yeni zaman eskisi kadar gülümsetmiyor insanlarý
þairlerin seni anlatamama çýraklýðýný anlayabiliyorum
Köroðlu Bulvarýnda yürüyen
mavi ceketli o kýzsýn belki
geçiyorsun okul çýkýþý
seni beklemekli saat dilimimden
cebinde beni sevmek için yirmi dört saatlik izin
isminin dilimdeki silueti
yirmi dört saatlik deðil
yirmi dört saat bekliyorum seni
hiçbir þiirde geçmiyor gözlerinin rengi
akþam gezintimizi anýmsa Süreya Parkýnda
isminden bir harfi daha atmaya hazýrlanýyor
çýplak, döküm ayak ve sarýçamdan
kýsa, yeþil boyalý bank
yanlýþlýkla tenini hissettiðim yer
Tanrý’nýn elini tuttuðum yer deðil de ne
sen ki Havva’dan güzel
ben daha tövbekar Adem’den
tüm yanlýþlara kin güden bir doðru
gözlerin, bir yapraðý açmýþ ayda çiçeði gibi
hiçbir þiirde yazýlmýyor gözlerinin rengi
çocuklar, kýz çocuklarý ömrünün
Profitis Ilias Kilisesi’nin önünde, çýðlýk
herkes Maria bekareten
birkaç dilde Meryem
bir köpek kaldýrýmla seviþiyor, ürküyorsun
bilmiyorsun içimin sen köpekliðini
ben yalnýzlýðý anlatýyorum
Hadrian’ýn dördüncü eþiðinden
insanlarý güldürüyorum, gölge
en çok bir gölge yalnýzlýk
hiçbir þiirde anlatýlmýyor gözlerinin rengi
o gece yaðmurda ýslanýyoruz
ýslanmak daha güzel gösteriyor seni
izninin son demlerinde
bir ayrýlýða dokunan mevsim, iklimkar biraz
karýncalarý düþünüyoruz
karýncalar üþümüþ olabilir
sonra iþçiler
tek bir yoldan ýskalamadan hayatý
bir aðaç gölgesine kazýyorlar ismini
ve ben artýk yalnýz pazar günleri þiir yazýyorum
hiçbir þiirde bilinmiyor gözlerinin rengi
Irmak - Nisan / 2013