Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
KRALI UYANDIRMAK ROMAN Hüseyin TURHAL
Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve. Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
2. Bölüm

Kralı Uyandırmak: Birinci Bölüm Nemrut'un Buzlu Sessizliği

23 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Kralı Uyandırmak: Birinci Bölüm
Nemrut'un Buzlu Sessizliği

Adıyaman’ın o bitmek bilmez, kuru sıcağı Nemrut Dağı’nın zirvesinde yerini keskin, bıçak gibi bir rüzgâra bırakmıştı. Güneş, heykellerin arkasında son demlerini yaşarken, Kommagene Krallığı’nın tanrılarının devasa, kireçlenmiş başları kararan gökyüzüne doğru bakıyordu. Arkeolog Nurten, kalın montuna sarınmış, teleskopik tripodunun bacaklarını karlı zemine sağlamca sabitlemeye çalışıyordu. Omuz hizasındaki kahverengi saçları rüzgârda yüzüne çarpıyordu.
Onun için Nemrut, bir keşif değil, bir ibadet yeriydi.
Yıllardır süren akademik kariyerini bu dağın sırlarına adamıştı. Heykellerin dizilimini, doğu ve batı teraslarındaki anıtsal mimariyi milimetrik sapmalarla analiz ediyor, Kral I. Antiokhos’un Hierothesion (kutsal mezar) kompleksi hakkında doktora tezini yazıyordu. Ona göre burası, insanlığın bilime teslim ettiği bir bilmeceydi, definecilerin kirli ellerine bırakılacak bir av değil.
İşte tam da bu yüzden, sırtını doğu terasının yontulmuş kayalarına yaslamış, Nurten’i sanki bilinen en komik fıkrayı anlatıyormuş gibi izleyen adama tahammül etmekte zorlanıyordu.
Bu adam, Defineci Hüseyin’di.
Hüseyin, Nurten’in titizlikle kurduğu çalışma alanına aldırmadan, elinde tuttuğu, ucu yıpranmış deri kaplı defterle gelmişti. Yüzü güneşten kavrulmuştu, gözlerinde ise Nurten’in hiçbir akademik yayında okumadığı, ateşli bir inanç parlıyordu.
"Bakın Nurten Hanım," dedi Hüseyin, sesinde ne bir saygısızlık ne de bir yalvarış vardı, sadece sarsılmaz bir kararlılık. "Bu dağ size tarihi anlatır, ama bana rüyaları fısıldar. Sizin okuduğunuz her taş, benim bildiğim bir efsaneyi saklıyor."
Nurten, elindeki lazerli mesafe ölçeri çantasının fermuarlı gözüne sertçe yerleştirdi. "Size defalarca söyledim, Hüseyin Bey. Burası arkeolojik bir sit alanıdır, defineci hikayelerinin anlatılacağı bir köşe değil. Elinizdeki ‘defne haritası’ dediğiniz o yırtık pırtık kâğıt parçası, sadece kaçağı teşvik eden bir fanteziden ibaret."
Hüseyin yavaşça doğruldu. Boyu, Nurten’in beklediğinden daha uzundu. Gözleri, tam arkalarındaki Apollon heykelinin gözleriyle yarışacak kadar keskindi.
"Fantezi, öyle mi? Peki, madem öyle..." Hüseyin, defterini açtı ve Nurten’e doğru uzattı. "Bu defter, 1940’larda burada çalışan Alman bir arkeoloğun günlüğü. Kaybolduğu sanılıyordu. Dayımın babasından kaldı."
Nurten, kaşlarını çattı. Gündüz gözüyle görebildiği bu kâğıtlar, karbon testine girmemiş olsa da, oldukça eski görünüyordu. Çizimler, heykellerin bugün bildiği pozisyonlarından farklıydı.
"Ne önemi var bunun?" diye sordu Nurten, sesindeki şüpheyi gizleyemeyerek.
Hüseyin, fısıltı gibi ama dağın rüzgârını delen bir sesle konuştu: "Bu çizimler, tahtta oturan bu devlerin duruşlarının, mezar odasının girişini gösteren bir şifrenin parçası olduğunu gösteriyor. Ve o şifre, bir metinle başlıyor: ‘Kralı Uyandırmak İçin Güneş’i İzle.’"
Hüseyin duraksadı. "Sizin Hierothesion dediğiniz şey, aslında sadece bir koridor. Kral I. Antiokhos’un mezarı, terasların ya da tümülüsün altında değil, ikisinin arasında, Nemrut’un kalbinde saklı. Ve oraya giden tüneli açmak için sadece benim efsane bilgime değil, sizin tarih ve astroloji bilginize ihtiyacım var. Mezarın girişini belirleyen, Nemrut'un zirvesinde doğan bir aşk güneşinin gölgesi..."
Nurten, bir an için soluk almayı unuttu. Aşk güneşi. Sözcükler, kuru akademik diline yabancıydı. Ancak Hüseyin’in gözlerindeki ciddiyet, onun en büyük bilimsel şüphesine tokat gibi çarpıyordu. Eğer bu günlük gerçekse... eğer o tünel gerçekten de oradaysa...
"Peki Dayı nerede?" diye sordu Nurten, konuyu değiştirmeye çalışarak. "O da her maceranın parçası değil mi?"
Hüseyin gülümsedi. Bu, samimi, maceraperest ve biraz da küstah bir gülümsemeydi.
"Dayı, o tünellerin nerede saklandığını biliyor. Şu an, dağın yamacında, girişin karla kapanmış olduğunu düşündüğümüz noktayı işaretliyor. Ama o, sadece kapıyı açar. İçerideki tuzaklar, hem bizim hem de Kommagene'nin sırlarını koruyor. O sırlar, sadece sizin bilginiz ve bizim cesaretimizle çözülür."
Rüzgâr şiddetlendi, dev heykellerden birinin kafasından düşen küçük bir taş, karın üzerine sessizce yuvarlandı. Nurten, kariyerini riske atmakla, arkeoloji tarihini yeniden yazmak arasındaki ince çizgide duruyordu.
Bu bir define avı değil, diye düşündü. Bu, bilimin maceraya olan boyun eğişi.
"Pekala, Hüseyin Bey," dedi Nurten, omuzlarını dikleştirerek. "Bir şartım var. Eğer o tünel buysa, oradan çıkarılacak her şey, derhal ve tamamen Adıyaman Müzesi’ne teslim edilecektir. Bu bir keşif olacak, bir talan değil."
Hüseyin'in gözleri parladı. Elini Nurten’e doğru uzattı. "Anlaştık Nurten Hanım. Biz hazine arıyoruz ama sizinki gibi bir bilim insanının elinde, o hazine tarihe hizmet eder. Şimdi... Kralı uyandırmaya hazır mısınız?"
Nurten, Hüseyin'in sıcacık, nasırlı elini sıktı. Soğuktan uyuşmuş parmakları, bu dokunuşla beklenmedik bir elektriklenmeyle canlandı. Nemrut'un zirvesinde, bir arkeolog ile bir defineci arasındaki imkansız ittifak, buzlu bir yeminin ateşiyle mühürlenmişti.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL