kayýp kentlerin
viran sokaklarýnda geçiyordu çocukluk
üþümek neydi
en iyi
biz biliyorduk
dokunmaya çalýþtýðýmýz her elin buz kesiþinden
ve titreyen güneþin korkak gölgesinden alýyorduk
yokluðun tadýný en çok
çokluk
kendini kaybediyordu gözlerimize bakýnca
yalnýzlýk diyorsunuz ya adýna
o
bizim adýmýzýn ardýna düþüyordu teklifsiz
ýsrarsýz
delik deþik düþler kuruyorduk
yüzü bulanýk bir siyaha çalýyordu kimsesizliðin
kýyýsý olmayan
mavinin intihar ettiði denizlerde yýkýyorduk
benliðimizi
yýkýlýyorduk adým baþý
kimse bilmeden
kimse görmeden aðlýyorduk
yaðmur yaðarken
en çok
sevmeyi biliyorduk biz
yüzümüze gözümüze bulaþtýrarak
yüzde yüz
yüzde bilmem kaç yüz
yüzsüz tarafýna denk geliyorduk
vefanýn
kayýp kentlerin
kýzýl saçlý
lacivert gözlü çocuklarýydýk biz
eli yüzü ihanet kokan
imlasý bozuk cümlesi eksik
karanlýk gecelerin
yarým yamalak çocuklarý
bu yüzden güneþ bile
en son bizim üstümüze doðardý!!