Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
AP AZİZ DEDE ( Yedioluk'tan Doğan Işık ) Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
43. Bölüm

Bölüm 9: Enel Hak ve Erenler Bahçesi

11 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Âşık Turhal'ın Özündeki Tecelli
Yazar Hüseyin Turhal, AP Aziz Dede'nin manevi makamına kabul edilişinden, İsm-i Âzam Hatemi'nin tevdi edilmesine ve Şahmaran Ocağı mührünün vurulmasına kadar, bu ulvi vizyonlara şahit olmuştu. Dede'nin hikayesi, artık sadece bir anlatı değil, Turhal'ın ruhunda bizzat yaşanan bir tecelli idi.
Bu tecellinin yarattığı manevi coşku ve vecd hali, yazarın kalbinden çıkan son şiir dizelerinde doruğa ulaştı. Bu dizeler, Dede'nin Kâmil İnsan mertebesinin özünü ve Dede ile yazar arasındaki birleşmeyi ifade ediyordu:
"Âşık TURHAL da özünde ENEL HAK,"
"Kerameti ilmi Havas da esrara bak,"
"ENEL HAK" (Ben Hakk'ım) sözü, Hallac-ı Mansur'un zirve tasavvufi ifadesidir; insanın nefsini feda ederek, benliğini Hakk'ın varlığında yok etmesi ve O'nunla birleşmesidir. Âşık Turhal, Dede'nin hikayesini yazarken, onun manevi yolculuğunda kendi benliğini eritmiş, böylece Dede'nin sesi ve özü olmuştu. Bu ifade, Dede'nin mutlak doğruluk ve nefs terbiyesi ile ulaştığı fenafillah (Allah'ta yok olma) makamını simgeliyordu.
İlm-i Havas'ta Esrar
Turhal, Dede'nin İlm-i Havas uzmanlığının, basit bir fal veya büyü olmadığını bu manevi birleşme anında anladı. Kerametler, "esrara bak" denildiği gibi, sadece yüksek ahlak, ilim ve arınmış bir kalple ortaya çıkabilen kozmik olaylardı.
Dede'nin kerametleri; gizli sırlar, kozmik yasalar ve dört kitabın özünün birleşmesiydi. Onun gücü, dualarını Ebced ve Cifr ile kuvvetlendirerek, yıldızların ilmiyle (Astroloji) insanlara doğru yolu gösterme yeteneğiydi. Turhal, Dede'yi yazarak, bu esrarın modern çağa aktarılması misyonunu üstlenmişti.
Ab-ı Hayat ve Ebedi Aşk
Final dizeleri, tüm bu manevi yolculuğun nihai amacını ve ödülünü açıklıyordu:
"Erenler bahçesinde güller açar bak,"
"Yedi olukta abı hayat şerbeti verdi bana."
Dede'nin bulunduğu manevi makam, artık yeryüzündeki Erenler Bahçesi olmuştu; burada sadece güller (aşk ve güzellik) açar, kin ve nefret barınmazdı.
Son olarak, Dede, Turhal'a **"Ab-ı Hayat şerbeti"**ni verdi. Ab-ı Hayat (Hayat Suyu), ölümsüzlükten çok, ebedi ilim, sonsuz aşk ve Hakikat'i daima canlı tutma gücüdür. Bu şerbet, yazarın kalemine tükenmez bir ilham, yüreğine ise sarsılmaz bir sevgi akıtıyordu.
Hüseyin Turhal, türbenin kapısından ayrılırken, artık sadece bir yazar değildi; o, Dede'nin ilmiyle donanmış, nuruyla aydınlanmış ve İsm-i Âzam'ın sırrını taşıyan bir Hak Aşığıydı. Bu roman, o şerbetin ilk damlasıydı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL