ressam elinden çýkmýþ gibi buðulu gökyüzü genzimde tutsakevi dumaný bir elin aðzý sýmsýký kilitli bir elin aðýz dolusu küfrü sýcacýk bacadan çýkan dumaný buluyor bir elin yumruklarý sýkýlý
baðlý insan yüzlü yüreðim dört bir yaný baðlý çelikten zincirlerle ses vermiyor kelepçeli dilim özgürlük örgütüne temelli üye ey kuþ! boþuna mý uçarsýn mapusane demirleri karasýndan döne döne
çocukluðumun özgür ülkelerine su verirsin kanadýndan o su ki iki taþýn arasýnda bengisu ölüyü diriltir eritir kelepçeleri
ne yapsam ey aðlak göktüzü damlasam mý duvara yazýt duvarlarýn, kelepçelerin anýtýný mý diksem ne yapsam ey bulut gözlü gün kara eteklikli penceremde
bütün aç gözlülüðüyle tutsak ediciler yiyiyor özgürlüðü dinlemiyor kâðýt kalem dinlemiyor somun yüzlü adamlar durmadan kelepçe üretiyorlar eski deðirmenin yerinde kara kara yeller esiyor kalemde kanca var!
asýyorlar düþünceleri koyun asar gibi çengele bir yaðmur yaðýyor inceden bir yaðmur, aðulu gökten eðiyor dimdik kavaklarý kanatan dikenler adamlarýn elinde dikenli çalýdan daha tutsak ediciler
kelepçe sevenler derneði en kýzgýn yüzleriyle sevmiyorlar özgür kuþlarý kuþlar ki pislemez onlarýn güneþini ve mehtaplarý içkilerinde parlar
-2-
söyle ey özgürlük kiminsin insan ayýrt ediyorsun Tanrý gibi birini çirklerde eþindiriyorsun biri ormanda kurtlara yem birinin parmaðý aðzýnda týrnaklarýný kemiriyor