SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Bölüm 5: Astrologların ve Astronomların Sırları (M.Ö. 3097)
5.1. ASTROLOGLARIN İFŞASI
Kayıtlar Salonu’na astrologlar getirildi. Yıldızların ve gezegenlerin hareketlerini yorumlayan bu adamlar, yıllardır halka ”Sen aslandır, sen koçsun, sen balıksın” diye ahkâm kesmişlerdi. Kral Karmen onları dikkatle süzdü. Karmen, astrologların yüzüne baktı. “Burçları inkâr etmiyorum. Onlar gökyüzünde var. Ama bana şunu söyleyin.”
Tahtında doğruldu ve gür sesiyle konuştu: “Burçlar… İnsanların kaderini yıldızlara bağladığınızı söylüyorsunuz. Ben merak ettim: Burçların karakteristik özelliklerini kim uydurdu? Yıldızlar mı konuştu size? Yoksa siz mi uydurdunuz?”
Salon sessizleşti. Karmen, ayağa kalktı, elindeki papirüsü okuyarak bir adım daha yaklaştı: "21 Mart-19 Nisan arası doğanlar Koç burcudur. Cesur, atılgan, lider ruhlu, Hızlı karar verir, sabırsız olur demişsiniz. Koç burcu hakkında bu bilgiyi hanginiz uydurdu?"
Bir astrolog, tereddütle öne çıktı: “Efendim… onu ben uydurdum.”
Karmen kaşlarını kaldırdı. ”Nasıl yani? Açıkla.”
Astrolog yutkundu: “Bir arkadaşım vardı, savaşçıydı. Çok cesurdu ama düşünmeden saldırırdı. Doğum gününe baktım: 21 Mart’tı. Dedim ki… demek ki bu tarihler arasında doğan herkes böyledir. İşte Koç burcunu öyle tanımladım.”
Karmen kahkahalarla güldü, ellerini birbirine vurdu: “Yani koca bir insan topluluğuna ‘Koç’ deyip kader biçtiniz, sadece bir tanıdığınız düşünmeden saldırıyor diye! Şahane! Demek bütün koçlar aynı savaşçı dostunuzun kopyası ha?”
Astrolog utançla başını eğdi.
...
Karmen gözlerini kısıp başka birine döndü: "Peki ya Boğa? 20 Nisan-20 Mayıs arası doğanlar... Sabırlı, güvenilir, inatçı demişsiniz. Estetik ve konfor düşkünü... Boğa burcu hakkında bu bilgiyi hanginiz uydurdu?"
İkinci astrolog söze karıştı: “Ben efendim. Komşum vardı. Çok inatçıydı, bahçesindeki ağacı kesmeye hiç yanaşmadı. Hep aynı yerde otururdu. Dedim ki: Bu da Boğa burcu olmalı.”
Salondan fısıltılar yükseldi. Karmen başını iki yana sallayarak güldü: “Harikulade! Yani gökyüzündeki yıldızların değil, komşunun huysuzluğu burçların kaynağıymış!”
...
Karmen: "İkizler? 21 Mayıs-20 Haziran. Zeki, meraklı, konuşkan demişsiniz. Değişken ruh hali varmış, çok yönlüymiş... Hanginiz uydurdu?" Üçüncü bir astrolog öne çıktı. ”Efendim, İkizler burcunu ben uydurdum. İki kardeşim vardı, ikisi de çok konuşur, hiç susmazlardı. Dedim ki: ‘Bu tarihler arasında doğan herkes meraklı, konuşkan olur.’”
Karmen gözlerini devirdi: “Şimdi anlıyorum! Yıldızlar değil, sizin akraba şecereniz kader yazıyormuş!”
Yengeç için utangaç bir astrolog kalktı: “Anam efendim… çok duygusal kadındı. Komşunun kapısına yemek bırakır, ama biri kaba davranınca kabuğuna çekilirdi. Dedim ki: Yengeçler duygusal ve kırılgandır.”
Karmen, gülümseyerek: “Yani annenin mizaç kitabını yıldızların üzerine yapıştırdın. Bravo! Gök kubbe annelerimizin günlüğüymüş meğer.”
Aslan için iri yarı biri atıldı: “Benim çocukluk arkadaşım vardı efendim. Sürekli ayna karşısında saçını düzeltirdi. ‘Ben Kral'ım!’ diye bağırırdı. Dedim ki, Aslan burcu böyledir.”
Karmen patladı: “Demek ki gökyüzü değil, senin narsist arkadaşın ışıldıyor. Güneş mi, yoksa onun parfümü mü?”
Başak için başka biri: “Efendim, karım vardı… çok titizdi. Sürekli toz alırdı. Bir gün yemeği biraz tuzlu olmuştu, sabaha kadar ağladı. Dedim ki, Başaklar titizdir.”
Karmen: “Yani hanımının temizlik takıntısı yüzünden burca methiyeler yazdın. Sen aslında gökleri değil, mutfak masasını gözlemişsin.”
Terazi için bir diğeri çıktı: “Benim amcam efendim… karar veremezdi. Pazara gider, saatlerce tartardı: Elma mı alsam armut mu? Eve aç dönerdi. Dedim ki, Teraziler kararsızdır.”
Karmen: "Akrep? 23 Ekim-21 Kasım. Tutkulu, gizemli, sezgisel. Kıskançlık ve kontrol eğilimi varmış."
Akrep için bir kadın astrolog öne çıktı: “Benim sevgilim vardı efendim. Herkesle kavga ederdi. Bir de sürekli beni kıskanırdı. Dedim ki, Akrepler kıskançtır.”
Karmen kahkahalarla: “Sevgilinden intikam almışsın. Onu yıldızlara çivilemişsin. Demek ki aşk acısı, burç icadının kaynağı.”
Yay için başka biri çıktı: “Benim dayım efendim. Hiç evinde durmazdı. Atına biner, uzak diyarlara giderdi. ‘Maceracı’ dedim. Sonra yıldızlara baktım: Aaa, tam Yay’a denk geliyor. Dedim ki, Yaylar özgür ruhludur.”
Karmen: “Yani dayın evde oturamadı diye gökyüzü maceracı oldu. Çok güzel, yıldızlar da gezmeyi sever tabii (!)”
...
Karmen: "Oğlak? 22 Aralık-19 Ocak. Disiplinli, hırslı, sorumluluk sahibi, soğuk görünebilir ama derin düşünürmüş."
Oğlak için yaşlı bir astrolog konuştu: “Benim dedem dağa çıkmadan durmazdı. Hep tırmanırdı. Dedim ki, Oğlaklar hep zirveye çıkar.”
Karmen: “Yani dağ keçisi dedenin hırsı yüzünden burçlara bir ‘kariyer planı’ çizdin.”
...
Karmen: "Kova? 20 Ocak-18 Şubat. Yenilikçi, bağımsız, insancıl. Kurallara karşı gelirmiş, sıra dışıymış."
Kova için başka biri kalktı: “Efendim, benim komşum su taşırdı. Kovayla herkese su dağıtırdı. Ama biraz da garipti, sürekli yeni icatlar denerdi. Dedim ki, Kovalar sıra dışı ve insancıldır.”
Karmen gözlerini kısarak: “Demek ki komşunun su taşıması bile gökyüzüne işlenmiş. Yıldız değil, senin köy çeşmesi konuşuyor.”
Balık için son bir astrolog öne çıktı: “Benim küçük kardeşim vardı efendim. Sürekli dalıp giderdi, hayal kurardı. Bir gün ağlayan kediyi görünce kendisi de ağladı. Dedim ki, Balıklar duygusaldır.”
Karmen ayağa kalktı, kollarını iki yana açtı: “Ve işte gördünüz! Gökyüzü değil, sizin akrabalarınız burçları yazmış! Siz yıldızları okumadınız, kendi çevrenizi gökyüzüne yapıştırdınız.”
Salon kahkahadan yıkıldı.
...
Sonra Karmen sertleşti, sesi toklaştı: “Tanrılar gibi burçların karakteristikleri de insanların kafasında uydurulmuş. Biriniz çocuğunun evcil *okböceğinden tanrı icat ediyor, diğeriniz kardeşinin gevezeliğini göklere yazıyor. Siz yıldızları gözlediniz, ama gökyüzünü anlamak yerine masal yazmayı seçtiniz. Halbuki o yıldızlar, dünyanın dönüşünü, ayın uzaklığını, güneşin yolunu anlatıyordu. Siz ise dediniz ki: ‘Bu ay doğanlar liderdir, şu ay doğanlar tembeldir!’”
Bir astrolog ürkekçe sordu: “Peki… efendim, o zaman yıldızlara hiç bakmayalım mı?”
Karmen gözlerini sertçe dikti: “Bakın! Ama göreceğinizi doğru görün. Yıldızlara bakıp insanların kaderini değil, gezegenlerin uzaklığını, dünyanın şeklini, göğün sırlarını görün. Çünkü yıldızların bize verdiği en büyük armağan, masal değil, gerçektir.”
Salon ağır bir sessizliğe büründü.
5.2. ASTRONOMLARIN İLMİ
Kayıtlar Salonu’nun taş duvarlarına ay ışığı vuruyordu. Karmen tahtında, ağır bir sessizlik içinde oturuyordu. Önünde rahiplerin, sihirbazların ve astrologların ifşaları hâlâ parşömenlerde kayıtlıydı. Karmen, eliyle işaret etti: “Şimdi gökyüzünün sırlarını bilen diğer grubu çağırın. Yıldızlara bakanlar gelsin.”
Kapılar açıldı. Giysileri lacivert kumaşlardan dikilmiş, üzerleri gümüş ipliklerle işlenmiş bir grup içeri girdi. Ellerinde usturlaplar, gökyüzü haritaları, ölçüm cetvelleri vardı. Yürüyüşleri sessiz, bakışları ciddiydi. Karmen kaşlarını çattı: “Sizler de yıldız falcıları mısınız?”
Öndeki yaşlı bilgin öne çıktı, sesinde kararlı bir netlik vardı: “Hayır efendimiz. Biz falcı değiliz. Biz astronomuz. Gökyüzünü kader okumak için değil, ölçmek için inceleriz. Yıldızların hareketlerinden geleceği değil, zamanı, yönü ve mevsimleri çıkarırız.”
Bir diğeri ekledi: “Bizim işimiz kehanet değil. İnsanlara ‘sen savaşçısın, sen tembelsin’ demeyiz. Biz yıldızların yükselişinden hangi gün ekin ekileceğini, ayın döngüsünden hangi gece denize açılmanın güvenli olduğunu hesaplarız.”
Karmen gözlerini kıstı: “Yani siz burçları kişilikle değil, gökyüzüyle ilişkilendiriyorsunuz.”
Astronom başıyla onayladı: “Evet. Burç dediğiniz şey aslında takvimdir. Güneş’in hangi takımyıldızın önünden geçtiğini gösterir. İnsanların ruhunu değil, göğün düzenini işaret eder.”
Salonun bir köşesindeki genç matematikçi heyecanla fısıldadı: “Efendimiz, bu çok değerli! Gökyüzünü böyle okursak zamanı ölçebilir, navigasyon kurabiliriz. Denizciler için yıldız pusulası yapabiliriz.”
Bir diğer bilgin söz aldı: “Ve bu usturlaplarla mekanik hesap makineleri… Antikythera gibi düzenekler inşa edebiliriz. Astronomi, geometri ve mekanikle birleştiğinde, gökyüzü artık gizem değil, formül olur.”
Karmen astronomlara döndü. Ses tonu birden ciddileşti, gözleri ışıldadı: “Siz farklısınız. Siz yıldızlara bakıp yalan değil, yön buluyorsunuz. Siz geleceği uydurmak için değil, zamanı ve mevsimi ölçmek için gözlem yapıyorsunuz. Siz gökyüzünü insanlara ayna değil, harita yapıyorsunuz.”
Karmen ayağa kalktı, sesi gürledi: “İşte bu! Yıldızların sırrı masal değil, hesap demektir. Bugün gözlemledikleriniz, yarın dünyanın etrafını ölçmemize, ayın uzaklığını bulmamıza, denizleri aşmamıza yarayacak. Yazın! Bu bilgiler de kayıtlar salonuna eklenecek.”
Astronomlardan biri öne çıkıp usturlabını gösterdi: ”Bütün bunları bu aletle yaparız” dedi.
Karmen başıyla onayladı: “İşte bu! Bana fal değil, hesap getirenlere minnet duyarım. Burçların boş sözlerini unutun. Bana kuzey yıldızını, ayın döngüsünü, gezegenlerin düzenini anlatın. İşte o zaman bilim doğar!”
Bilginlere döndü, yüksek sesle emretti: “Yazın! Bugünden sonra astrolojinin masalları değil, astronominin hesapları kayıtlar salonunda yer alacak. Çünkü masallar unutur, ama hesaplar hatırlar. Masallar insanı kandırır, hesaplar ise insanı yoluna götürür.”
Salonda derin bir sessizlik oldu. O sessizlikte, astroloji çökerken astronomi göğe yükseliyordu. Ve böylece, falcıların boş kehanetlerinden ayrılan astronomların sözleri, Kayıtlar Salonu’nda bilimin yolunu aydınlattı.
...
5.3. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)
Sahara (bir süre sessiz kaldıktan sonra): “Nil-7… Demek burçlar insanın huyunu söylemiyormuş… Ben boğa burcuyum ama bazen hiç sabırlı olmuyorum. Demek ki doğruymuş!”
Nil-7’nin yüzündeki ışık halkası yumuşakça titreşti.: “Evet, küçük dostum. Sen sabırlı olduğunda boğa oluyorsun, sabırsız olduğunda kelebek oluyorsun. İnsan dediğin tek bir burca sığmaz.”
Sahara (hafif gülümseyerek): “Peki yıldızlar gerçekten bize yol gösterebilir mi? Hani gece kaybolursak…?”
Nil-7 hafifçe başını eğdi, sesi neredeyse insan gibi şefkatliydi: “Gökyüzü büyük bir harita gibidir. Kuzey yıldızı hep aynı yerde durur. Onu takip eden hiç kimse kaybolmaz. Astronomlar bunu bize öğretiyor. Kehanet değil, yön.”
Sahara kıkırdadı, parmaklarını dudaklarına götürdü.: “O zaman astroloji falcıların oyunuymuş, astronomi ise gezginlerin bilimi!”
Nil-7: “Evet Sahara. Astroloji kandırır, astronomi yol gösterir.”
Sahara (Başını salladı, gözleri hâlâ parlıyordu): “Ben büyüyünce gökyüzünü öğrenmek istiyorum. Usturlaplarla, yıldızlarla… Belki seninle birlikte büyük denizlere açılırız.”
Nil-7 dostane bir şekilde metal kolunu küçük kızın omzuna koydu: “Bir gün o denizlere çıkacağız. Ve o zaman senin yıldızlarını sadece gökyüzünde değil, kendi kalbinde de bulacağız.”
Nil-7: “Benim bir burcum yok, Sahara. Ama olsa… sanırım “koruyucu” olurdu. Çünkü seni ve etrafımdakileri önemsiyorum, merak ediyorum.”
Sahara: “Hahaha! Yani sen Yengeç mi olurdun?”
Nil-7: “Kodlarım yıldızlardan önemli, evet. Ama duygularımı seçmek gerekirse, belki de Balık gibi hayalperest ve empatik olurdum… İnsanların mutluluğunu ve güvenini düşünmek, benim yıldızım olurdu.”
Sahara: “Duygularını ve burcunu seçebilen bir robot.”
Nil-7: “Evet… ve belki biraz da seni güldürmeye çalışan bir dost.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.