yerküreyi gökkubbeye mýhlayan minareler kadar yükselir sessizlik. kanarya cývýldayýþlarýnda demlenen dalgýnlýðým aksak teknelerin küreklerine dek taþýr yalnýzlýðýmý.
en hýrçýn rüzgarlarýn en uðultulu naralarýna takýlýr gelir kokun. onu hissettiðimde ölüm nöbetlerine tutulur bedenim yine. tenimde çýrpýnan hasretinin kasveti, tüm kainatý kýzýlýn tonlarýnda sarar durur. öylesi bir kýzýllýk ki bu gülleri hatýrlatmaz gözlerime. kan kýrmýzý yalnýzlýðýmda sadece yokluðunu hatýrlatýr durur. kanatýr inceden yüreðimi. sýzýlarým bir boþlukta kendine yine yol bulur... sana taþýnýr gözyaþlarým bir oluktan.
Sahram. Bebeðim, Kýzým...
sen bana aþký tekrar anlamlandýrýrken, hasret sözcüðünün ne kadar aciz olduðunu öðrettin öncelerimde,
küçücük gözlerindeki o devasa bakýþlarýndan öðrendim gözlerde sevgili aramayý.
minik çarpýntýlarýnda tufanlar yaratan küçücük kalbinden, serçelerden daha ürkek,ceylanlardan daha nahif vakarýndan, evrene tertemiz bir mana katan varlýðýndan öðrendim gerçek sevdayý.
bu sensiz üçüncü günümün batýmý meleðim, semada yine kýrmýzý bir renk, içime akan gözyaþlarýna denk, bir kýzýllýk ki gözlerde parlýyor nuru, acze gark ediyor her defasýnda, haysiyeti onuru...
bir çocuk temizliðinde dökülüyor gözlerimden bir damla daha. bir damla daha derken yine varýyor gece sabaha.
sensizliðe yumuyorum gözlerimi yine.
penceremde cývýldayan bülbüller gibi dön ne olur. sesine nefesine muhtacým.