ellerini hüzne baðladýðýndan beri gece
herkes birþeyler anlatýyor kulaðýma
saklýyorum sýzýmý
üstü örtülü tenhalarda
derin çizgilerimde ne gizler taþýyor kent
dul kalýyor suskular
deli yosunlar
devriliyor yüzü Annemin
ruhumun aðacýna
yýkýlan her göz
mor çýðlýkta aynalara gülümserken
ölümü öpüyorum
bir o kadar da karanlýðý
durmadan
boþ bir kayýkta sürgünüm özgürlüðe
þehrimde çocuklar aðlar
yalnýz adamlar...
yaðmurun indirdiði güller kapatýrken penceremi
uslu kelebekleri dinliyorum
küçük ayazlý sevgiler dökülüyor
vakti gelen baharda
uzun yalnýzlýða
yangýnlar çýkýyor þarkýlardan
incecik sulardan...
umudun tohumunu saklayamayan
güneþ oluyorum
sis sarkýyor kuyulardan
uçurumlardan mavi
oysa
kanatlarýmda taze sevinçler
deli düþler...
çatlayan dudaklarýmda soluk alýrken
öyküsü susmuþ anýlar
topraðý dövüyorum
çünkü tanýyorum bulutlarý
akýllarý beyaza boyanan sesleri
kara ve sarý yüzleri sonra
uyuyor ölümler
gökyüzünün renginde
yýlgýn gölgelerde
her sözcüðüm boþlukta sallanan gövde
nasýl anlatsam Anneme
korkular sarýldýðýndan beri
selamlara
ve
sabahlar kýrbaçladýðýndan beri
mevsimlerde