Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
46. Bölüm

2: Antik Mısır Tanrıların Kökeni (M.Ö. 3100)

38 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 2: Antik Mısır Tanrıların Kökeni (M.Ö. 3100)

İlk firavun Karmen, leopar başlı altın kabartmalı tahtında oturmuş, alaycı bir gülümsemeyle rahiplerine bakıyordu. Elinde bir yazı kamışı, gözlerinde muzip bir ışık vardı. Büyük taş kubbenin içinde toplanan rahipler, tedirgin ama merakla bekliyordu:
"Demek beni tanrı yapmak istiyorsunuz."

Başrahip Neshem öne çıktı:
"Efendimiz, evet. Biz düşündük. Firavunumuzdan çok güzel bir tanrı olur dedik. HORUS'un oğlu deriz. Tanrı Horus’un yeryüzündeki temsilcisi olduğunuzu ilan ederiz. Horus’un simgesi olan şahinle birlikte tasvir ederiz. Horus, düşmanlarını alt eden Karmen’e yardım eder gibi gösteririz. Bu da sizi ilahi destekle hüküm sürdüğünüzü ima eder."

Karmen kahkahalarla havaya fırladı:
"Horus’un oğlu mu? Şahin başlı tanrıyı, anneme koca mı yapıyorsunuz? Bir kuşla akraba mı olacağım yani? Yarın da beni kartal yumurtasından mı çıkaracaksınız?"

Rahipler ter içinde kalmıştı. Başrahip Neshem ürkekçe itiraz etti:
“Efendimiz… Horus güçlüdür, gökten gelen adaleti simgeler. Siz de onun gücünü taşırsınız.”

Karmen:
“Peki, Horus’u nasıl uydurdunuz? Şahin kafalı bu tanrı da nereden çıktı?”

Bir rahip kıpkırmızı oldu, titreyerek öne çıktı:
“Efendimiz… aslında başta Horus diye bir tanrı yoktu. Çocuğum bir gün horozunu gösterdi, ‘Baba, bunu kim yarattı?’ diye sordu. Ben de ‘Horozları, Horoz Tanrısı Horus yarattı’ dedim.”

Karmen bir an dona kaldı, sonra kahkahayı patlattı:
“Horoz mu?! Yani tanrılarımızı tavuk kümesinden mi çıkarıyorsunuz siz?”

Rahip boynunu bükerek devam etti:
“Ama… efendim… horoz kafası çok komik görünüyordu. Halk da ciddiye almadı. Biz de biraz makyaj yaptık… horoz kafasını şahine çevirdik. Daha havalı oldu.”

Karmen bastonuyla yeri dövdü, kahkahadan gözleri yaşardı:
“Yani siz bana kuş tanrısı sattınız ama aslında işin içinde horoz vardı! Horoz Tanrısı Horos! Horoz ötünce güneş doğar sandınız herhalde! Bu mudur ilahiliğiniz?”

Diğer rahipler de kahkahalara karıştı.

Karmen kahkahalarla sarsılarak başladı:
“KHEPRİ’yi hatırlıyor musunuz? Bokböceği tanrımız vardı. Onu kim uydurdu?”

Bir rahip öne çıktı, başını eğerek utangaç bir sesle cevap verdi:
“Efendimiz, evet… aslında… ben uydurdum. Benim çocuğum bir *okböceği görmüş, ona isim bile vermiş. Bana koştu: ‘Baba, Khepri adını verdiğim böceğimi kim yarattı?’ diye sordu. Ben de ona bir masal anlattım. Akşam olana kadar, çocuk arkadaşlarına anlatmış… ve işte o gün, bizim yeni tanrımız oldu: Bokböceği tanrısı Khepri.”

Karmen’in kaşları kalktı, sesi taş kubbeyi titretti:
“Bunu duymak, gerçekten… ahlaksız bir komedinin ta kendisi! Siz… çocukların hayal gücüne dayanan bir tanrı yarattınız ve sonra da bu masal yüzünden halkı köle ettiniz!”

Karmen, yazı kamışını elinde çevirerek yürüdü ve durdu:
“Bakalım… HEKET, kurbağa başlı doğum tanrıçası da var. Bunu hangi akıllı uydurdu?”

Bir rahip titreyerek öne çıktı, sesi çatallaşarak:
“Efendimiz, geçenlerde hanımım doğum yapmak üzereydi, bana hangi tanrıya dua edeceğini sordu. Doğum tanrımız o güne kadar yoktu. Gelen Hekima isimli ebe… kurbağa gözlü bir kadındı, efendim! Oradan esinlendim. Kurbağa başlı tanrıyı hemen uydurdum, halk da inandı!”

Karmen kahkahalarla sarsıldı, tonu alaycıydı:
“Kurbağa gözlü bir ebe mi? Bu tanrıça, doğumu kolaylaştırmaktan çok, anneleri korkutmuş olmalı! Harika bir buluş!”

Karmen, gülmekten nefes nefese, devam etti:
“BABİ’yi kim uydurdu lan? Çok komikmiş! Yıldızlara kadar uzanan cinsel organı varmış!”

Başrahip Neshem korkarak öne çıktı, yüzü kıpkırmızı:
“Efendimiz… onu da ben uydurdum… Haydutlar saldırdığında Babek isimli biri okla vurulmuştu, cesedi kaldırmak için geri döndüğümde babunlar cesedin başına toplanmış… Kalbini ve… cinsel organını yemişlerdi. Halk ne oldu bu cesede diye sorunca ben de Babi’yi anlattım, efendim. Yıldızlara uzanma kısmı… biraz abarttım, korkutmak için!”

Karmen yere kapaklanarak güldü:
“Abarttın mı? Bu, Nil’in ötesine geçen bir efsane olmuş! Babunlar bile utanıyordur şimdi!”

Karmen, kendini toparlayıp kalem olarak kullandığı kamışını salladı:
“Peki ya Anubis? Sakallı çakal kafalı bu adamı kim icat etti?”

Bir genç rahip cesaretle atıldı:
“Efendimiz, köpeklerimiz gece çöldeki çakallarla kavgaya karışmıştı. Bir gece sakallı bir çakal gördüm sandım, 'ağzı pis' dedim. Ağzında köpek yavrusu varmış. Ağzı pis dediğimi yanlış duyan rahipler ‘Bu kutsal bir işaret’ Anubis dedi. Ben de ‘O zaman mumyalama tanrısı yapalım’ dedim. Sakallı çakal kısmı, öyle kaldı!”

Karmen kahkahalarla patladı:
“Sakallı çakal mı? Bu tanrı, yeraltı dünyasında traş makinesi arıyordur herhalde!”

Karmen, gözleri yaşararak devam etti:
“HATHOR’u da unutmayalım! İnek kafalı aşk tanrıçası… Bunu kim uydurdu?”

Bir yaşlı rahip utangaçça güldü:
“Efendimiz, bir gün Hartur isimli sarhoş bir çobanı, ineğiyle dans ederken yakaladık. ‘Bu kutsal bir ritüel’ dedik, sonra ineği tanrıça yaptık. Aşk ve müzik kısmı, çobanın flütünden geldi!”

Karmen dizlerini döverek güldü:
“Gerçekten mi? Nasıl dans eder ya inek çobanla? Bu tanrıça, diskoda mı doğdu?”

Karmen, nefes alarak son bir darbe vurdu:
“SOBEK’i kim uydurdu? Timsah kafalı bu askeri tanrı nereden çıktı?”

Bir balıkçı rahip öne çıktı, gülerek:
“Efendimiz, Nil’de bir timsah beni yutacaktı, kurtuldum. Halk ‘Bu bir tanrı’ dedi, ben de ‘Askeri güç olsun’ dedim. Timsah kafası, korkutmak için kaldı!”

Karmen ayakta alkışladı:
“Timsahın midesinden tanrı mı çıkardınız? Bu, en iyi komedi finali!”

Karmen, devam etti:
“HATMEHYT’i ele alalım! Balık başlı veya başında balık taşıyan kadın… Bunu kim uydurdu?”

Bir balıkçı rahip utangaçça öne çıktı, elindeki ağla oynayarak:
“Efendimiz, bir gün Nil’de balık tutarken ağa yüzme olimpiyatlara hazırlanan Hatmira isimli bir kadın takıldı, ama çıkarırken üzerine balıklar döküldüğü için balık gibi kokuyordu! ‘Bu kutsal bir işaret’ dedim, sonra balığı tanrıça yaptım. Balık başı, kokuyu gizlemek içindi!”

Karmen kahkahalarla yere yığıldı:
“Balık kokusu mu? Bu tanrıça, tapınakta bile insanları uzaklaştırıyordur! Balıkçı pazarından tanrı mı çıkardın?”

Karmen, kendini toparlayıp devam etti:
“NEHEBKAU’yu unutmayalım! İki başlı yılan… Kimin aklına geldi bu saçmalık?”

Bir yılan terbiyecisi rahip titreyerek atıldı:
“Efendimiz, bir gün çöldeki iki yılan kuyruğunu birbirine dolamıştı, korktum! ‘Bu tanrı olmalı’ dedim, iki başı ruh koruması için ekledim. Enerji kısmı, yılanların hızlı hareketinden geldi!”

Karmen gözyaşlarını silerek güldü:
“İki başlı yılan mı? Bu tanrı, kendi kuyruğunu yakalamaya çalışıyordur! Çöldeki en karışık dansçı!”

Karmen, kamışını havaya kaldırdı:
“RA, şahin başlı güneş tanrısı… Bunu kim uydurdu, gökyüzünde uçan bir tavuk mu?”

Bir gökbilimci rahip öne çıktı, utanarak:
“Efendimiz, bir şahin güneşi takip ediyordu, ‘Bu güneşin ta kendisi’ dedim. Diski taç yaptık, ama şahin kafası uçuşu temsil etsin diye kaldı. Geceleri yeraltına inmesi… uyuyakaldığı için!”

Karmen dizlerine vurdu:
“Uyuyakalan bir güneş tanrısı mı? Bu, gökyüzünde sızıp düşen bir şahin! Harika bir mazeret!”

Karmen, gülerek devam etti:
“PTAH, mumya gibi asa tutan mavi taçlı adam… Kim bu zombi tanrıyı yarattı?”

Bir heykeltıraş rahip güldü:
“Efendimiz, bir gün eski bir mumyayı boyadım, mavi taç ekledim, ‘Bu yaratıcı bir tanrı’ dedim. Asa, boya fırçası yerine geçti. Halk da inandı!”
Karmen kahkahalarla sarsıldı:
“Mumya boyası mı? Bu tanrı, tapınakta boya kokusuyla dolaşıyordur!”

Karmen, kamışını masaya vurdu:
“KHNUM, koç başlı adam… Bunu kim uydurdu, çöldeki bir keçi mi?”
Bir çoban rahip öne çıktı:
“Efendimiz, bir koç bana kafa attı, ‘Bu güçlü bir tanrı’ dedim. Kil çamuruyla insan yapma fikri, koçun boynuzlarını yoğurmaktan geldi!”

Karmen yere yuvarlandı:
“Kafa atan koç mu? Bu tanrı, tapınakta kafa tutuyor olmalı!”

Karmen, nefes alarak devam etti:
“MA’AT, devekuşu tüyü başlı kadın… Kim bu tüy koleksiyoncusunu yarattı?”

Bir hakem rahip güldü:
“Efendimiz, bir devekuşu tüyü buldum, ‘Adalet sembolü olsun’ dedim. Denge kısmı, tüyün hafifliğinden esinlendi!”

Karmen alkışladı:
“Tüyden adalet mi? Bu tanrıça, mahkemede uçuşuyor olmalı!”

Karmen, kamışını salladı:
“THOTH, ibis başlı veya babunlu adam… Kim bu tuhaf kâtibi uydurdu?”

Bir kâtip rahip utandı:
“Efendimiz, bir ibis papirüsümü yedi, ‘Bu bilgelik tanrısı’ dedim. Babun, kalemi çaldığında eklendi!”

Karmen kahkahalarla patladı:
“Papirüs yiyen bir tanrı mı? Bu tanrı, tapınakta kırtasiye malzemelerini çalıyor!”

Karmen, gözleri parlayarak devam etti:
“AMMUT, aslan-timsah-su aygırı karışımı… Kim bu canavarı hayal etti?”

Bir korkak rahip titredi:
“Efendimiz, bir kâbus gördüm, üç hayvan birleşmişti! ‘Ölülerin yiyicisi olsun’ dedim, korkutmak için!”

Karmen yere düştü:
“Kâbustan tanrı mı? Bu, tapınakta birinin arkası açık kalmış, rüya görüyor!”

Karmen, gülerek ekledi:
“BASTET, kedi veya dişi aslan başlı kadın… Kim bu ev kedisini tanrı yaptı?”

Bir kedi sever rahip güldü:
“Efendimiz, kedim fare yakaladı, ‘Koruma tanrısı’ dedim. Aslan kısmı, kedinin hırlamasından geldi!”

Karmen alkışladı:
“Fare avcısı mı? Bu tanrıça, tapınakta miyavlıyor!”

Karmen, kamışını kaldırdı:
“SEKHMET, dişi aslan… Kim bu vahşi kediyi uydurdu?”

Bir savaşçı rahip öne çıktı:
“Efendimiz, bir aslan saldırdı, ‘Bu savaş tanrısı’ dedim. Sinkaflı küfür kısmı, kaçarken attığım çığlıktan!”

Karmen güldü:
“Küfürden tanrı ismi mi? Tapınıyor muyuz, küfür mü ediyoruz belli değil!”

Karmen, devam etti:
“BES, cüce tanrı… Kim bu küçük adamı yarattı?”

Bir dansçı rahip güldü:
“Efendimiz, Bestami isimli bir cüce dans ediyordu, ‘Şans tanrısı’ dedim. Komik yüzü, kahkahalardan geldi!”

Karmen yere yattı:
“Dans eden cüce mi? Bu, tapınakta parti yapıyor!”

Karmen, nefes nefese ekledi:
“TAWERET, hipopotam-timsah-aslan karışımı… Kim bu tuhaf figürü uydurdu?”

Bir ebe rahip utandı:
“Efendimiz, hamile bir hipopotam gördüm, ‘Doğum tanrısı’ dedim. Timsah ve aslan, korkutmak için eklendi!”

Karmen kahkahalarla sarsıldı:
“Hipopotam doğum mu? Bu, tapınakta yüzen bir tanrıça! Başka kim var? Bu tanrı tiyatrosu bitmedi!”

Karmen, son bir darbe vurdu:
“SET, bilinmeyen bir hayvan başlı adam… Kim bu tuhaf yaratığı icat etti?”

Bir avcı rahip güldü:
“Efendimiz, çölde karanlıkta garip bir hayvan gördüm sandım, ‘Kaos tanrısı’ dedim. Hayvanı tanıyamadım, o yüzden öyle kaldı!”

Karmen ayakta alkışladı:
“Tanıyamadığın bir hayvan mı? Bu tanrı, tapınakta kaybolmuş olmalı!”
Rahip topluluğu, Karmen’in kahkahalarına katılarak kubbenin içinde bir gülme korosu oluştu. Tanrılar, masallar ve abartılarla dolu bu dünya, artık bir komedi sahnesine dönüşmüştü.

Karmen, kamışını masaya vurarak bağırdı: ”Kesin bu soytarılığı!”

Rahipler kafalarını öne eğdi, sessizlik taş kubbeyi doldurdu. Karmen, tahtından kalkıp odada volta atmaya başladı, sesi öfke ve alayla karışmıştı.
Karmen:
“Heket, Babi, Hatmehyt, Nehebkau… binlercesi hepsi bir hikaye. Bok böcekleri, balıklar, babunlar ve bunun gibi bunlardan absürt tanrılar uydurmak ve bunlara bir çocuk gibi saflıkla inanmak, insanları köleleştirmektir, halk düşmanlığıdır. Ben firavun olmayacağım. Halkıma 'Tanrının yeryüzündeki temsilcisi' yalanını söylemeyeceğim. Anladınız mı?”

Rahipler birbirine bakıştı, korku ve şaşkınlık içindeydi.

2.1. Karmen’in Halkına Hitabı

“Ey Kemet halkı! Ben tanrıyı yıkmı
yorum, hakikati arıyorum.
Siz masalcı rahipler yüzünden her varlığın ayrı bir tanrısı olduğuna inandınız. Güneşin ayrı, nehrin ayrı, doğumun ayrı, ölümün ayrı…
Fakat ben gördüm ki, bütün bunlar bir tek kudretin eseridir.
Evrenin, hayatın ve her şeyin yaratıcısı bir tek Tanrı olabilir.
Onu bulmadan, gerçek huzuru bulamayız.
İşte bu yüzden diyorum: Ben göğe çıkmalıyım!
Çünkü hakikat yerde değil, göklerin derinliğinde gizli olabilir.
Bilginlerimiz, ustalarımız, rahiplerimiz! Yeni hedefiniz benim göğe yükselmemdir.
Bana merdivenler, kuleler yapın. Bunlar göğe çıkmamı sağlamazsa beni bulutların üstüne uçurun.
Çünkü ancak göğe çıktığımda, her şeyin yaratıcısını bulabileceğime inanıyorum ve bulduğumda size geri döneceğim.
Ve o gün geldiğinde, artık masallarla değil, hakikatle yaşayacağız.”

2.2 Tapınaktan Tanrılar Kaldırılıyor

Kral Karmen, tapınakta tüm tanrı sembollerinin kaldırılmasını emretti. Heket’in kurbağa kafası, Babi’nin babun heykeli, Khepri’nin *okböceği maskesi… Hepsi tek tek kaldırıldı, altın kaplamalar söküldü, tahta oymalar yere yığıldı. Tapınak, bir zamanlar ilahi figürlerle dolu olan o görkemli haliyle değil, şimdi bomboş ve sessizdi. Böylece Antik Mısır mitolojisi ve Paganizm başlar başlamaz bitti.

Rahipler endişeyle Karmen’in yanına geldiler, yüzlerinde hem korku hem utanç vardı:
“Efendim… halk bizimle dalga geçiyor. Tanrıları uydurduğumuz ortaya çıktı. Bize ne olacak?”

Karmen, ciddi ama hafif gülümseyerek yanıt verdi, gözlerinde bir fikir parıltısı vardı:
“Madem masal uydurmayı çok seviyorsunuz, öyleyse bundan sonra siz masallar yazacaksınız. Ama her masalın başına açıkça ‘MASAL’ yazacaksınız. Böylece herkes neyin gerçek neyin hayal olduğunu bilir.”
Rahipler önce şaşırdı, sonra birbirlerine bakıp fısıldaştı:
Başrahip Neshem: ”Masal mı? Ama bizim işimiz kutsal törenlerdi, tanrılardı…”

Karmen, onları cesaretlendirircesine ekledi, sesi tapınağın boş duvarlarında yankılandı:
“Tanrı uydurmak yerine, hayal gücünüzü özgür bırakın. İnsanlara öğretici, eğlendirici ve düşündürücü masallar verin. Sizin kaleminizde gerçeklerden daha çok sihir olacak.”

2.3. Yeni Bir Dönem: Masalların Doğuşu

Böylece Kemet’te yeni bir dönemin kapısı aralandı. Rahipler, eskiden tanrı heykelleri yonttukları elleriyle şimdi parşömenlere hikâyeler yazmaya başladı. Halk, bu yeni anlatıları sevinçle okudu, tapınaklar "Masalhane" isminde masal okuma alanlarına dönüştü. Zamanla ortaya çıkan masallar, hem eğlendirdi hem de dersler verdi. İşte bazıları:

MASAL: Dağ kızı
Bir dağ köyünde yaşayan küçük kızın doğayla dostluğu ve cesareti, rahiplerin çöldeki vahaları anımsatan bir masalı.

MASAL: Çizmeli Timsah
Akıllı bir timsahın sahibini zengin eden maceraları, rahiplerin Nil kıyısındaki hilekâr balıkçı hikayelerinden esinlendi.

MASAL: Pastadan Ev
Kayıp iki kardeşin şeker evde yaşadığı korku ve zafer, çöldeki kaybolan kervanların masalsı bir yansıması.

MASAL: Ateşçi Kız
Soğukta ateş yakan küçük kızın hayalleri, rahiplerin gece ateş başında anlattığı sıcak umut hikayelerinden doğdu.

MASAL: Nil saçlı kız
Uzun saçlı prensesin kuledeki serüveni, rahiplerin Nil deltasındaki gizli tapınaklardan ilham aldı.

MASAL: Yalancı Çocuk
Yalan söyleyen tahta oğlanın macerası, rahiplerin tanrı uydurma günahlarını tiye alan bir özeleştiri.

MASAL: Kral ve Kırk Haydutlar
Bir kralın sihirli kelimeyle hazine bulması, rahiplerin gizli mağara efsanelerinden türedi.

MASAL: Çirkin Deve kuşu Yavrusu
Çirkin ama sonunda kuğuya dönüşen deve kuşu, rahiplerin çöldeki değişen iklimi sembolize eden bir masalı.

...

2.4. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

Sahara:
“Nil-7… az önce gördüğüm itiraflar gerçekten doğru muydu? Antik Mısır’ın tanrılarını aslında rahipler mi uydurmuştu? Hem de böyle komik sebeplerle mi?”

Nil-7:
“Simülasyon, alternatif senaryoda sana olası bir tarihsel ihtimali gösterdi. Mitlerin kaynağı çoğu zaman insanların hayal gücü, korkuları ve çocukça sorularıdır. Tarih, kimi zaman komediden daha komiktir. İnsanlar anlam veremediklerini hikâyelerle doldurur. O hikâyeler zamanla kutsallaşır. Fakat unutma, simülasyonun amacı hakikati kanıtlamak değil; seni düşündürmekti.”

Sahara:
“Demek çocukların horozunu, çobanların ineğini ya da balıkçıların kazasını tanrıya dönüştürmeleri mümkün… Peki insanlar neden bu kadar kolay inanmış?”

Nil-7:
“Çünkü inanç, insanın en güçlü ihtiyacıdır. Düzen, güven ve anlam arayışı… Bir çocuğun ‘Bunu kim yarattı?’ sorusu bile, bin yıllık tanrılara dönüşebilir.”

Sahara:
“Karmen bütün tanrıları sahte ilan etti. Bu, onu ateist yapmaz mı?”

Nil-7:
“Hayır, Sahara. Karmen uydurulmuş tanrıların ve onları uyduran hikâyelerin kabuklarını kırdı. Aslında o, hakikati arıyordu. O putları yıktı ama hakikati kutsadı. Karmen, ‘Tanrı masalda değil, gerçekte aranmalı’ diyen kişiydi. Tanrı, uydurulmuş şekillerde ve sembollerde değil, hakikatin kendisinde saklıdır.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL