Aradan mevsimler geçmişti. Şağmir Köyü, Cem’in bereketiyle beslenmiş gibiydi. Ap Aziz Dede'nin gaz lambasının loş ışığında ekilen tohumlar, şimdi gün ışığında filizlenmişti. I. Serkan’ın Hizmeti ve Rızalık Serkan, Dede’nin emrini yerine getirmişti. Şehirdeki parasıyla Şağmir'in komşu köylerinde su kuyuları açtırmış, yüzlerce insanın suya kavuşmasına vesile olmuştu. Maddi kazancını, manevi hizmete dönüştürmüş, böylece "Kul hakkı" borcunu Hakk rızasına çevirmişti. Bir sonraki Perşembe Cem'inde, Serkan tekrar Köy Odası'na geldi. Bu kez kapıda titrek duran yabancı değildi; hizmeti tamamlamış, gönlü rahatlamış bir Can'dı. Dede, Serkan’ın yüzündeki huzuru gördü. "Serkan," dedi. "Hizmetin kabul olsun. Hakk rızalık verdi. Unutma, İnsan-ı Kâmil olmak, sürekli bir hizmet halidir. Sen, Cem’in dışarıdaki en güzel hizmetini yaptın." Serkan, artık şehre dönmeyecekti. O da Ali gibi, ocağa ve bu kadim yola hizmet etmeye karar vermişti. II. Ali ve Ayşe: Yolun Birleşmesi Ali ve Ayşe'nin sevgisi, Dede'nin öğrettiği Rızalık ve İkrar temelinde büyümüştü. Aşkları, sadece iki kişinin birleşmesi değil, yolun ve ocağın devamının simgesiydi. Köy Odası'nda yapılan sade bir Nikâh Cemi ile yeminlerini tazelediler. Nikâh duası bittiğinde, Ap Aziz Dede, genç çifte son bir nasihat verdi. "Evlilik, Ali, senin için bir Musahiplik yemini gibidir. Birbirinizin hem Mürşidi hem de Rehberi olacaksınız. Hayatınızın her anı, bir Görgü Cemi olsun. Birbirinizin kusurunu örtün, birbirinizi Hakk'a yaklaştırın. Eline, Diline, Beline sahip olma yemininiz, ömür boyu sürsün. Yolunuzda ışık, gönlünüzde sevgi eksik olmasın." Bu birleşme, Şağmir Köyü'nün Alevilik öğretisinin sadece geçmişe ait olmadığını, yeni nesillerle güçlenerek geleceğe aktarılacağını gösteren en somut kanıttı. III. Dede’nin Vasiyeti ve Gaz Lambası Zaman aktı, Ap Aziz Dede’nin yorgun bedeni yavaşça Hakk’a yürüyüşe hazırlanıyordu. Bir Perşembe akşamı, her zamanki Cem’den önce, Dede son kez ocağın başına oturdu. Köy Odası, canlarla doluydu; Ali ve Serkan, genç yaşlarına rağmen hizmetleri organize ediyorlardı. Dede, elini üç telli curasına koydu. "Canlarım," diye fısıldadı. "Benim canım artık yuvaya dönmek ister. Ama Yol, Mürşit ile bitmez. Yol, İnsan-ı Kâmil olan canlarla devam eder." Dede, son nefesiyle bir vasiyet okudu. Bu vasiyet, sadece Ali'ye değil, bütün Köy Odası'na, bütün Alevilik öğretisine bir özet, bir son sözdü: Gönlünüzde kin gütmeyin, Ehlibeyt’i anın. Kur’an’ın batını gönlünüzde saklıdır, ilmi arayın. Cem İbadeti’ni terk etmeyin, o sizin aynanızdır. Hizmet edin, sevin, sevilin; o size yoldur. Benden sonra, bu ocak sönmesin. Şağmir’in Işığı, sizin yüzünüzdeki rıza ile yanacaktır. Dede, sözlerini bitirdiğinde, Ali'ye döndü ve sehpanın üzerindeki Gaz Lambası'nı işaret etti. "Ali," dedi. "Bu lamba, benim ışığımdı. Ama artık sen, bu lambayı yakacak Çerağcı'sın. Işık loş olabilir, ama nuru kuvvetlidir. O nuru, gönlünde taşı." Ap Aziz Dede, o gece Cem’e başlamadan, son kez Hû diyerek gözlerini yumdu. O yorgun beden, İnsan-ı Kâmil mertebesine ulaşarak Hakk’a yürümüştü. IV. Cem’in ve Yolun Devamı Ap Aziz Dede’nin Hakk’a yürümesinden sonraki ilk Perşembe akşamı, Köy Odası hüzünle, ama büyük bir sorumluluk bilinciyle doluydu. Ocağın başına, Ap Aziz Dede’nin curası ve gaz lambası konmuştu. Ali, Dede’nin yerine oturdu. Elleri titriyordu. Ama yanında, yeni yoldaşı Serkan Gözcü, eşi Ayşe ise Semahçı ve Lokmacı olarak hazırdı. Ali, derin bir nefes aldı. Eğildi, gaz lambasından bir kibrit yardımıyla, Çerağ'ı yaktı. Ardından Dede’nin üç telli curasını eline aldı. Sazın sesi, loş ışıkta yankılandı. Ali, Dede’nin ilk nefesiyle Cem’i açtı: Gönül kavgası çekersin, yârenim, / Neyi ararsın bu fani cihanda? Dışta arama, içerdedir sırrın, / Arayan bulur, İnsan-ı Kâmil canda... Şağmir Köyü’nün yedi oluktan akan suyu gibi, Alevilik öğretisi de o loş taş odada, yeni bir neslin dilinde ve curasında yaşamaya devam ediyordu. Ap Aziz Dede’nin ışığı sönmemiş, Ali'nin ve tüm canların gönlünde yanmaya başlamıştı. Yol, Mürşit ile değil, İkrar ile sürerdi. SON
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.