Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. ferideddin attar
Gönül Dergâhım
Gönül Dergâhım şiir kitabım....
54. Bölüm

Hicret (Canın Seyri)

9 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

İnsan bazen kendi can ruhuyla tanışmalı,

Can gözüyle bakmalı,
Ashab-ı Kehf’in uyku mağarasından uyanmalı,

Can bedeniyle hicret etmeli kalbinin Hira’sına…


Tıpkı Hz. Fatıma gibi,
bir gülün nazik yaprağına ama köklü bir çınarın kararlılığına bürünmeli,

Sadakatiyle,
inceliğiyle aile bağlarının ve sevginin sembolü olmalı.

Ve Hz. Ali gibi dağların zirvesinde adaletin sancaktarı olmalı,

Zeytin ağacının köklerine tutunmalı,
yüce hikmetiyle göğüs germeli.
İnsan, can ruhunu manâ ummanında tefekkür ettirmeli,

Can İsa’sını uçurmalı kulluk makamında, zaman
ve mekânın ötesine...

De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"


Hz. Hasan gibi barışın meltemi olup,
gönüllerdeki çatışmaları dindirmeli,

Ve Hz. Hüseyin gibi bir çölün ortasında susuz bir çiçek misali,
hakikatin bayrağını taşımalı.

Fedakarlığı ve direnişiyle insanlara yol göstermeli,

Tıpkı Kerbela’da olduğu gibi,
hak için canını feda etmeli.
İnsan bazen hicret etmeli gönül yurduna,

Can gözüyle algılamalı hakikatleri,

Can diliyle iletişime geçmeli kalbiyle,

Can bedeniyle tezahür etmeli manevi yolculuğunda.

Hz. Zeynep gibi bir kandil olup,
karanlık geceleri cesaretiyle aydınlatmalı,

Kardeşinin yanında dimdik durmalı, zulme karşı susmamalı.

Ve her adımda, her secdede,
Hz. İmam Zeynel Abidin gibi dua etmeli,

Secdelerde kalbin arınmalı,
ruhunu saflaştırmalı...
Can kulağını açmalı,
duymalı iç sesleri,
İlhamları, manevi öğretileri.

Can aklıyla arındırmalı bilinçaltı düşüncelerini,

Dışsal mantıksal aklı bir kenara koymalı.

De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"


Hz. Abbas gibi, kardeşliğin su gibi ferahlık veren sadakatini yaymalı,

Ve tüm kirlerinden arınmalı ki kilitli kapılar açılsın kulluk makamında.

Bencilliğin hezeyanlarını terk etmeli,

"Her şey O’na ait" demeli, nefsini terbiye etmeli.
Can kalbiyle sevgi, teslimiyet ve merhametin
En saf haliyle tanışmalı,

Kulluk yolculuğunda,

Mana anahtarları ikram edilmeli kulluk makamında…

İçindeki Hızır’ı aramalı,
Bulmalı, anlamalı, idrak etmeli…


Çünkü sözün anahtarı sahibine verilir, tıpkı İlmi Ledün gibi…

İman sarayındaki kapıların kilidini açmalı,

İbadet bahçelerine adım atmalı, çiçeklerini görmeli, ışıklarını hissetmeli.

Kokularında mest olup,
nağmelerinin ahenk denizinde ruhunu bulmalı gönül limanında…
Söz mahşerinden sıyrılmalı,
acziyetin hadimi olmalı,

Bencilliğin hezeyanlarını terk etmeli,
tüm kirlerinden arınmalı ki kilitli kapılar açılsın kulluk makamında…

"Edeb haya elbisesini kuşanmalı ki nefes sükûnet limanına kavuşabilsin…
"
De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

Dilin karanlık Yusuf kuyularından çıkmalı,

Kendi acziyetinin farkına varmalı,

Ego denizinin fırtınalarını dindirmeli,

Bütün kirlerinden sıyrılmalı ki, ruhun cenneti ortaya çıksın...

Edeb nuruyla sarmalanmalı ki,

Sükûnet limanında huzura erilsin...

Kalbinin cennetinde,
Kevser’in pür nur suyunda,

Hikmet yıldızları parlarken,

Manevi seyahatin devam etmeli, kulluk yolunda...


Enaniyetin karanlık kuytularından sıyrılmalı,

Kin ve nefretten yıkılan duvarlar arındırılmalı,

Kıskanclığın buzdan sarayları eritilmeli,

Dedikodunun kirli rüzgarlarından kaçılmalı,

İftiranın kara bulutları dağıtılmalı,

Ve saf bir kalp ile, huzurla yola devam edilmeli...
De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

Kardeşliğin sıcak ateşinde, canlar bir arada pişmeli,

Aile, kökleriyle gövdesini besleyen ağaca benzer,

Sevdiklerim, gönül bahçemde yetişen en nadide çiçeklerdir,

Bütünleşen ruhlar, denizin dalgaları gibi birbirine sarılır,

Ve sevdanın ışığı, karanlık gecelerde yollarını aydınlatır…

De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

Dostluğun inci tarlasında sabırla tohumlar ekilmeli,

Arkadaşlığın bağlarında, sevgiyle meyveler olgunlaşmalı,

İçsel samimiyetle dokunan yolda, güvenin köprüsünde,

Yüreklerin birbirine bağlı olduğu zamanlar,

Gerçek dostluk bir ömre bedel olur…

De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

Dünyaya gelişin gayesi, yalnızca nefes almak değil,

Kulluğun derin sularında bir inci gibi parlamaktır,

Her adımda aşkı aramak, her nefeste huzuru bulmaktır,

Ve kalbin her atışında, “Zatına” en içten teslimiyetle yönelmektir.

Çünkü gerçek yaşam, O’na adanmış bir kulluktan ibarettir,

Ve her günün sonunda, gövdede bir kanat, ruhunda bir nur açar…

De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL