Mansur bin Hüseyin, bilinen adıyla Hallac-ı Mansur... O, asırlar boyunca, tasavvuf yolcularının bir ucu keskin kılıç, diğer ucu ise sonsuz bir aşk denizi olan menkıbesi olagelmiştir. O, zühd ve riyaze...
HALACI MANSUR BÖLÜM 10: Zincir ve Hüküm Rüstem'in ayrılışından kısa bir süre sonra, Kadı Eşref, Mansur'un halk arasındaki etkisinin tehlikeli bir boyuta ulaştığını anladı ve tereddüdü sona erdi. Bir seher vakti, Mansur'un inzivaya çekildiği harabeye onlarca asker gönderildi. Mansur, yakalanışa karşı koymadı. Aksine, muhafızların bileğini sıkan kalın demir zincir, onun için dünyanın ağırlığından kurtuluşun ilk adımıydı. Yüzünde, uzun zamandır beklediği bir misafiri karşılama dinginliği vardı. Zincirlenmiş Halacı Mansur, önce Bağdat’ın zindanlarına, ardından da sorgu ve mahkeme salonlarına taşındı. Sorgulama günlerce sürdü. Karşısında, Kadı Eşref başkanlığında toplanmış, soğuk ve katı yüzlü ulemadan oluşan bir heyet vardı. "Mansur," diye sordu Kadı Eşref, sesi zindanın nemli havasında yankılanıyordu. "Tekrar soruyorum: Sen, kendini Yüce Allah mı sanıyorsun? Sen, 'Enel Hak' sözünle dinimizi ve şeriatımızı inkâr mı ediyorsun?" Mansur, zincirlerin soğukluğunu umursamadan gülümsedi. "Ey Kadı! Siz benden, bir kabın içinde ne olduğunu söylememi istiyorsunuz. Ben de diyorum ki: Bu kap boşaldı. Ve onu dolduran Sadece O'dur. Benim 'Ben Hakk'ım' demem, benim kendime ait bir benliğimin kaldığı anlamına gelmez. Bu, sadece O’ndan gayrısının kalmadığının ilanıdır." Ulema üyelerinden biri sinirle öne atıldı. "Bu bir kelime oyunu! Sen, somut bir iddiaya, soyut bir cevap veriyorsun! Bizim için, Allah göktedir, sen ise yerdesin!" Mansur, yorgun ama metanetliydi. "Eğer O gökteyse, O'nu seven bu kalp nerede?" diye sordu. "O, halının içindeki kızıl kökboyası gibi her ilmeğin içindedir. Siz, ipliği görüyorsunuz, ben ise boyayı. Siz, kabı görüyorsunuz, ben ise içindeki suyu." Mansur'un savunması, bir hukuki argümandan çok, yoğun bir manevi itiraftı. O, kendisini kurtarmaya çalışmıyor, sadece Aşk'ını savunuyordu. Sonunda, göstermelik mahkeme kuruldu. Şehrin önde gelenleri, tüccarları ve Kadı'nın yandaşları, Mansur'a karşı tanıklık etti. Mansur'un tüm hayatı ve sözleri, Tevhid’e karşı gelmekle suçlandı. Kadı Eşref, kararını vermek için kürsüye çıktığında, salonda derin bir sessizlik hâkimdi. Eşref, bu dervişin sözlerinin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu. Hüküm, kesin ve acımasızdı. "Mansur bin Hüseyin el-Hallac," diye ilan etti Kadı. "Sen, apaçık bir küfür ve sapkınlık içindesin. Halkı bölmek ve düzeni bozmakla suçlusun. Bu suçun cezası, şeriatımıza göre bellidir." Kadı Eşref, kalın bir sesle hükmü okudu: "Mansur'un, suçlu bulunması nedeniyle, Bağdat meydanında halkın önünde darağacına götürülerek idam edilmesine... ve bedeninin dahi bu fani dünyada yerinin olmadığına hükmedilmiştir." Karar açıklandığında, Mansur gülümsedi. Bu, ne acının ne de zaferin gülümsemesiydi. Bu, Vuslat'ın (kavuşmanın) hemen eşiğinde duran bir Aşık'ın sükûnetiydi. Zincirler onun için pranga değil, düğün hediyesi olmuştu. Muhafızlar onu zindana geri götürürken, Mansur zincirlerini öptü. "Elhamdülillah," diye fısıldadı. "Bedenimin ödediği bedel, ruhumun sonsuzluğuna kefaret oldu. Artık geriye sadece o büyük meydan kaldı." Mansur, bu fani dünyanın zincirlerinden kurtulmak için, demir zincirlerle son yolculuğuna hazırlanıyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.