İlkay Coşkun’un bu eserinin öne çıkan en belirgin özelliği, hava durumu ve iklim olaylarına, mesela dört elemente, insani bir mühür vurması. Deyim yerindeyse meteorolojiyi insanlaştırmasıdır. İnsanın ...
Bir insan argo tabirle neden caka satar, neden şişer? Elbette böyle sorulara verilen cevaplar zor olmasa gerek. Bu duygu hâlleri insanın üstünde olsun veya olmasın, hiç kimse kendisine yakıştıramaz ve kendi üzerine almak istemez. Başka bir ifadeyle ‘hava atmak’ itici ve olumsuz bir durumu imler. Ama pozitif olma durumunu da beraberinde getirir. Hayatın karşısındaki bu duruş sıradanlığı, kural ve kaideleri bir nevi örseleyerek aksülamel duruşu da beraberinde taşır. Biraz uçarı, biraz da şövalye ruhlu kişiliklerdir bunlar. Yaşlanmaz, dedikleri karakterlerden. Hayatı bir cihetiyle olumlamak biraz da hayatı ciddiye almamakla paralellik taşırlar. Yalınsılık (tevazu) ile dengeleyici bir hâl olarak da işlevlerini yaparlar. Aynı zamanda “hava atmak” sözünün, deyiminin karşısında “havasını almak” anlamında kapı gibi başka bir sözü de unutmamak gerekir.
“İnsan” kelimesini nisyan ve ünsiyetten türetilmiş bir kelime olduğu perspektifinden hareketle nisyanın kayıp, ünsiyetin ise uyu mu ve kazancı betimlediğini pekâlâ düşünebiliriz. “Hava atma” ve tevazu duygu hâllerini de bu zıtlıklar gibi özdeşleştirebiliriz. Bütün yapaylıklardan sıyrılıp kâmil ve erdemli insan olmak en güzeli olsa gerek. “Hamdık, yandık, piştik.” evrelerini yaşamış, bu süreçleri ge çirmiş olan insan, bunun gibi hâllerin de farkında olacaktır. Başka bir ifadeyle yaşam felsefesinin künhüne vakıf olmak, bunların da hayatiyetine katlanmayı gerektirecektir. “İnsanların en havalıları, kâmil ve erdem sahibi olanlardır.” desek kim itiraz edebilir ki? İnsanlığın tekâmülünü, olgunlaşmasını bu kadim duygular belirlemektedir sonuçta.
Söz varlığımızda havanın geçtiği o kadar çok deyim ve atasözü var ki saymakla bitmez. “Hava basmak, hava bozmak, hava çalmak, hava çarpmak, hava değiştirmek, hava hoş, hava patlatmak, havada kalmak, havada kapmak, havadan sudan, havan batsın, havasını almak, havasını bulmak, havaya girmek, havaya kılıç sallamak, havaya uçmak, havayı bozmak, havayı koklamak, ağzını havaya açmak, aklı bir karış havada olmak, dünyayı ben yarattım havasında olmak, leyleği havada görmek, sepet havası çalmak…” gibi. Atasözleri olarak: “Hava uymazsa sana sen havaya uyacaksın.”, “El, elin iyisinde kötüsünde değil, kendi havasında.”, “Köpek havlamakla hava bulanmaz.”, “Tencere tava, herkeste bir hava.” Bunlar gibi daha çok sayabiliriz. Bu örneklerden anladığımız kadarıyla hava üzerinden ne çok şey açıklamaya çalışılmış. Bu sözlerdeki “hava” kelimesini kaldırsanız ortada pek bir şey kalmaz herhâlde.
Ayağına hiç taş değmemiş insan yok gibidir. Ama yolu taşlı, çakıllı taraflarından yürümemek iyi bir tercih gibi gözükse de o yollarda insanı geliştiren, gücünü diri tutan kimi zorlukların varlığına inanmak da gerekiyor. Her sözü, her tavrı, her hareketi eşeleyenler için dünya, kravatını takmış, ciddi bir memur gibi iken, hava atanlar için dünya, heyula ve hayret veren bir panayır dolaşımı olmalı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.