Anladým ki;
Þair topraktýr biraz, ölüdür,
dað baþýnda duman altý Aþk’ýn külüdür.
Þiirse tütsüdür ruhta,
uykusuz gözlerin, þafaðý söktüðü sabahýn körüdür.
sevmek;
gizlemekti herþeyi pembe yalanda
iþporta tezgahýnda gururluca yýldýzlara,
göðsünü gere gere(!)
sergilemekti ya da korkusuzca.
-çözemedim, yine Muamma-
düþündüm ki;
ayný yollarda ayrý kaderlere adým atmaktýr "hayat"
her þeyden bîhaber
pusmaktýr beyaz bulutlarýn inadýna
siyaha gelin olmuþ yýldýzlarýn arkasýna "ölüm"
ve
tutunmaktýr dolunaya sapsarý kehribarýnda çölün
merdivensiz týrmanmaktýr göðe "güven"
olsa da sonu gergefli zulüm.
derler ki;
dudaklar sussa da kalbin yüz dili vardýr,
derim ki;
susan her dil yürekte yanan nârdýr.
dediler ki;
dikensiz kaktüs çiçeðine benzer
Lila renginde huzura erince olsa da baðrýn yanýk,
ve
ödüldür;
gafletinden sýðýndýðýn kalabalýðýn gecede yalnýzlýk.
sustum
suskunluk kor olsa da içimde
kendimi temize çekercesine,
Rabia anamýzýn nurunun yüzü suyu hürmetine
ellerim semada, dilim lâl biçimde
tek/bir yüreðim zikrediyor yüce Rabbime.
biliyorum ki;
melankolik haldeyim,
yürek yanmaktan bezmiþ, dildâr beklemekte,
bir çýkýþ yolu...
bir çýkýþ yolu fallarda görünmemekte.
kararlýyým;
kendime gelebilmek adýna,
Âþýk Veysel yolunda, "iki kapýlý bir Han’da"
geç kalan eyvahým ve sarmaþýk aklýmla
kadere kuvvet, kedere mühlet
seferiyim Terk-i Diyarlara