Hacı Bektaş Veli
(Erkek Dişi Sorulmaz)
Roman
Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı
Yazar: Hüseyin TURHAL
13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
Hünkâr’ın Göçü ve Boşluk Hacı Bektaş Veli'nin Sulucakarahöyük'teki ışığı, uzun ve bereketli bir ömrün ardından söndü. 1271 civarında, ruhunu Hakk'a teslim ettiğinde, Tekke'yi ve Anadolu'yu derin bir yas kapladı. Halk, "Hünkâr" diye andığı bu bilge dervişi kaybetmenin acısını yaşarken, geride bıraktığı insan sevgisi felsefesi artık sahipsizdi. Hünkâr'ın bedenen ayrılışı, Tekke'nin önünde büyük bir sınav yarattı: Bu yüce öğreti, kişisel bir keramet hikâyesine dönüşmeden, kalıcı ve disiplinli bir yol olarak nasıl sürdürülecekti? İlk başta, müritler arasında öğretinin nasıl devam ettirileceği konusunda anlaşmazlıklar çıktı. Bazıları, Bektaş Veli'nin kurduğu sadelik ve alçakgönüllülük felsefesinin olduğu gibi sürdürülmesini savunurken; bazıları da büyüyen bu topluluğu yönetmek için daha katı kurallar gerektiğini düşünüyordu. Yolun Yeniden Yapılanması: Balım Sultan Bu kargaşa döneminden sonra, Hacı Bektaş Veli'nin manevi silsilesinden gelen, felsefesini kurumsal bir düzene oturtacak kilit bir figür ortaya çıktı: Balım Sultan. (Bu romanda, Balım Sultan'ın 15. yüzyılda yaşamış olduğu bilgisini göz ardı ederek, onu öğretinin hemen ardından gelen ve kurumsallaşmayı sağlayan sembolik bir "Gönül Mimarı" olarak ele alıyoruz.) Balım Sultan, Tekke'ye geldiğinde, öğretiyi hem felsefi hem de idari açıdan yeniden düzenledi. O, Hacı Bektaş'ın 'sevgi' mesajına, 'disiplin' ve 'hiyerarşi' getirdi. "Hünkâr bize sevmeyi öğretti," dedi Balım Sultan müritlerine. "Ama sevginin kuralı olmazsa, o sevgi dağılır, yiter. Bizim görevimiz, O'nun yaktığı ateşi, güvenilir bir ocağa dönüştürmektir." Ocak ve Dedelik Sistemi Balım Sultan'ın yaptığı en büyük değişiklik, dağınık derviş topluluğunu sağlam bir "Ocak" sistemine dönüştürmek oldu. Dedelik Kurumu: Balım Sultan, Hacı Bektaş Veli'nin soyundan gelen veya manevi icazetle yetkilendirilen kişileri "Dede" olarak tayin etti. Dedeler, sadece dini liderler değil, aynı zamanda toplumun içindeki anlaşmazlıkları çözen hukuki ve ahlaki yargıçlar olarak görevlendirildi. Onların görevi, Rıza Şehri'nin ahlakını uygulamaktı. Müsaip Kapısı: Tarikata katılmak isteyenler için "Müsaip Kardeşliği" şartı getirildi. İki canın (kişi), ömür boyu birbirine manevi destek olmayı, birbirinin yükünü paylaşmayı ve yoldaş olmayı kabul etmesi, Bektaşi yolunun en temel sosyal bağı haline geldi. Bu sistem, Bektaşiliğin sadece bireysel bir inanç değil, aynı zamanda birbirine sıkı sıkıya bağlı, dayanışma içinde olan bir toplumsal yapı olmasını sağladı. Artık Sulucakarahöyük, çevresindeki tüm Bektaşi dergâhlarının ana ocağı olarak kabul ediliyordu. İnanç Üzerinde Gelenekler Balım Sultan, Tekke'nin mimarisini de düzenledi. Meydan Evi, Cem'in yapıldığı ana salon, daha görkemli ve kurallı bir hale getirildi. Hacı Bektaş Veli'nin türbesi ise, sadeliğini koruyarak manevi bir ziyaret merkezi olarak yeniden inşa edildi. O, "Dört Kapı Kırk Makam" felsefesini yazılı ve sözlü olarak standardize etti. Hacı Bektaş Veli'nin sözleri, artık birer "Gülbank" (özel dua) ve ritüel kuralı olarak nesilden nesile aktarılacaktı. Bu sayede, öğretinin içeriği, bölgesel ve kişisel yorumlardan korunarak ortak bir gelenek çatısı altında birleşti. Balım Sultan, kurduğu bu yapı ile Hacı Bektaş Veli'nin felsefesinin Anadolu'nun ruhunda yüzlerce yıl boyunca yaşaması için sağlam bir zemin oluşturmuş oldu. O, insan sevgisi mesajının zamana ve siyasi çalkantılara karşı dayanıklı kalmasını sağlayan gönüllerin mimarıydı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.