SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Kuyudan çıkan su, çocukların kahkahalarını yeniden ateş başına taşımıştı. Çocuklar köy sokaklarında koşup gülüştüler, kadınlar yeniden çamaşır yıkadı, erkekler tarlaları yokladı. Ama bu sevinç, bir çöl serabı kadar kırılgandı. Khaalid, her sabah kuyunun başına ilk varan kişi oluyordu. Suyun seviyesini kontrol ediyordu. Günler geçtikçe, kuyunun dibi daha çabuk görünür olmuştu. Su, yavaşça çekiliyordu; tıpkı göl gibi, tıpkı Sahra’nın ruhu gibi.
O sabah, Khaalid, kuyunun başına vardığında, etrafındaki toprağın daha da derin çatladığını gördü. Kuyunun ağzındaki taşlar, güneşin altında tozlanmış, sanki Sahra onları da yutmak istiyordu. Khaalid, bir kovayı kuyuya sarkıttı, ama ipi çekerken elinde sadece birkaç damla su vardı. Parmaklarını ıslatmaya bile yetmeyecek kadar az. Kalbi sıkıştı. Dudakları arasından sadece bir kelime fısıldadı: ”Umm Taariq,” diye fısıldadı, sanki kuyunun ruhunu uyandırabilirmiş gibi. Ama kuyu, gökyüzü gibi suskundu.
Köy, bu değişimi hissediyordu. Tarlalar, bir zamanlar buğdayla dans eden rüzgârı hatırlamıyordu artık; şimdi ise sararmış otlar, rüzgârın zayıf nefesiyle savruluyordu. Annesi, artık tarlaya gitmiyor, bunun yerine hasır dokuyordu; elleri, endişeyle titriyordu. Babası, her akşam ateş başında bile konuşmaz olmuştu., gözleri uzaklara dalıyordu. Köylüler, birbirine bakarken sözcükleri yutuyor, sadece çocukların oyunları sessizliği bozuyordu. Ama Khaalid, arkadaşlarının bile kahkahalarının solduğunu fark etmişti. Sahra, sanki sadece suyu değil, köyün ruhunu da kurutuyordu.
6.1. Bir Kurban Denemesi
Bir akşam, köyün yaşlıları yeniden çember kurdu. Ateş, zayıf bir ışıkla yanıyor, gökyüzü yıldızsız bir karanlıkla kaplıydı. Dede, bastonunu toprağa saplayarak ayağa kalktı. Khaalid, onun yüzündeki yorgunluğu ilk kez bu kadar açık gördü. Yüzü, yılların ve Sahra’nın ağırlığıyla çizilmişti. ”Eskiden,” dedi, sesi titrek ama kararlı, ”atalarımız kuraklık geldiğinde gökyüzüne bir hediye sunardı. Toprak kanla beslendiğinde, gök gürlerdi.” Köylüler, birbirine baktı; bazıları başını salladı, bazıları ise gözlerini yere indirdi. Khaalid, annesinin elini sıkıca tuttuğunu hissetti.
Bir keçi, köyün en sağlıklı hayvanlarından biri, çembere getirildi. Hayvanın gözleri, ateşin ışığında parlıyordu. Ama belki korkuyla, belki anlayışla. Sanki o da Sahra’nın suskunluğunu biliyordu. Bir yaşlı, bıçağını keçinin boynuna dayadı. Khaalid, gözlerini kapattı; Sadece annesinin elini daha sıkı tuttuğunu hissetti. Annesinin nefesi kesildi. Kan, toprağa aktı, kuru çatlaklara sızdı. Köylüler, ellerini gökyüzüne açtı, dualar mırıldandı. ”Ey Sahra’nın ruhu, bize suyunu bağışla,” diye yalvardılar. Ama gökyüzü, bir taş gibi hareketsizdi. Ne bir rüzgâr, ne bir bulut. Sadece sessizlik.
Khaalid, gözlerini açtığında, dedesinin yüzündeki çaresizliği gördü. Yaşlı adam, bastonuna yaslanmış, gökyüzüne bakıyordu, ama gözleri artık umut değil, bir veda taşıyordu. Yaşlı adam göğe bakıyordu ama artık bir şey beklemiyor gibiydi. Sesi, rüzgârın bile duyamayacağı kadar yorgundu: ”Belki gök, bizimle konuşmayı unuttu,” diye mırıldandı dede, sesi neredeyse duyulmaz bir fısıltıya dönüşerek. Khaalid, bu sözlerin ağırlığını hissetti. Sahra, onların dualarını duymuyordu.
6.2. Köyün Gölgesi
O gece, Khaalid uyuyamadı. Uyumak istemedi. Hasır yatağında dönüp dururken, ateşin son kıvılcımlarını izledi. Uzakta, bir cırcır böceği ötüyordu, ama bu ses bile zayıf ve yorgundu. Khaalid, kalkıp köyün dışına yürüdü. Karanlıkta, gölün eski kıyısına vardı. Artık suyun yerinde, sadece kum ve çatlaklar vardı. Bir zamanlar Ko’ra’ların sıçradığı sazlıklar, kuru dallar gibi eğilmişti. Khaalid, dizlerini göğsüne çekip oturdu. ”Leopar…” diye fısıldadı. ”Neden gittiniz?” diye fısıldadı, sanki göl ona cevap verebilirmiş gibi. Yanıt gelmedi, sadece sessizlik vardı.
Köye dönerken, ateş başında bir tartışma başlamıştı. Khaalid, uzaktan sesleri duydu. Bir adam, “Burada kalırsak ölürüz!” diye bağırıyordu. ”Tarlalar kurudu, kuyu tükeniyor. Başka bir yol bulmalıyız!” Bir kadın, “Ama nereye gideriz?” diye karşılık verdi, sesi korkuyla titreyerek. ”Sahra, bizim evimiz. Atalarımız burada doğdu.” Khaalid, babasının sesini tanıdı:
“Belki evimiz değişmek zorundadır. Uzaklarda, doğuda, bir nehirden bahsediyorlar. Nil, diyorlar. Orada su hiç bitmezmiş.”
Khaalid’in kalbi hızlandı. Nil. Bu kelime, Khaalid’in yüreğine Ay ışığı kadar yumuşak ama güçlü bir yankı gibi çarptı. Daha önce sadece masallarda duyduğu, uzak ve erişilmez sandığı bir isimdi bu. Gözlerini gökyüzüne kaldırdı. Yıldızlar, soluk da olsa, hâlâ oradaydı. Belki Sahra susmuştu, ama başka bir diyar, başka bir su, onlara şarkı söyleyebilirdi. Khaalid, bu düşünceyle evine döndü. Ateş sönmüştü, ama babasının sesindeki o kelime, kalbine bir tohum gibi ekilmişti: Nil.
6.3. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)
Sahara: “Nil-7… gökyüzü neden cevap vermedi? Kurban verdiler. Dua ettiler. Ama hiçbir şey olmadı.”
Nil-7: “Çünkü her dua bir cevap almaz, Sahara. Bazen sessizlik de bir cevaptır. Gökyüzü susarsa, insanlar yeryüzüne bakmayı öğrenir.”
Sahara (sessizce): “Ama dedesi çok üzgündü. “Gök konuşmayı unuttu,” dedi. Bu çok hüzünlü bir şey.”
Nil-7: “Evet. Dedenin kalbi konuşmak istiyor, ama gökyüzü artık eski hikâyelere kulak vermiyor. Belki de insanlar yeni bir hikâye yazmalıdır. Suskunluk bazen bir çağrıdır.”
Sahara: “Ama kurban... o keçi. Gerçekten gerekiyordu mu?”
Nil-7 (nazik ama net): “Geçmişte bazı halklar, doğanın dilini kanla konuştuklarına inanırdı. Ama artık başka yollar da var, Sahara. Bir çocuğun umudu, bin kurbandan daha güçlü olabilir. Belki Khaalid’in bakışı, yeni bir dilin ilk kelimesidir.”
Sahara (fısıltıyla): “Khaalid "Nil"i duyunca değişti… Sanki içinde bir kıvılcım yandı.”
Nil-7: “Çünkü bazen sadece bir kelime, tüm kaderi değiştirebilir. Nil, artık onun yolculuğunun pusulası. Gök sustu, ama içindeki su sesi yeni bir yön gösterdi.”
Sahara: “Yani hikâye burada bitmiyor?”
Nil-7 (hafifçe gülümser): “Hayır. Asıl şimdi başlıyor.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.