SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
18.2. VENÜS’TEN GELEN İLETİŞİM SİNYALİ (M.S. 8000)
Nil-7’nin metalik gövdesi, sanki derinlerden gelen bir nefes almış gibi hafifçe titredi. Göğsündeki ışık halkası bir an turuncu renkte yanıp söndü, sonra hızla maviye döndü. Bu, Sahara’nın bildiği zihinsel bağlantı titreşimlerinden farklıydı Bu kez dışarıdan gelen, tanıdık olmayan bir çağrıydı. Sahara kaşlarını çatarak yaklaştı. "Bu da ne böyle?"
Nil-7’nin sesi her zamanki mekanik soğukluğunu koruyordu ama içinde anlaşılır bir heyecan titreşiyordu. "Yüksek frekanslı bir iletişim… çok uzaktan geliyor. Yaklaşık iki yüz altmış milyon kilometre öteden."
Sahara’nın kalbi hızlandı. "Nereden?"
Nil-7’nin göz mercekleri bir an uzak bir geçmişin bilgeliğini yansıttı, ardından anın aciliyetine döndü. "Venüs’ten… Sahara. Annenin ve babanın çalıştığı yerden."
Sahara’nın gözleri büyüdü, boğazına bir düğüm oturdu. O an odadaki her şey sessizleşti. Nil-7, hafif bir duraklamadan sonra başını eğdi. "Annenden ve babandan görüntülü görüşme talebi var. Bağlıyorum. Ancak… çift yönlü iletişim gecikmesi yaklaşık 274 saniye olacak. Sabırlı ol."
Sahara’nın kalbi hızlandı. Holografik perde titreyerek açıldı, görüntü henüz tam gelmemişti; yalnızca sinyal bekleme ekranındaki mavi titreşim halkaları görünüyordu. Sessizlik… sadece robotun servo motorlarının hafif uğultusu. İlk olarak annesinin sesi ulaştı, hafif parazitli, uzak bir yankı gibi: "Merhaba, Sahara."
Görüntü saniyeler sonra netleşti. Nalan’ın yüzü yorgundu, ama gözleri hâlâ sıcaktı. Sahara dudaklarını araladı, titrek bir sesle konuştu: "Merhaba anne… Venüs’te hayat zor mu?"
Sözleri gönderildi… ardından uzun bir sessizlik. Nil-7, bu sırada ortamı sessizce tarıyor, enerji tüketimini düşürmek için loş ışık moduna geçti. Sahara beklerken robot leopar, amber gözlerini kırpıştırarak kızın dizine başını koydu. Dakikalar sonra annesinin sesi geldi: "Zor… ama bilim ve teknolojiyle yaşıyoruz. Bir gün seni buraya getireceğiz."
Arka planda tiz konuşma sesleri:
"Karbon nanotüp üretim verisi stabil, şehir kendi kendini büyütüyor."
Sahara hemen karşılık verdi: "Anne, biliyor musun? Sahra’ya yağmur yağdı. Her yer göl oldu, çiçek açtı… Çok güzel! Dağlar yemyeşil."
Bekleme… dakikalar geçiyor. Hologramın arkasında sinyalin uzak yolculuğu hissediliyor. Sonunda annesinin dudakları kıpırdadı, sesi odada yankılandı: "Bu harika bir haber. Tahmin etmiştik zaten. Babanla bu yüzden evimizi oraya taşımıştık. Peki, robot leoparınla iyi anlaşıyor musun?"
Arka planda tiz konuşma sesleri:
"Otomatik bakım sistemleri planlandığı gibi çalışıyor. Yükseliyoruz."
Görüntü aniden yan tarafa kaydı. Sahara’nın babası, mühendis Okan, kadraja girdi; üzerinde karbon nanotüp elbisesi vardı, yüzü ter içindeydi. "Sahara, merhaba kızım! Babacığın seni çok özledi. Orada derslerini aksatmıyorsun değil mi?” Sahara gülerek cevap verdi: "Hayır baba! Nil-7 bana yardımcı oluyor. Sen hâlâ dev motor projesi üzerinde misin?”
Bekleyiş yeniden başladı. Fakat bu kez Venüs tarafından cevap gelmeden, arka planda tiz bir alarm sesi duyuldu. Görüntüde titreşim vardı, babası bir an arkasına bakıp kaşlarını çattı. Sesi gecikmeli olarak ulaştı: “Basınç regülatörlerinde sorun var! Balonlardan biri hidrojen sızdırıyor!”
Sahara’nın sesi telaşlıydı: “Anne? Baba? Duyuyor musunuz? Ne oluyor orada?”
Birkaç dakika sonra annesinin sesi geldi, nefesi hızlıydı: “Hayatım… hemen kapatmam gerek.”
Tam o sırada hologramda bembeyaz bir ışık patladı, ardından karanlık. Nil-7’nin sensörleri düşük frekanslı bir titreşim kaydetti. Sahara, o uğultunun içinden gelen sessizliği dinledi… ve bekledi... bekledi.... Sessizlik... devam etti...
Sahara geri çekildi. Nil-7 hiçbir şey söylemedi. Odanın sessizliği, sadece robot leoparın metal gövdesinden gelen yumuşak mekanik sesle bölünüyordu. Leopar amber gözleriyle ona bakıyor, kuyruğunu yavaşça sallıyordu.
Sahara elini uzatıp soğuk metali okşadı. "Gel,” dedi fısıldayarak, ”yemek zamanı.”
Leopar, pençelerinin yere vurduğu hafif tıkırtılarla peşine takıldı. Koridor duvarları, gün batımının altın tonlarını taklit eden panellerle aydınlıktı. Otomutfaktan taze ekmek ve baharatlı çorba kokusu yayılıyordu. Sahara adımlarını yavaşlattı… düşünceleri hâlâ Venüs’teydi.
18.3. VENÜS’TEN GELEN İLETİŞİM SİNYALİNDEN SONRA
Koridorun sonundaki otomutfaktan yayılan ekmek kokusu bile Sahara’nın içindeki sıkışmayı hafifletmedi. Yürürken koridorda birden durdu, arkasını dönüp Nil-7’ye baktı. “Nil-7… annemle babama ne oldu?”
Nil-7, mekanik adımlarını durdurdu. Göz mercekleri hafifçe daraldı. “Şu an kesin bir bilgiye sahip değilim.”
“Yalan söylüyorsun. Sinyal kesildiğinde oradaydın. Arka plandaki sesleri duydun. O patlama… neydi o?” Nil-7’nin göğsündeki mavi halka yavaşça söndü, yeniden parladı. “Balonlardan biri hidrojen sızdırıyordu. Basınç regülatörleri devre dışı kaldı. Bu… Zephyra şehrinin dengesini bozabilecek bir arıza.”
Sahara’nın gözleri büyüdü. “Yani… şehir düşüyor mu?”
Leopar, Sahara’nın bacaklarının yanında durdu, başını hafifçe eğerek ikisini dinliyordu. Nil-7 kısa bir sessizlikten sonra yanıtladı: “Henüz değil. Balonlar çok büyük, diğerleri hâlâ taşıma yapıyor. Ama… böyle devam ederse… evet, düşebilir.”
Sahara’nın boğazı düğümlendi. “Peki… annem ve babam? Onlara bir şey olur mu?”
Nil-7’nin sesi bu kez daha yumuşak, neredeyse insansıydı. “Venüs şehirleri, acil durumda ‘sığınak modülüne’ geçer. O modüller karbon nanotüp ve yüksek ısıya dayanıklı katmanlarla kaplıdır. Eğer zamanında oraya ulaşabildilerse… hayatta kalmışlardır.” Sahara başını eğdi, parmaklarıyla robot leoparın metal boynunu okşadı. “Onlara ulaşabilir miyiz?”
Nil-7 göz merceklerini kıza kilitledi. “Ulaşmanın yollarını arayacağım. Ama Dünya’dan Venüs’e doğrudan iletişim gecikmeli olur. Beklemek zorundayız.”
Nil-7 hafifçe yaklaştı, göğsündeki mavi halka Sahara’nın yüzünü aydınlattı. “Biliyorum. Ama bazen beklemek, yapılabilecek en akıllıca harekettir.”
O sırada robot leopar, yavaşça başını kaldırdı ve hafifçe mırlamayı andıran bir mekanik ses çıkardı. Sahara başını okşarken, aklında tek bir düşünce vardı: "Anne, Baba… lütfen iyi olun… Allah'ım onları koru, bana bağışla."
Sahara, Nil-7’nin sözlerini sessizce sindirmeye çalıştı. Kafasının içinde birbirine dolanmış düşünceler, tavandaki ışık huzmesinde dönen toz zerreleri gibi yavaşça savruluyordu. Derin bir nefes aldı. Odanın içindeki sessizlik, robot leoparının metal gövdesinden yayılan ince sese karışıyordu. Robot Leopar, amber renkli gözleriyle Sahara’ya bakıyor, kuyruğunu sessizce ileri geri sallıyordu.
Sahara elini uzattı, soğuk metalin üzerinde parmaklarını gezdirdi. Leopar, pençelerinin yere dokunuşuyla çıkardığı hafif tıkırtılar eşliğinde peşine takıldı. Koridorun duvarlarında, günün son ışıklarını taklit eden yumuşak sarı paneller parlıyordu. Bir köşeden otomutfaktan kokular gelmeye devam ediyordu: sıcak buğday ekmeği, baharatlı çorba masanın üzerinde hazırdı.
Küçük kız adımlarını yavaşlattı. Anne ve babasının söylediği sözler ve Khaalid’in haydutlara söylediği sözler hâlâ zihninde yankılanıyordu, ama midesinin gurultusu düşüncelerinin önüne geçmeye başlamıştı.
Belki de bazı soruların cevabı, yemek yerken kendiliğinden gelecekti. Sahara, yemek kokularının cazibesine rağmen aklındaki sorudan kopamıyordu. Nil-7’nin sesi hâlâ kulaklarında çınlıyordu: ”Bazen yalan, kılıç gibi bir araç olur…”
Küçük kız yemeğini yedikten sonra birden durdu. Robot leoparı da onunla birlikte durup başını yana eğdi. Sahara: “Nil-7… Simülasyona geri dönelim. Khaalid bu sefer hiç yalan söylemesin. Yine de haydutları konuşturmayı deneyelim. Gerekirse ben de konuşup haydutları ikna etmeye çalışırım. Bakalım işe yarayacak mı?”
Nil-7’nin gözlerinde hafifçe yanan mavi ışıklar hızlandı. Nil-7: “alternatif olay örgüsü. Yalansız sorgulama. Kabul edildi. Dikkat: Bu, orjinal hikayedeki sonuçlardan farklı sonuçlar doğurabilir.”
Sahara, leoparın soğuk omzuna dokunarak gülümsedi. “Evet, biliyorum. Ama denemek istiyorum.”
Koridorda sarı ışıklar hafifçe titredi, ardından her şey yeniden karardı. Rüzgâr uğultusu, yağ lambasının titrek ışığı ve sorgu çadırının loş havası, yeniden Sahara’nın önünde canlanıyordu…
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.