Pir Sultan Abdal Romanı
Önsöz
Pir Sultan Abdal... Bu isim, 16. yüzyılın o çetin Anadolu coğrafyasında, sadece bir ozanın adı değil; aynı zamanda halkın yoksulluğa, zulme ve inanç baskısına karşı verdiği onurlu mücadelenin de sembolü haline gelmiştir. O, ne sarayın gösterişli divanlarında şiir söyleyen bir dalkavuk, ne de sadece mistik bir aşkın peşinde koşan bir derviştir. Pir Sultan, sazıyla toplumsal adaleti talep eden, canıyla inancına şahitlik eden evrensel bir figürdür.
Bu romanı kaleme alırken temel motivasyonumuz, Pir Sultan’ın yaşamındaki tarihi gerçekleri, Alevi-Bektaşi felsefesinin derinliği ile birleştirmek oldu. O’nun deyişlerinin sadece estetik birer değer taşımadığını; aynı zamanda o dönemin sosyo-politik atmosferine dair keskin eleştiriler, bir direniş rehberi ve Şah’a olan umudu simgeleyen politik manifestolar olduğunu göstermeyi amaçladık.
Özellikle romanın merkezine yerleştirdiğimiz Hızır Paşa ile olan dramatik çatışma, eserin en önemli edebi dayanağını oluşturur. Aynı isimle doğup, biri iktidarın ve düzenin kılıcı, diğeri ise mazlumların ve inancın nefesi olan bu iki şahsiyetin kaderlerinin kesişimi, bize gücün insan ruhu üzerindeki yıkıcı etkisini anlatmaktadır.
Pir Sultan’ın dar ağacında yaşadığı trajik son (ve halk inanışına göre sır oluşu), O’nu yenilmez bir efsaneye dönüştürmüştür. Bugün dahi, Anadolu’nun en ücra köşelerinde, bir haksızlık yaşandığında O’nun deyişlerinin okunması, O’nun ruhunun hâlâ aramızda yaşadığının en somut kanıtıdır.
Bu eser, okuyucuyu sadece tarihi bir yolculuğa değil, aynı zamanda manevi bir arayışa davet etmektedir. Umarım bu 12 bölümlük serüven, sizlere Pir Sultan’ın cesaretini, aşkını ve ebediyete karışan nefesini hissettirir.
Hüseyin Turhal
Kasım, 2025