Mor salkýmlý sokaða açýlýr penceren
kerpiç duvarlarda geçmiþ zaman izleri
uyanýr, gönül gamzelerinde uyuyan mazin
seyredersin âlemi, âlem içinde…
Dere kenarýnda unutulmuþ bir avuç çocuk
içlerinden biri!
Saçlarýnda papatyalardan taç, ellerinde kýr çiçekleri
suyun billur sesine karýþan sudan berrak sesiyle seslenir
hey! Yabancý
önüm arkam sobe…
Sen!
Yüzünde hýnzýr gülümsemen…
Dut aðacýnýn gölgesinde gönül çelen gençliðin
zihninde pembe hayaller, kýrlangýçlarýn seyrinde
Sahi ne vakit,
hayallerimiz göçlerinde uzak iklimlere gittiler
unuttuk!
Sarardý takvimler
soldu penceremizde hercai menekþeler
dingin bir akþamüstü oldu ömür
aðýr aksak adýmlarla ruh güze revan…
“O köy bizim köyümüzdür”