Hayat bir þehirden diðerine yoluculuða benzer,
hiç yaþanmamýþlarý terk edip, yaþanacaklarý ümid ederek ...
Taþlar yaðar efkârdan
Sûr’dan üflenen kalýn bir sestir Elveda
Çýð düþerken üzerine
Göçük altýnda hayallerin
Kaçak bir umuda baðlýdýr yaþam
Yýðýlýr kan kokan mürekkepli sayfalara
Takati bir virgüle nokta koyamayan eller
Soðuk yüzlü sular,
Çatýrdayan sessizlik gibi þakaklarda
Sol tarafý hep vurgun yiyen
Aralýkta ocak gibi tüter yara
Hele yaþamak!
Dört mevsimde þubat kadar kýsa
Ki bazen aðlamak, hiç dönmeyecek olana sunulan vefa.
Çay üzerinde tüten duman kadar hafiftir
Kýþ ayýnda karýn berraklýðýný anlatýrken sobadaki çatýrtýlar
Çatýda birikmiþ bir avuç suyun
Taþlara süzülen damlalarý gibi saf ve narindir
Sevgiliye, sevilenlere denilen içten bir merhaba
Güz mevsimi bilmedik özlemler taþýr tatlý bir ezgi
Güneþe dayanamayan buz gibi
Çözülür için dýþýn efkârýn
Hele yaz mevsimi!
Ah yaþamak!
Bostanda cývýldayan kuþlar
Cennet kokan annelerin ayaklarý
Baþýný yaslarken
Firdevs’ten yemyeþil yastýklardan dizlerine…
Ki bazen aðlamak hibe edilen eþsiz bir umuttur, mutluluktur yaþayana…
Böyledir iþte yaþam, Bazen siy/ah bazen Be/yaz.
21.09.2013