AP AZİZ DEDE
( Yedioluk'tan Doğan Işık )
Roman
Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
Bir Bahar Sabahı Veda Nisan ayının son günleriydi. Adıyaman'ın tepeleri, yeni yeşeren otların ve baharın taze kokusuyla doluydu. Ancak Yedioluk köyünün üzerine, hissedilir bir hüzün çökmüştü. Aziz Dede, son birkaç gündür yatağında, etrafına toplanan ailesi ve en yakın talipleriyle sessizce vedalaşıyordu. Hasan Efendi Dede'nin o meşhur, tok sesi artık bir fısıltıdan ibaretti. Ancak gözleri hâlâ parlıyor, ruhu huzurluydu. Vasiyetini yerine getirmiş, emaneti teslim etmişti. Artık sadece geriye, uzun bir yolculuğun başlangıcı kalmıştı. 25 Nisan 1966 Pazartesi sabahı, Güneş doğarken, Aziz Dede son nefesini verdi. Ölümü, bir çırpınış ya da mücadele değil, derin bir teslimiyet ve huzur içinde gerçekleşti. Sanki ruhu, bedenin kafesinden süzülerek, ait olduğu o ebedi nura, Hakk'a yürümüştü. Haber Rüzgârı Haber, Yedioluk'tan başlayarak çevre illere, köylere ve hatta uzaklardaki taliplere kadar hızla yayıldı. İlk önce fısıltıyla yayılan hüzün, kısa sürede büyük bir yasa dönüştü. İnsanlar, sadece bir Dede'lerini değil, gönüllerinin mimarını, barışlarının teminatını ve ruhlarının rehberini kaybettiklerini hissettiler. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun dört bir yanından, farklı inançlara sahip insanlar yollara düştü. Kimi eşeğiyle, kimi yürüyerek, kimi de zorlukla bulduğu araçlarla Adıyaman’a, Yedioluk’a akın ediyordu. Cenaze kalabalığı, köyün tarihine tanık olmadığı büyüklükteydi. Farklı mezheplerden, farklı aşiretlerden on binlerce insan, tek bir amaç için bir araya gelmişti: Aziz Dede’ye son görevlerini yapmak. Bu kalabalık, Dede’nin hayatı boyunca savunduğu toplumsal barışın ve insanlık sevgisinin canlı kanıtıydı. Onun varlığı, vefatından sonra bile, insanları birleştirmeyi başarmıştı. Gözyaşları ve Son Dua Cenaze töreni, derin bir saygı ve manevi yoğunlukla gerçekleşti. Dualar okundu, ağıtlar yakıldı. İnsanlar, Dede'ye olan sevgilerini ve saygılarını göstermek için kilometrelerce yol yürümeyi göze almışlardı. Aziz Dede’nin, köyünün en yüksek tepesinde, Hakk’a en yakın olduğu düşünülen o noktada defnedilmesi kararlaştırılmıştı. Orası, hem doğduğu yeri hem de Fırat'a uzanan tüm toprakları gören, adeta gönül gözüyle izlediği bir yerdi. Dede’nin naaşı, omuzlar üzerinde tepeye taşınırken, insanlar sessizce dualar ediyor, onun bıraktığı feyzi hissediyorlardı. O gün, Yedioluk’un semasında hüzünlü ama kutsal bir hava vardı. Aziz Dede, beden olarak Hakk’a yürümüştü. Ama onun kerametleri, nasihatleri ve insan sevgisi, ruhani bir ışık olarak o tepeye, o köye ve tüm taliplerinin gönüllerine sinmişti. Bir devir kapanmış, ama ebedi bir rehberlik başlamıştı. Onun mezarı, artık sadece bir kabir değil, binlerce insanın ziyaret edeceği, dua edeceği ve feyz alacağı kutsal bir makamdı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.