Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
31. Bölüm

Perre'nin Sessizliği

13 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler 30

Perre'nin Sessizliği

I. Unutulmuş Nekropol
Genç Arkeolog Eren, Adıyaman'daki Perre Antik Kenti'nin kayalık yamacına tünemiş, Roma dönemi kaya mezarlarını incelerken, meslektaşlarının çoğunun kaçındığı bir sessizliğe aşina olmuştu. Perre, yüzlerce lahit ve anıt mezarın bulunduğu devasa nekropolüyle ünlüydü. Ancak bölge halkı, bu "ölülerin şehrine" karşı kadim bir korku beslerdi. Fısıltılara göre, burası sadece gömülmüş ruhların değil, lanetlenmiş bir sırrın da bekçisiydi.
Eren, meslek hayatının en büyük keşfini, neredeyse toprak altında kalmış, sıradan bir kaya mezarının içinde yaptı. Diğerlerinden farklı olarak, bu mezarın duvarına Arapça değil, çok daha eski, Kommagene dilinde bir yazı kazınmıştı.
Çevirisi şuydu: "Toprak uyanana dek uyuyacak olanın Kehaneti."
Yazıt, binlerce yıl önce yaşamış, "Gözleri Karanlık Olan" lakaplı bir kahin olan Syma'ya aitti. Syma, Perre'de saygı gören, ancak korkulan biriydi. Kehaneti, o dönemde Roma baskısı altında yaşayan Kommagene halkının geleceğine dairdi. Ancak yazıtın sonu kırıktı ve kehanetin tam içeriği eksikti.
Eren'in merakı, yerini hızla bir saplantıya bıraktı.
II. Gizlenen Sanduka
Eren, kayıp kehanetin kalanını bulmak için Syma'nın mezarını derinlemesine incelemeye başladı. Günlerce süren çalışmanın ardından, mezarın tabanında, sıradan bir taş levhanın altındaki gizli bir bölmeye ulaştı.
Bölmede, nemden korunmuş, küçük, obsidyen (volkanik cam) bir sanduka duruyordu. Sanduka açıldığında, içinde parşömen değil, kurutulmuş, tuhaf bir bitki tohumu yatağının üzerine yerleştirilmiş, tunç bir tablet vardı.
Tabletteki yazıt, Kehanetin ikinci ve son kısmıydı:
"...ve ne zaman ki Yüzük Taşı, ait olduğu topraktan tekrar çıkarılırsa, o zaman Perre'nin Sessizliği bozulacak. Krallar Uyanacak. Su, gölgelerde kalanın adını fısıldayacak. Unutmayın, bu şifa değil, bir ihtarın tohumudur."
Eren, "Yüzük Taşı" ve "Krallar" ifadelerini okuduğunda tüyleri diken diken oldu. "Yüzük Taşı", Adıyaman'a sadece 30 km mesafedeki Nemrut Dağı'nda, Kral I. Antiokhos'un mezar höyüğünü mühürlediğine inanılan devasa, kayıp bir taştı. Eğer bu taş yerinden oynarsa, Nemrut'taki tanrı-kralların heykellerinin ruhlarının uyanacağına inanılırdı.
Bu kehanet, sadece yerel bir sır değil, tüm Kommagene coğrafyasını ilgilendiren bir uyarıydı.
III. Su Altındaki İsim
Eren, kehaneti çözmek için yerel rehberlerden yardım istedi. Onlardan, Syma'nın kehanetlerinin her zaman bir coğrafi işaret içerdiğini öğrendi. "Su, gölgelerde kalanın adını fısıldayacak."
Perre'de su nerede gizliydi?
Bölgeyi incelerken, Nekropolün hemen altındaki kayalıkların arasına gizlenmiş, küçük ve unutulmuş bir su sarnıcına rastladı. Sarnıç, yüzyıllardır kuruydu. Eren, sarnıcın içindeki kalın çamur katmanını temizlemeye karar verdi.
Üç gün süren zorlu çalışmanın sonunda, sarnıcın dibindeki taş zeminde, suyun aşındıramadığı, tunç bir plakaya ulaştı. Plaka, toprağın altında kalmış, Kommagene dönemine ait, yıkılan bir kraliyet mezarının planını gösteriyordu. Ve planın merkezinde, tek bir isim yazıyordu: "Mithridates'in Kızı Ada."
Ada, Nemrut'un Kralı'nın en küçük kızıydı. Tarih kayıtlarına göre, Nemrut'un zirvesine gömülmeyi reddetmiş ve Perre'de, halkıyla birlikte, gizlice defnedilmişti. Onun mezarı, yıllar içinde unutulmuş ve kehaneti gizlemek için sarnıçla kapatılmıştı.
Eren, Syma'nın kehanetini birleştirdi: Kraliyet ruhları (Krallar Uyanacak) Nemrut'taki Yüzük Taşı kaldırılana dek uyuyordu. Ada'nın mezarı ise bu olayın olmaması için bir uyarıydı (ihtarın tohumu). Syma, kehanetini, Kraliyet soyunun Perre'de uyuyan masum dalı ile mühürlemişti.
IV. Sessizliğin Muhafazası
Eren, keşfettiği bu gerçeğin, bölgeyi istilacı definecilerden ve yanlış yorumlanacak kötü niyetli siyasetten koruması gerektiğine karar verdi. Kehanet bir lanet değil, koruyucu bir uyarıydı. Perre'nin sessizliği, Nemrut'taki daha büyük bir sırrın mührüydü.
Syma'nın mezarındaki tunç tableti, olduğu yerde, sandukanın içine özenle geri koydu. Ada'nın mezar planının bulunduğu plakayı ise tekrar sarnıcın dibindeki çamurla kapattı.
Eren, Adıyaman'dan ayrılırken yanında ne altın ne de somut bir eser götürdü. Sadece, Perre'nin kaya mezarlarından yükselen bir sorumluluk duygusu taşıyordu. O, tarihin kayıp bir bölümünü bulmuştu, ama onu sergilemek yerine, korumayı seçmişti.
Ve böylece, Adıyaman Diyarında, Perre Antik Kenti'nin sessizliği, uyanması beklenen Kralların rüyasını koruyarak, sırrını geleceğe taşımaya devam etti.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL