/Nasýl konuþabilir kendini ölüm
minicik bir kýzýn bahçesinde?/
saçlarýnda iðde çiçekleri yetiþtirdi annen
gülümsemenin Ýzmir kokan nefesiydi tenin
zayýf bileklerine bilezik yaptýydýn hani
yaðmurla çalkalanan hayatý
oysa kimse bilmedi kalbindeki kocaman ülkeyi
sözcükler yamalý bir hüzne yollanýr þimdi
tekerlekli sandalyenin boþ kalan sessizliðinde
hangi kitap öðretebilir yokluðun alfabesini
hangi resme düþürülebilir kayan bir ses
sustum, konuþmak ki yavan bir acziyet
sen nasýl bekleþirdin teneffüs vakitlerinde
nasýl yaslanýrdýn sýrtýna yaþamanýn
sorardýn sýhhatini pencerelerden rüzgârýn
ah nazlý bir keman aðlamasý geliyor artýk aðrýmdan
saçlarýnda menekþeli düþler yetiþtirdi annen
gözlerin temiz bir sokaða açýlan pencereydi güneþli
ve alnýnda eski, suluboya bir resim gibi daðýldý hayat
sen öyle nefis bir Türkçeyle severdin ki gülmeyi
ben bozuk bir lehçeyle aðlýyorum seni düþünürken
þimdi gözlerindeki yaþý sil güzel kýzým
cennet ki gülümsemenin ana kucaðý…