Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Havamız Olsun
İlkay Coşkun’un bu eserinin öne çıkan en belirgin özelliği, hava durumu ve iklim olaylarına, mesela dört elemente, insani bir mühür vurması. Deyim yerindeyse meteorolojiyi insanlaştırmasıdır. İnsanın ...
4. Bölüm

Dört Elementin Şahı

19 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Havanın Kutlu Gizemi

Duyulara hizmet eder, kokuyu ve sesi iletir, rüzgâr olup eserek
kendisini açık eder hava. Kuvvetli ve kararlı bir elementtir. Havanın
görünmezliği, maviliği, enstantanesi, gizemi, büyüsü insanı sarhoş
etmektedir. Göğe bakıp sevdayı, aşkı, hayali tatmayan insan yok
gibidir. Bundan kelli şairlerin hayal gücünün zenginliğinin odak
noktasında ufuklar, gökyüzü ve mavilikler vardır. “Hava beni sar
hoş etti.” diyen Emily Dickinson ne güzel söylemiş, değil mi? Canın
bidayeti için hilkatten bu tarafa hizmetine devam eden havanın güzelliklerine çok şeyler borçlu olmalıyız.

En zorda kaldığımızda Allah’ın her yerde olduğunu bilmemize
rağmen ilk baktığımız yer gökyüzüdür. O’nun orada olduğu his
si kuvvetli gelir bize. Dini bilgilerimiz içerisinde yer alan Hz. İsa,
Hızır ve İlyas Aleyhisselam’ın göğe yükselmesi ile gök; bize ölümsüzlüğün gökte saklı olduğunu düşündürüp gizemini saklı tutar.
İslam inancımızda hava ve tabiat olaylarının idaresi, Mikail meleğinin üzerindedir. Moğolların, Cengiz Han’ın mavi gökyüzünü kutsal
sayması boşuna değildir. Yunan mitolojisinde hava, Zeus’un rüzgârlar ise Poseidon’in oğlu Aeolus’un kontrolündedir. Paracelsus’a
göre hava ve gök, semada yaşayan bir hava perisinin kontrolündedir. Japonlar için rüzgâr, Kamikaze olarak bilinir. Altıncı ve yedinci
yüzyılda o zamanın Persleri, ilk rüzgâr değirmenlerini kullanmaya
başlamışlardır. Aristoteles’in dört unsur (toprak, su, hava ve ateş)
tespitinin yanında Müslüman bilim insanlarından Cabir, Biruni,
Kindi, Zekeriya el-Razi, İbni Sina gibi değerlerin çalışmalarını hatırlamamız gerekiyor. Bunlar gibi hava ve parametrelerinin değer
bulduğu daha çok örnek verilebilir.

Her inanışta, her değerde göklerin melekûtunun bir kutsiyeti
vardır. Öyle ki “Farklı annelerden doğan aynı semanın çocuklarıyız.”
türünden tanımlamaları yapanlar olmuştur. Evlere ve gönüllerin
içerisine göğün dolması hep arzulanır. Hava ve atmosfer, dünyayı
ve dünyanın müdavimlerinin üzerini kalın bir battaniye gibi örtüp
korumaktadır. Yani gökyüzünün evsizlerin yorganı ve çatısı olma
sının değeri yadsınamaz. Bu arada hava, taşıdığı güneş ışığını ve
sıcaklığını bir kalorifer gibi canlılara ikram etmektedir. Bir nevi en
iyi besleyici olarak görev yapmaktadır. Gaz kokusu, yemek kokusu
ve nice kokular, hava içerisinde yolunu alıp insan ve diğer canlılara
haberini sunmaktadır. Mesela, Marcel Proust’un on beş ciltlik eseri
olan “Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde” eserini ıhlamur çayının kokusundan esinlenerek yazdığı söylenir. Öyle ki bu iletme
özelliğiyle aynı su döngüsünde olduğu gibi tam bir bellek oluşturulmaktadır. Dağlardaki hava ile birlikte iç içe yaşayan insanın,
dingin yaşamıyla hayata ve doğaya karşı mantıklı, barışık olduğunu
söyleyenler olmaktadır. Böylelikle bir güneşli, bir yağmurlu, bir öf
keli, bir ağlak olan hava; bir çocuk gibi her daim yüzümüze gülüm
semeye devam edecektir.

Hava üzerine çalışan birçok bilim dalı vardır. Bunlardan sade
ce bir tanesine bakalım. “Biyometeoroloji”, meteorolojik şartların
canlılar üzerinde etkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Soğuk ve sıcak hava kaynaklı kalp krizi, astım, küf ve polenlerin insanlara etkileri gibi birçok alan ilgi alanındadır. Başka bir ifadeyle hava, birçok
etkenler ile beraber direkt insanın ruh sağlığına olumlu ve olumsuz cihetleriyle etki etmektedir. Böylelikle meteorolojik şartlar,
insanların beden ve ruh sağlığında önemli bir role sahiptir. Sonuçta
sağlık dediğimiz olgu, daha çok diriltici bir soluk olarak önümüzde
durmaktadır. Olaya başka bir boyuttan bakacak olursak; her şey
de olduğu gibi fazlasınca zarar, kararında fayda olan kıymettedir
hava. Nefesinde fayrap yemişliği her hâlükârda bünyeyi sarsacak
tır. Mesela kuşların özgürlük alanı sema, belki de kuşların hapsidir, kim bilir. “Patlıcan mevsiminde insanlar azar.” türünden kimi
tespitler, söz varlığımıza bile dâhil olmuştur. Havanın sıcaklığı,
nemi, rüzgârı, durgunluğu gibi türlü çeşit hâli canlılar ve tabii ki in
sanların ruh sağlığı için önem arz etmektedir. Cahit Zarifoğlu’nun
“Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir.” demesi gibi
hava; bir şifa, bir deva kaynağıdır. Başka bir örnek olarak; Arapların
güzel bir özdeyişi vardır. “Gök ağlamayınca yer gülmez.” şeklindedir.
Burada bulutta hem yağışın olmasını hem de gök sema ile yerin
etkileşimini anlıyoruz.

“Karbon ayak izi”, “küresel düşünüp yerel hareket etme” gibi
günümüzün moda tabirlerini de içine alacak şekilde elimizi kafamızın arasına koyup düşünmemiz gerekiyor. Her şeyde olduğu gibi
havayı da kollamamız gerektiğinin farkında olmalıyız. Maalesef biz
üstüne üstlük dalından koparılmış elmaya “Sen niye çürüyorsun?”
demekle meşgulüz. Dostumuz, yoldaşımız havaya, suya, toprağa
kısacası dünyamıza yaptığımız tahribatlarla beraber kılıcı sinede
tutmak, sonra kılıcımızı çekmek ifadeleri birbirini tamamlıyor mu?
Bu çektiğimiz kılıç, başımıza daha çok işler açacak gözüküyor maalesef. Velhasıl havanın değeri burada daha fazla önem arz ediyor.
Daha geniş çerçevede dünyamızı korumayı, kaynaklarımızı bilinçli
ve tasarruflu kullanmayı vazgeçilmezlerimizden biri yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL