Hacı Bektaş Veli
(Erkek Dişi Sorulmaz)
Roman
Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı
Yazar: Hüseyin TURHAL
13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
Bölüm 7: Ahi Evran ve Kırkların Sırrı Mekan: Sulucakarahöyük Dergâhı, Kayseri ve Kırşehir arasındaki güzergâhlar. Zaman: 13. yüzyıl ortaları; Anadolu'da manevi teşkilatlanmanın güçlendiği dönem. Birliğin Ağacı: Ahilik Anadolu, Moğol baskısı altında ekonomik ve sosyal bir çöküntü yaşarken, şehirlerde ve kasabalarda Ahilik teşkilatı, Türkmen esnaf ve zanaatkarları bir araya getirerek bir direniş ve dayanışma ağı kuruyordu. Bu teşkilatın lideri ve kurucusu, Kayseri'de yaşayan büyük eren Ahi Evran'dı. Hacı Bektaş Veli, Ahiliğin sadece bir esnaf birliği değil, aynı zamanda ahlaki, manevi ve toplumsal bir düzen kurma çabası olduğunu görüyordu. O, bu iki büyük manevi akımın (Bektaşilik ve Ahilik) Anadolu'nun geleceği için birleşmesi gerektiğine inanıyordu. Ahi Evran, Bektaş Veli'nin Sulucakarahöyük'teki ününü duymuştu. Bu iki büyük zat, birbirlerine mektuplar göndererek ve zaman zaman gizli görüşmeler yaparak fikir alışverişinde bulunuyordu. Bir mektubunda Ahi Evran, Veli'ye şöyle yazmıştı: "Gönüllerin birliğini kuruyoruz, Sultanım. Ancak esnafın rızkı, alın teri ve dürüstlükle kazanılmalıdır. Müreffeh olmayan bir toplumda maneviyat gelişmez. Sizin 'Aşk' dediğiniz şeye biz 'Emeğe Saygı' diyoruz." Veli'nin cevabı ise şöyle oldu: "Ey gönül dostum, Ahi Evran! Emeğe saygı, aşkın kendisidir. Toprağa can veren, elindeki baltaya kuvvet verenden ayrı tutulamaz. Ben, kalbin temizliğini; siz, elin temizliğini öğretiyorsunuz. Bu iki temizlik birleşmelidir ki, Anadolu'nun ruhu temiz kalsın." Bu iki liderin ittifakı, Bektaş Veli'nin Türkmen kökenli Alevî-Bektaşî zümreleri ile şehirli Sünnî-Ahi zümrelerini manevi ve sosyal alanda birleştirmesi anlamına geliyordu. Kırkların Sırrı ve Birlik Meclisi Dergâh, artık sadece bir inziva yeri değil, aynı zamanda manevi bir akademiye dönüşmüştü. Anadolu'nun dört bir yanından gelen dervişler, âşıklar ve bilgeler, Veli'nin dizinin dibinde toplanıyordu. Bektaş Veli, topluluğun düzenini ve manevi silsilesini sağlamlaştırmak için "Kırklar Meclisi" motifinden ilham alan bir iç düzen kurdu. Bu meclis, en olgun ve güvenilir dervişlerden oluşuyordu ve dergâhın idaresi ile Veli'nin öğretisinin yayılmasından sorumluydu. Bu meclis toplantılarında, Veli'nin öğretisinin ana hatları belirlendi: Nefsin Terbiyesi: Bencilliğin, açgözlülüğün ve kibrin yok edilmesi. İnsan Sevgisi: Her dinde ve her canda Hakikat'i görme zorunluluğu. Elin, Dilin, Belin (İşin, Sözün, Nefsin) Hakimiyeti: Ahilik ilkeleriyle örtüşen temel ahlak kuralı. Bu meclisler, Veli'nin öğretisini sadece dervişlere değil, aynı zamanda toplumsal yapının kılcal damarlarına taşıyacak bir sistem inşa ediyordu. Anadolu’nun Yeni Erenleri Veli, müridlerini sadece dergâhta tutmak yerine, onları Anadolu'nun dört bir yanına Alperenler olarak gönderiyordu. Bu dervişler, gittikleri her yerde hizmet, hoşgörü ve bilgelik götürüyorlardı. Bu dönemde, Veli'nin dergâhından aldığı ruhsatla yola çıkanlar arasında, Anadolu irfanının en büyük isimlerinden biri de vardı: Yunus Emre'nin hocası Taptuk Emre. Taptuk Emre, Veli'nin meclisinde yıllarca hizmet ettikten sonra, Bektaş Veli'den aldığı izinle yola çıktı. Veli, Taptuk'a son bir nasihat verdi: "Git, Taptuk. Senin görevin, benim sözlerimi taşa değil, dilden dile, gönülden gönüle yazmaktır. Türkçenin gücüyle, Aşkın dilini söyle! Bırak, şiirlerin kuru toprağa can versin." Taptuk Emre'nin gidişi, Veli'nin öğretisinin sadece dergâh sınırları içinde kalmayıp, Halk Edebiyatı ve Türkçe İrfanı aracılığıyla geniş kitlelere ulaşacağının bir müjdecisiydi. Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran ile sosyal bir düzen, Kırklar Meclisi ile manevi bir silsile ve Taptuk Emre gibi müridleri ile kültürel bir miras inşa ediyordu. Anadolu'da artık sadece bir Veli değil, bir Kurucu Pir vardı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.