Güneþi yadýrganmýþ gülüþler
serpilirken boþ duvar tenhalýðýnda
bir güzellik daha vakti geldiðinden
boynunu bükmüþ
sonraki baharý bekliyordu eksik sevinciyle
kar mevsimi ertesiydi saçlarým
radyoda yalnýz ama tiz bir irkilme
gökyüzü yýldýz kaybýndan
yeryüzü insan ayýbýndan muzdarip
hatýra müzesi aklýmýn koridorlarýnda
bir emanet gibi saklýyordum yokluðunu annemin
üç incir aðacý þahidimdi yalnýzlýðýma.
Cenneti hayalleyen küskün
voltalarken sinsi yanýlmýþlýklarla fikrim
kuruntusu ayyuka çýkmýþ insanlarý aðýrlýyordu
hasretleniyordu ellerim düþtüðümde sýcak iklimlere
huzuru iþaretleyen duâlarý aðlýyordu gözlerim
ay vurgundu hasadý vakitsiz bahçeme
beyaz tüylü kedi sesleri huzur
umutkaybý yorgunluk pompalayan kâlbim
naftalinlendikçe üzgü sandýklarýna
döküldüðüm yerden yine kendime doluyordum
üç incir gölgesi þefkatliyordu yan(ýl)mýþlýðýmý.
Bir yapraðý bile kalmayan sanrý aðacýma
bin balta daha vuruluyordu tutulmayan sözlerin selasýnda
kuruydu sular
denizler çöl
kuþlarý çerçevelenmiþ umut gölgesi
mavi avuntularýný yalan kelimesine hapseden
önsözü þiir
sonsözü hüsran sayhalarýnda savruluyordu
diriliyordu ölüm azrail pençelerinde
yüzümde bir gece ayazý
üç incir aðacý þahitti bitmiþliðime.
Uzun cümleli hayýflanmalarý hapsettiðim bir âh
þahadetini müjdeliyordu yorulmuþluðuma
sorgularým sonsuz
-ahiret nerdeydi hayat öldüyse!
kaderin son kýyaðý kefenime sarýlýp
yaþamý çalýnmýþ çocuklarýda alýp nefesime
diriliþi doðruluk olan diyârlar arayýp buluyordum
ve
o üç incir aðacýnýn altýna defnediyordum kendimi
kuþlarý firâri penceremin ardýnda
gücendiðim hayatýn sürpriz sevinçleriyle.
k’anýyordum bir gül’e allýca..