Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
4. Bölüm

Bölüm 2: Çerağ Uyandırma: Nurun Sırrı

2 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Köy odasındaki sessizlik, Dede’nin "Çerağ Uyandırma Hizmeti’ne hazır olun," sözüyle kesildi.
Bu, Cem’in en önemli, en kadim anlarından biriydi. Dışarıdaki dünya ne kadar karanlık, ne kadar soğuk olursa olsun; içeride, canların gönüllerini aydınlatacak bir ışık yakılacaktı. Bu ışık, sıradan bir aydınlatma değil, Hakk’ın Nurunun, Kırklar Meclisi’nin ruhunun sembolüydü.
I. Çerağcı ve Maddenin Manaya Dönüşümü
Yaşlı ve titrek ellerine rağmen, büyük bir titizlikle görevi üstlenen Çerağcı Hatip Amca öne çıktı. Hatip Amca, yavaşça yerdeki bir seccadeye oturdu. Önünde, gaz lambasının hemen yanında, bir miktar zeytinyağı, pamuktan yapılmış bir fitil ve yepyeni bir küçük toprak kandil duruyordu.
Ali, yine Gözcü’nün yanında, süreci dikkatle izliyordu. Gaz lambası yanıyordu zaten; neden bu kadar tantana yeni bir ışık için, diye düşündü.
Ap Aziz Dede, Ali’nin içindeki bu sessiz sorgulamayı hissetmiş gibi, gözlerini lambadan ayırmadan, sükûnetle konuşmaya başladı. Sesi, ne fısıltı ne de bağırıştı; odanın taş duvarlarına yayılan, herkesin gönlüne dokunan tok bir tınıydı.
"Canlar," dedi Dede, "Gördüğünüz bu lamba, dünyanın aydınlığıdır. Maddenin, aklın, bilinenin ışığı. Ama biz şimdi, Çerağ yakıyoruz. Çerağ, bir gönül ateşi, bir aşk ateşi yakmaktır. Yağ, cömertliğimiz; fitil, nefsimiz; ışık ise İmam Ali’nin Nurudur."
Hatip Amca, Dede’nin sözleri eşliğinde, dualar fısıldayarak zeytinyağını kandile doldurdu, fitili içine yerleştirdi. Sonra, elindeki küçük çubuğu gaz lambasının fitiline yaklaştırdı ve oradan aldığı alevi, usulca toprak kandile aktardı.
Çat!
Küçük kandil yandı. Sarı gaz lambasının ışığının yanında, bu toprak kandilden yayılan minik, temiz alevin bambaşka, daha sıcak, daha derin bir rengi vardı.
Hatip Amca, kandili öpüp alnına götürdü ve Dede’nin yanındaki sehpanın üzerine, gaz lambasının hemen önüne koydu. Artık odada iki farklı ışık kaynağı vardı, biri diğerine saygıyla eşlik ediyordu.
II. Dede’nin Nefesi: Yol Kavgası
Çerağ uyandırılmış, gönüller hazırlanmıştı. Sıra, Dede’deydi.
Ap Aziz Dede, önüne konulan yanan Çerağ’a bir an baktı, sonra elini uzatıp titrek üç telli curayı kucağına aldı. Cura’nın sesi, bir sızı gibi havaya yayıldı. Dede, üç teli sadece parmak ucuyla değil, sanki ruhunun ucundan çekiyormuş gibi çalıyordu. Her notada, 12 İmam’ın çilesi, Ehlibeyt’in aşkı gizliydi.
Dede, nefes almaya başladı. Bu ilk Nefes, her zaman Cemin ana temasını belirlerdi. Bu geceki tema, Yol Kavgası ve İnsan-ı Kâmil olma çabasıydı:
Gönül kavgası çekersin, yârenim, / Neyi ararsın bu fani cihanda?
Dışta arama, içerdedir sırrın, / Arayan bulur, İnsan-ı Kâmil canda.
On İki İmam, nurdur, yolumuz, / Düşse de gölgemiz, eğilmez başımız.
Musahip tutmuşuz, ikrar vermişiz, / Eline, Diline, Beline sahip olanda.
Dede’nin sesi, önce bir fısıltı gibi başladı, sonra yükseldi, taş duvarları titreten güçlü bir haykırışa dönüştü. O nefesin sözleri, özellikle Rıza ve Ali’nin kulaklarında yankılandı. Rıza, kapıda yaşadığı küçük tartışmayı düşündü; ne kadar da küçük bir nefs kavgasıydı, oysa yol, böylesine büyük bir İkrar istiyordu.
III. Ali’nin Dönüşümü
Ali ise, Dede’nin curayı çalma biçimine hayran kalmıştı. Şehirde dinlediği onca gürültülü müziğin yanında, bu üç telli curanın sesi öyle çıplak, öyle dürüsttü ki.
Dede, nefesin son dizesini söyledikten sonra durdu. Gözleri, Ali'nin hemen yanındaki Gözcü'nün yanından, Ali'ye çevrildi.
"Gençler," dedi Dede, sesi artık yumuşaktı. "Yolun kavgası, dışarıdaki düşmanla değil, içimizdeki nefisle yapılır. Cem’e getirdiğimiz her lokma, her ibadet, o nefsin putlarını kırmak içindir. Bir can, kalbi kırık girerse bu kapıdan, ışığımız bile titrer."
Dede, bu sözleri özellikle Ali’ye, modern dünyanın parlaklığına kapılıp giden gençliğe söylüyordu. İnsan-ı Kâmil olmak, dünyanın gürültüsünde kaybolmamak demekti.
Dede, elindeki curayı usulca dizlerinin üzerine bıraktı.
"Şimdi, bir sonraki hizmete geçmeden önce, gelin hep birlikte lokmalarımızı tanzim edelim. Lokmacı ve Kurbancı Hizmeti, Cem’in bereketi ve paylaşma sırrıdır."
Ap Aziz Dede’nin yüzünde, loş ışıkta derin bir gülümseme belirdi. Yol uzundu, ama gönüllerin ışığı artık uyanmıştı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL