AP AZİZ DEDE
( Yedioluk'tan Doğan Işık )
Roman
Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
Adıyaman, Yedioluk Köyü – 1920’ler Anadolu’nun kadim topraklarında, Adıyaman’ın kuzeydoğuya bakan eteklerinde, Güneydoğu ile Doğu Anadolu’nun kucaklaştığı yerde saklı bir cennet köşesi dururdu: Yedioluk ya da yöredeki eski adıyla Şexmir köyü. Bu köy, sadece taş evleri ve kuru iklimine inat yeşeren incir ağaçlarıyla değil, aynı zamanda taşıdığı binlerce yıllık inanç ve kültürün ağırlığıyla da özeldi. Köy, yüksek bir tepeye kurulmuştu; buradan bakınca Fırat'a ulaşan derelerin, kıvrılarak akan yaşam damarları gibi uzandığı görülürdü. Yedioluk, yalnızca bir yerleşim yeri değil, Ağuçan Ocağı’na bağlı canlar için adeta bir huzur dergâhıydı. Ağuçan Ocağı, Alevi-Bektaşi inancının en köklü ve saygın ocaklarından biriydi; taliplerine rehberlik eder, toplumsal barışı ve ahlaki erdemleri yayardı. Ocağın nefesi, Ehlibeyt sevgisiyle yoğrulmuş, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin yolundan gelen bir manevi silsileye dayanıyordu. Hasan Efendi Dede'nin Hanesi Bu manevi silsilenin o dönemdeki en önemli temsilcisi, Hasan Efendi Dede'ydi. Yedioluk'ta doğmuş, Ocağın geleneklerine göre yetiştirilmiş, bilgeliği ve derin imanıyla tanınan bir zattı. Sesi, cemlerde okuduğu deyişlerle yankılanır, sözleri ise hikmet dolusu nasihatlerle taliplerine yol gösterirdi. Hasan Efendi Dede, kendi ailesinin sadece bir yuva değil, aynı zamanda ocak geleneğinin yaşatıldığı kutsal bir alan olduğunun bilincindeydi. Ancak Dede'nin kalbinde, ocağın geleceğini taşıyacak, nefesi kendisinden de ötelere uzanacak bir evladın hasreti vardı. Duaları, toprağın suyunu beklediği gibi, yeni bir manevi mirasçıyı bekliyordu. Aziz’in Doğuşu ve Adının Manası Ve nihayet, duaların kabul olduğu bir bahar sabahı, Hasan Efendi Dede’nin hanesine nur indi. Köy, uzun zamandır beklenen o müjdeli haberi aldı: Bir erkek çocuğu dünyaya gelmişti. Hasan Efendi Dede, evladını kucağına aldığında hissettiği manevi coşku bambaşkaydı. Ona, "Aziz" adını verdi. Aziz... Arapçada hem çok sevgili, değerli anlamına gelir hem de güçlü, erişilmez, nadir olanı ifade eder. Bu isim, çocuğun sadece aile içinde sevilen bir evlat değil, aynı zamanda manevi yolda "azize" (erişilmez, yüce) bir mertebeye ulaşacağının ilk işaretiydi. Küçük Aziz, Yedioluk'un taş evlerinde, Ağuçan Ocağı'nın manevi atmosferi içinde büyümeye başladı. Daha bebekliğinden itibaren etrafına huzur ve farklı bir hâle yaydığı söylenirdi. Gözlerinde, yaşından beklenmeyecek bir derinlik vardı; sanki geçmişin bilgeliklerini ve geleceğin sırlarını taşıyordu. Köyün yaşlıları fısıldaşıyordu: "Hasan Dede’nin oğlu, sıradan bir çocuk değil. Ehlibeyt soyunun nuru, Ağuçan Ocağı’nın yeni nefesi onunla birlikte geldi..." Aziz Dede’nin hayat yolculuğu, babasının dizinin dibinde, toprağın ve inancın en güçlü olduğu bu kadim köyde başlamıştı. O, sadece Hasan Efendi Dede'nin oğlu değil, aynı zamanda toplumsal barışa, inanca ve ahlaka adanmış bir hayatın ilk filizleriydi. Bu bölüm, Aziz Dede'nin köklerini, ailesini ve doğduğu coğrafyanın manevi önemini belirleyerek sonraki bölümlere sağlam bir temel oluşturuyor.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.