Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
Hüseyin Turhal, ocağın adını taşıyan mühürlü sandığı açtı. İçinden çıkan, sıradan bir nesne değil, bakırdan dövülmüş, birbirine dolanmış iki yılan figürü taşıyan kadim bir asa başlığıydı. Bu figür, hem şifayı (eczacılığın sembolü) hem de tehlikeyi (yılanın zehri) barındırıyordu. Şiirin dokuzuncu kıtası, ocağın somut misyonunu ve isminin kaynağını açıklıyordu: “Kurduk Şahmaran Bin Musa Ocağı, / Asuman ettik niçe azgın yılan ağzı, / Elimizde dökülür şifa kaynağı, / Her devirde vardır elimiz bizim.” Şahmaran ve Musa'nın Birlikteliği: Hüseyin, silsilenin Musa'ya (Tur Dağı’nda teslimiyet) ve Şahmaran'a (yılanların şahı, yer altının sırrı) atfını tefekkür etti. Bu isim, iki büyük gücü birleştiriyordu: Musa: İlahi kudretin ve batılı iptal eden mucizenin gücü. Hz. Musa’nın asası, sihirbazların yılanlarını yutmuştu. Bu, büyüyü bozan, zararı ortadan kaldıran gücü temsil eder. Şahmaran: Hikmet, şifa, yeraltı bilgisi ve ezoterik sırların koruyucusu. Ocağın, doğanın derinliklerindeki gizli şifa kaynaklarına erişimini simgeler. Azgın Yılan Ağzını Asuman Etmek: Hüseyin, "azgın yılan ağzını asuman etmek" (gökyüzüne yükseltmek, yani etkisiz hale getirmek) tabirinin derin manasını çözdü. Zahiri Anlam: Gerçek yılan sokmalarına karşı şifa vermek (Lokman Hekim'in uzantısı). Manevi Anlam: Azgın Yılan, insanı manen zehirleyen tüm kötü niyetli enerjileri, haset, büyü, sihir ve iftirayı temsil ediyordu. Bu "ağızları asuman etmek," ocağın görevi, bu negatif enerjilerin etkisini, ilahi kudret ve Havvas ilmi ile yok etmekti. Hüseyin Turhal'ın eli, bu silsilenin gücünü kullanarak, negatif enerjiyi nötralize eden, zararı şifaya çeviren eldi. Yusuf'un iffetiyle arınan bu el, şimdi Musa'nın asasının gücünü taşıyarak, kötülüğü iptal eden bir mühür haline geliyordu. Pratik Havas Uygulaması: Ocağa gelen dert sahipleri, genellikle bağlanma, kısmet kapalılığı veya huzursuzluk gibi, halk arasında "büyü" olarak adlandırılan manevi sıkıntılarla geliyordu. Hüseyin, bu durumda Vefk ve Ebced ilmini en pratik şekilde kullanıyordu. Kişinin isminden ve yaşadığı sorunun mahiyetinden yola çıkarak, sorunun kaynağını Çifir Ebced ile hesaplıyor. Ardından, Kur'an'daki ilgili ayetleri (Kenzül Havas), Musa'nın asasının gücünü temsil eden bir niyetle okuyarak, negatif enerjiyi çözüyor. Böylece, Şifa Kaynağı olan elinden dökülen sadece bir söz ya da bitki değil, silsilenin yedi bin yıllık birikimiyle mühürlenmiş bir enerji oluyordu. Hüseyin, elindeki bakır asa başlığını inceledi. Anladı ki, ocağının adı, bir efsane değil, bir misyon belgesiydi. Onların elinde her devirde var olan şey, İlahi Hikmetin Zehri Şifaya Çevirme Gücüydü. Artık ocağın misyonu ve adı tamamen netleşmişti. Bu netlik, Hüseyin'i, silsilenin en derin teorik ve kozmik bilgilerine, yani İlmi Ledün ve Yıldız İlmine doğru yönlendirdi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.