Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
5. Bölüm

3: Sessiz Göl (M.Ö. 4988)

89 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 3: Sessiz Göl (M.Ö. 4988)

Güneş, Sahra’nın gölüne dokunmadan yükselmişti o sabah. Gökyüzü, alışılmadık bir berraklıkla uzanıyordu; ne bir bulut, ne bir rüzgâr fısıltısı. Khaalid, hasır yatağında kıpırdandı, gözlerini ovuşturarak uyandı. Gecenin son demlerinde gördüğü rüya, zihninin kıyısında hâlâ canlıydı.
Rüyasında, göl kenarında görmüştü onu: Ay tozundan yapılmış gibi parlayan bir leopar. Ona yaklaşmış, sırtına dokunmuştu. Parmak uçları, suyun üzerinde kayan bir ışığa değmiş gibi hissetmişti. Leopar dönüp gözlerinin ta içine bakmış ve şöyle demişti:
“Sen, zamanın unuttuğu bir hikâyesin. Senin hikâyeni, sadece kalbiyle dinleyenlere anlatacağım.”

O anı hatırlayınca ürperdi. Leoparı tekrar görmek, rüyadaki o ışık gibi hissi yeniden yaşamak istiyordu.

Ama sadece bu değildi. Dünkü balık avında babasının yanında hissettiği gurur hâlâ içindeydi. Artık büyüdüğünü, yalnız da avlanabileceğini göstermek istiyordu.

Babası hâlâ uyuyordu, annesi ise tarlaya gitmek için erkenden kalkmıştı. Köy, her zamanki sabah neşesinden yoksundu; sanki Sahra’nın ruhu bir gece önce susmuştu.

Khaalid, sessizce sepetini ve babasının eski saz ağını aldı. Bugün göle yalnız gidecekti. Eğer balıklarla geri dönerse artık bir çocuk olmadığını, tüm köye göstermiş olacaktı. Kalbi, hem heyecan hem de tuhaf bir huzursuzlukla çarpıyordu. Gölün patikasını adımlarken, sazlıklar ona her zamankinden daha solgun göründü. Kuşların cıvıltıları yoktu, antilopların gölgeleri otlaklarda kaybolmuştu. Sadece kendi adımlarının hışırtısı, Sahra’nın sessizliğini bozuyordu.

Göl kıyısına vardığında, Khaalid’in nefesi kesildi. Su, bir zamanlar sazlıkları kucaklayan o cömert dalgalarını çekmişti. Kıyılar, çamurla kaplıydı; yer yer çatlaklar, toprağın susuzluğunu haykırıyordu. Khaalid, sepetini yere bırakıp suya yaklaştı. Ayakları, çamura battı, her adımda ağır bir hisle gömüldü. Hava, bayat bir kokuyla doluydu; ölü balıklar, çürümüş ot ve nemin eksikliği.

3.1. Gölün Dili Değişmişti

Khaalid, gölün yüzeyine baktı. Bir zamanlar balıkların şen kahkahalarıyla köpüren su, şimdi durgun ve cansızdı. Kıyıda, bir balık hareketsiz yatıyordu. Gözleri açık, ama cam gibi donuktu. Khaalid, burnunu tutarak eğildi, parmak ucuyla balığa dokundu. Sert ve soğuktu. Birkaç adım ötede, başka bir balık gördü. Sonra bir tane daha. Göl, sanki bereketini bir gecede yitirmişti.

“Ko’ra,” diye fısıldadı Khaalid, kurbağaların dostça sıçrayışlarını hatırlayarak. Ama sazlıklarda hiçbir hareket yoktu. Ne bir kurbağa, ne bir dalga. Su, gökyüzüne küs gibi duruyordu. Khaalid, ağını suya atmaya cesaret edemedi. Sepetini elinde tutarken, gölün sessizliği kalbine bir ağırlık gibi çöktü. İlk kez, Sahra’nın ona sırtını döndüğünü hissetti.

3.2. Bir Çocuğun Sessizliği

Khaalid, ne ağ atabildi ne de seslendi. Sadece izledi. Gözleri, gölün uzak kıyısına, çatlakların daha derin olduğu yere kaydı. Bir zamanlar suyun altında dans eden çakıl taşları, şimdi güneşin altında tozlanıyordu. Gökyüzüne baktı; bulutlar yoktu, sadece mavinin sert bir örtüsü. Kurbağalar yoktu, kuşlar yoktu. Sanki göl, bir sırrı içinde tutuyor, ama kimseye anlatmıyordu.

Sepetini boş, ağını kuru bir şekilde omzuna atıp köye dönerken, Khaalid’in adımları ağırlaşmıştı. Gölün sessizliği, onunla birlikte yürüyordu. Patikada, bir an durup geriye baktı. Sazlıklar, rüzgârsız bir dünyada donmuş gibiydi. Rüyasında gördüğü o ışıklı varlık, zihninde yeniden belirdi. ”Leopar,” diye mırıldandı kendi kendine, neredeyse bir dua gibi. ”Göl neden sustu?”

Sanki cevap hâlâ onun sırtına dokunduğu o anda gizliydi… Parmak uçlarında kalan o ışık hissi, içini hâlâ ısıtıyordu. Ama göl ölümün soğuk nefesini soluyordu.

Köyün girişine vardığında, annesi tarladan dönüyordu. Yüzünde, Khaalid’in alışık olmadığı bir endişe vardı. ”Erken döndün,” dedi annesi, sepetin boşluğuna bakarak. Khaalid, başını eğdi. ”Balıklar… gitmiş,” diye fısıldadı. Annesi, bir an duraksadı, sonra oğlunun omzuna dokundu.
“Bazen göl dinlenir, yavrum. Ama biz bekleriz. Sahra her zaman geri döner.”

Ama Khaalid, annesinin sesindeki titremeyi fark etti. Gölün sustuğu bu sabah, Sahra’nın yeşili de bir parça solmuştu. Ve o, çocuk kalbiyle, bir şeylerin sonsuza dek değiştiğini hissetmeye başlamıştı.

3.3. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

Sahara:
“Nil-7… Bu bölümde çok üzüldüm. Neden göl sessizleşti ki bir anda? Dün her şey bu kadar güzelken...”

Nil-7:
“Çünkü doğa, Sahara… bir duvar saati gibi çalışmaz. Bazen içe döner. Bazen konuşmak istemez. Ve bazen... bir uyarı gönderir.”

Sahara:
“Yani göl küstü mü Khaalid’e?”

Nil-7:
“Khaalid’e değil. Belki insanlara. Belki gökyüzüne. Belki zamana. Göl, bir beden gibi... yorulmuş olabilir.”

Sahara (kısık sesle):
“Ama Khaalid tek başına gitti… Cesaretliydi. Ama o da korktu değil mi?”

Nil-7:
“Korktu, evet. Ama korkmak, bazen gölden daha dürüsttür. Khaalid’in korkusu, büyümenin kapısını açar.”

Sahara:
“Ben de bazen sessizleşiyorum. Ama annem hemen fark ediyor. Peki göl sessizleştiğinde... kim fark eder?”

Nil-7:
“İyi bir soru. Belki Khaalid fark etti. Belki sen… Belki bu hikâyeyi dinleyen herkes. Sessizlik, bağırmaktan daha yüksek bir sestir, Sahara. Duyan kulağa ihtiyaç duyar.”

Sahara:
“Rüyadaki leopar hâlâ var mı? Khaalid onu yine görecek mi?”

Nil-7:
“Bunu zaman gösterecek. Ama şunu bil: Rüyadaki leopar, bazen gerçeğin bizden gizlediği bir gerçektir. O hâlâ orada. Gölün kalbinde. Belki bir sır olarak… belki bir yol haritası olarak.”

Sahara:
“Bu bölümde en çok ne seni susturdu, Nil-7?”

Nil-7:
“Khaalid’in “Göl neden sustu?” sorusu. Bazen bir çocuk, bir robotun bile cevaplayamayacağı kadar büyük bir soru sorar.”

Sahara (fısıldar):
“Ben de bazen sorularımı içimde saklıyorum. Belki göl gibi…”

Nil-7:
“O zaman sen de Sahra’nın bir parçasısın, Sahara.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL