler bulmuş. Birazdan arayacak. Konuşup hemen uyuyacağım. Sabah kalkamam yoksa.'' dedi. Zehra apartmana girerken Berkay bileğinden tutup çekti. ''Bana kapılarını kapatma Zehra! '' dedi. Zehra cevap vermedi. Enikonu sarhoştu ve beş dakika geçti mi, geçmedi mi diye merak ediyordu. İlk işi yukarıya çıkar çıkmaz Deniz'i arayıp ağzına geleni saymak olacaktı. Fakat lavaboya girip çıktıktan sonra kendini yatağa attı. Beş dakika sonra ararım diyordu ama uyku onu kollarına aldı ve gelip göğsüne sokulan Piştov'la birlikte rüyalara daldılar.
İSKAMBİLDEN ŞATO ÇÖKÜYOR
Çok uzaklardan bir müzik sesi geliyordu. Bir arya… Zehra'nın çok sevdiği bir arya… Bir arkadaşı bu aryanın uyanmak için değil de, uyumak için elverişli olduğunu söylemişti. Ve bir yerlerden davul sesi mi geliyordu? Birden yerinden fırladı Zehra. Telefonunun alarmına eşlik eden, davul zannettiği, kapıya vurulan tok darbelerdi. Aceleyle kalkarken saate baktı: 08.40 ''Hassiktir! '' dedi. Koşarak gidip kapıyı açtı. Aykut onu görünce şaşırmış gibi baktı. ''Ben uyumuş kalmışım. Girsene hemen hazırlanırım. '' Aykut ayakkabısını çıkarıp içeri girerken: ‘’Rahat ol, baş komiser ilçeye gitti. Bugün işi varmış öğleye kadar. Yemekte de orada olacakmış. ‘’ dedi. Gözle görülür şekilde rahatlayan Zehra: '’Oh be! Dolapta sandviç var. Cola, meyve suyu, ne istersen al işte. Ben hazırlanırken bir şeyler ye. '' dedi. ''Hayır diyemeyeceğim, kahvaltı yapmadım. '' dedi Aykut. Zehra odasına doğru giderken: ‘’Tost da yapabilirsin. Dolapta tost ekmeğiyle peynir var. ‘’ dedi. ‘’Kahve makinesini kullanabilir miyim? ‘’ diye bağırdı Zehra koridorda giderken. ‘’Elbette. ‘’ dedi Zehra. Odasına gidip tuvalet masasının aynasında kendisini görünce bir küfür savurdu. Rimelleri akmış, saçı darman duman olmuş, akşamdan kalma ayyaşlara benziyordu. Hemen banyoya koşup hızlı bir duş aldı. Sonra makyajını sildi. Kremlerini sürünce biraz düzelmişe benziyordu. Bugün şık görünmek istiyordu. Çağla yeşili ipek bir gömlek ve aynı yeşille siyah karışımı bir çan etek giydi. Hava çok serin olmadığı için siyah çok ince, örgü, delikli bir hırka aldı üzerine. Islak saçlarını kurutmadan tam tepesinde sıkı bir topuz yaptı. Boynuna ince altın bir zincir taktı. Mutfağa doğru yürürken aklına Deniz'in yaptığı geldi. Bugün ondan yaptığının hesabını soracaktı. Bir daha görmemeye karar vermişti ama akşam yaptığı hadsizliği sindiremezdi. Aykut masaya oturmuş kızarmış ekmeğe reçel sürüyordu. ‘’Gel, otur, sana da tost yaptım. ‘’ dedi. Zehra akşam heyecandan doğru düzgün bir şey yememişti. ‘’Hayır demem. Akşam birkaç lokmadan fazla yemedim. Madem geciktik, bari tam gecikelim.'' dedi. Aykut’un çalıştırdığı kahve makinesinden bir capuccino alıp oturdu. Kahvaltı sırasında Aykut’a Berkay’dan bahsetmeyi düşündü ama nedense içinden gelmedi. ‘’Diğerleri aradı mı? ‘’ dedi. ‘’Ben aradım. Dün Oya’nın çalıştığı sigorta şirketinin Deniz’le bağlantısı olup olmadığını, bir de mobese kayıtlarına bakmak gerektiğini söylemiştin ya, işte o işleri halletmelerini söyledim. Büroya gelmenize gerek yok dedim. Oya’nın telefon kayıtlarını da çıkartacaklar. ‘’ dedi Aykut. ‘’Aslansın Aykut. Nasıl düşündün bunları? ‘’ dedi Zehra Aykut’un kahvesini tazelerken. Kaşarlı tosttan büyük bir ısırık alırken iyice rahatlamıştı. ‘’Kapıyı çaldım, açmayınca telefon açtım. Uyuyakaldığını tahmin ettim. Zaman kazanırız diye düşündüm. ‘’ ‘’Teşekkür ederim. Çok incesin. Ben zor bir akşam geçirdim. ‘’ dedi Zehra. ‘’O yüzden mi içtin? Yani seni böyle görmemiştim hiç. ‘’ ‘’Uzun hikaye. Bir ara konuşuruz. Şimdi canım istemiyor. ‘’ dedi Zehra mutfağa giren Piştov’u okşayarak. Yarım saat sonra kuaförün önündeydiler. Aykut'u arabada bırakan Zehra on dakikada sade ama kendisine yakışan bir topuz yaptırdı. Tülin’le ilgili tekrar konuştular ama işe yarar bir bilgi öğrenemedi. ''Bu gün ne yapacağız? '' dedi arabaya binince Aykut. ''Şu Aygül'le bir görüşelim diyorum. '' ''Okula mı? '' ''Evet, bir bakalım durumları neymiş. '' Tülin öldükten bir gün sonra birlikte tenis oynamaya gitmeleri normal mi sence? Yoksa ben mi büyütüyorum? ‘’ ‘’Hiç de normal değil. İnsan komşusu ölse bile gitmez. ‘’ dedi Aykut. ‘’Bilmiyorum; belki de acılarını unutmak için yaptılar ama üstüne gitmek lazım. Bizim en küçük bir ipucunu bile atlamamamız lazım. ‘’ On beş dakika sonra müdürün odasında Aygül'ü bekliyorlardı. Aygül müdürün odasına girdiğinde biraz sinirli gibiydi. ''Bu sorgular yüzünden doğru düzgün ders yapamaz olduk! '' dedi. ''Talat'la benden başka gelenler de mi oldu? '' ''Hayır. ‘’ ‘’Bir kez Talat geldi ve ders yapamaz olduk diye bir genelleme yapıyorsunuz yani, doğru mu anladım? ‘’ ‘’Yani bir kez ifade vermiştim. İkincisine gerek var mı diye.'' ‘’Eminim arkadaşınızın katilinin en kısa zamanda bulunması için yardım etmek istiyorsunuzdur, değil mi? En samimi görüştüğü sizmişsiniz. ‘’Aygül kızardı ve yerinde huzursuz bir şekilde kıpırdandı. ''Elbette! ‘’ dedi. ‘’Ben de öyle düşünmüştüm. ‘’ ‘’Fakat ben ne yapabilirim ki? Hiçbir şey bilmiyorum. '' dedi tekrar huzursuzca. ''Örneğin; Burçin'le aranızdaki ilişkinin ne zaman başladığını söyleyerek başlayabilirsiniz. '' dedi Zehra bacak bacak üstüne atarak. Aygül bir anda bembeyaz oldu ve hiddetle ayağa kalktı. ''Siz ne ima etmeye çalışıyorsunuz? '' diye bağırdı. ''Hiçbir şey ima etmeye çalışmıyorum. Açık açık soruyorum. İlişkiniz ne zaman başladı? '' ''Neye dayanarak bana böyle bir iftira atıyorsunuz? Tenise gittik diye değil herhalde! Hangi yüzyılda yaşıyoruz? '' ''Telefon kayıtlarına dayanarak… '' dedi Zehra gözlerini kadının üzerinde sabitleştirerek. Aygül sarardı. Aykut da şaşkınlıkla Zehra'ya baktı. Ne zaman çıkarttırmıştı kayıtları acaba? Aygül’ün numarasını nereden öğrenmişti? ''Şimdi her şeyi anlatacak mısınız, yoksa mesajlarınızı göstereyim mi? Fakat o zaman içeriklerinden herkesin haberi olabilir. Ama bunların ortalığa saçılması sizi rahatsız etmezse resmi yoldan cevap isteyebiliriz. '' dedi Zehra ayağa kalkarak. Aygül kollarını kavuşturdu. ‘’Sizi şikayet edeceğim. Özel aramalarıma ne hakla… ‘’ ‘’Hakimin izniyle… Ağır Ceza Hakiminden izin aldık. Son derece yasal. ‘’ Aygül koltuğa yığıldı ve ağlamaya başladı. ''Lütfen bunu yapmayın! Ben onu gerçekten çok seviyorum. Tülin'le araları bozuktu. Burçin'in hiç suçu yok. '' Zehra birkaç dakika konuşmayarak onu süzdü. ''Tülin'i siz mi öldürdünüz? '' dedi sonra. ''Yemin ederim hayır! Ben barıştıkları halde ona bir şey söylemedim. O benim en iyi arkadaşımdı. Ama aşıktım ve ikinci kadın olmayı bile kabul edecek kadar aşıktım.'' ‘’O kadar iyiymiş ki; sevgilisiyle yattığınız yetmiyormuş gibi; ölümünün üzerinden 24 saat geçmeden tenis oynuyorsunuz. ‘’ ‘’Beni yargılıyor musunuz? ’’ dedi Aygül ağlamaya devam ederek. ‘’Sadece yaptıklarınızı söylüyorum. Bu durumda şüphelisiniz. Ama eğer Tülin’i sevmeseydiniz ne yapardınız merak ettim. ‘’ Aygül hıçkırarak ağlarken Zehra ayağa kalkıp Aykut'a: ''Hadi gidelim! '' dedi. Sinirleri bozulmuştu. Tülin'in epey acı bir hayatı vardı anlaşılan. Başka şekilde ölmüş olsaydı, intihar ettiğini bile düşünebilirdi. Çevresinde adam gibi birisi yok gibi görünüyordu. ‘’Telefon kayıtlarını ne zaman çıkarttırdın? GSM mesajların önceden dilekçe verilmediyse kaydedilmediğini söylemişti bize. ‘’ dedi Aykut. ‘’Blöf yaptım. ‘’ dedi Zehra. Aykut şaşkınlıkla bakarken Zehra’nın telefonu çaldı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. ''Alo!'' ''Zehra ben Deniz! Günaydın!'' ''Sen kendini ne zannediyorsun be! Ne hakla beni zor duruma düşürüyorsun? Beni mi izliyorsun? '' diye bağırdı. Arabanın kapısını açan Aykut şaşırdı. ''Senin o adamla ne işin vardı? '' ''Sana ne! Sana hesap mı vereceğim! Nişanlım O benim. '' Aykut daha beter şaşırdı. Eski nişan olayını o da biliyordu elbette. ''Nişanı bozalı altı yıl olmuş. '' ''Sen beni mi araştırıyorsun? Amacın ne? '' ''Müstakbel eşimle ilgili bilgi sahibi olmam gerekiyordu! '' Zehra duyduklarına inanamadı ama ağzını bozmaktan korkarak sinirle telefonu kapattı. ''Bu adam manyak mıdır, nedir! '' dedi bağırarak. ''Deniz Bey mi? '' ''Evet. Dün evimin önüne gelmiş, Berkay'la bizi gördü. '' ''Berkay amirle barıştınız mı yoksa? Bence hata etmişsin! '' Zehra şaşırarak Aykut'a baktı. ''Neden böyle söyledin? '' ''Yani geldi geleli seni aramamış, sormamış. Şimdi birden ortaya çıkması doğru değil bence. '' dedi Aykut direksiyonun üzerindeki ellerine bakarak. Sıkıntılı görünüyordu. ''Bir dakika; senin haberin var mıydı onun geldiğinden? '' ''Var tabii. Ayrıldınız diye söylemek istemedim. Geldiği sırada karşılaşmıştık. '' ''Ne zaman? '' dedi Zehra. Kalbini demirden bir el kavramış gibi acı çekerek. Bu adam daha kaç kez canını acıtacaktı? ''5 ay önce. '' Zehra ağzı açık bir şekilde Aykut'a baktı, kaldı. ''Ne dedin sen; 5 ay mı? Emin misin? '' ''Evet, hatta konuştuk. Seni sordu. Ben de iyi olduğunu söyledim. '' Zehra şoka girmişti. Berkay beş ay önce gelmiş ve kendisini yeni arıyordu. Üstelik bir hafta önce geldim diyerek yalan da söylemişti. ''O zamandan beri burada mı yani? '' ''İlçede çalışıyor. Söylemedi sana değil mi? '' Eğer Deniz arayıp tehdit etmeseydi, Zehra onu yukarıya çağırabilirdi. Az önce çok kızgın olduğu Deniz'e teşekkür edecek durumdaydı. Büyük bir hata yapmasına engel olmuştu. ''Barışmadın değil mi? '' dedi Aykut. ''Hayır. Deniz’i başımdan atmak için söyledim. Sadece akşam bir yemek yedik, o kadar. O barışmak istiyordu, eve gelip sıkıntı çıkartır diye adam gibi konuşmak istedim. Fakat bu yaptığı… Aykut, benim sinirlerim çok bozuk, beni şurada bir yerde indir. Ben biraz dolaşayım. Bir saat sonra ararım seni. '' dedi Zehra. Aykut halini anlamış gibiydi. Hızla arabanın yönünü çevirdi. Biraz sonra yapay şelalelerin olduğu büyük bir piknik yerine park etti arabayı. Zehra arabadan inip tahta masaya oturdu. Aykut büfeye giderek elinde iki şişe birayla döndü. Zehra biradan büyük bir yudum aldı. ''Bu kadar zaman sonra neden aradı beni peki? Bir de evlilikten bahsetti. Neden? '' ''Zehra, bu bir şeyi göstermez ama... Bunu söylesem mi bilmiyorum. '' ''Söyle! Bundan kötü ne olabilir ki? '' ''O kadar emin olma! '' ''Bir ilişkisi mi vardı? '' ''Ben onu bir kez... Bir kez Rasta Bar'da görmüştüm. O zaman kızı tanımıyordum. Ama dün gazetede görünce jeton düştü. Sana söylemeyecektim ama durum böyle olunca… '' ''Ya söylesene Aykut! Gevelemeyi bırak! Artık sevmiyorum onu! Sadece yalan söylemesine canım sıkıldı. Kimi gördün gazetede? Ünlü birisi mi? '' ''Berkay Amirin yanında bir kadın vardı. '' ''Onu anladım; kimdi? '' ''Tülin. Tülin YILDIRIM! '
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.